John Keane kimdir? John Keane kitapları ve sözleri
Profesör- Yazar John Keane hayatı araştırılıyor. Peki John Keane kimdir? John Keane aslen nerelidir? John Keane ne zaman, nerede doğdu? John Keane hayatta mı? İşte John Keane hayatı...
Profesör- Yazar John Keane edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında John Keane hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. John Keane hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte John Keane hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 3 Şubat 1949
Doğum Yeri: Avustralya
John Keane kimdir?
John Keane , University of Sydney'de Politika Profesörü ve Wissenschaftszentrum Berlin'de 1989'da Londra'daki Demokrasi Araştırmaları Merkezi'ni (CSD) kurdu. Yakın zamanda kurulmuş olan Sydney Democracy Network'un Direktörüdür.
Keane, Avustralya'nın güneyinde doğdu ve Adelaide, Toronto ve Cambridge Üniversitelerinde eğitim aldı.Son yıllarda, Berlin'de Karl Deutsch Profesörlüğünü yapmış, Avrupa Komisyonu tarafından sivil toplum ve vatandaşlığın geleceği üzerine finanse edilen bir projede birlikte çalışmış ve Londra merkezli düşünce kuruluşu Üyesi olarak görev yapmıştır. Kamu Politikası Araştırmaları Enstitüsü (IPPR). Yakın zamanda Leverhulme Trust tarafından verilen Büyük Araştırmalar Bursu düzenledi ve Şanghang'daki Sosyal Bilimler Yüksek Öğrenimi için Fudan Enstitüsünün bir üyesidir.
The Times of London, Britanya'da yaşadığı uzun yıllar boyunca onu dünyanın önde gelen siyasi düşünürlerinden ve yazarlarından "dünya çapında önemi" olan biri haline getirdi. Avustralya Yayın Komisyonu geçenlerde onu Avustralya'nın en büyük entelektüel ihracatlarından biri olarak nitelendirdi.
Araştırma alanları arasında Çin, Asya ve Pasifik bölgesi ve küresel kurumların geleceği; yirmi birinci yüzyıl demokrasi düşmanları; korku ve şiddet; din ve laiklik tarihi; dil ve tarih felsefeleri; temsili hükümetin kökleri ve geleceği; İslam'ın tarihi ve siyaseti ve dijital çağdaki Güç, İletişim özgürlüğü ve medya çöküşü (önümüzdeki bir kitap konusu). 2013'te John Kean'ın 14. Dalay Lama konferansına ev sahipliği yapma davetini geri çekme kararı tartışmaları ve halka yapılan protestoları artırdı. IHDR, Sidney Üniversitesi'nde gerçekleşen protesto gösterilerini takiben davete ilişkin kararını değiştirdi.
John Keane Kitapları - Eserleri
- Medya Ve Demokrasi
- Yeni Despotizm
- Şiddetin Uzun Yüzyılı
- Sivil Toplum ve Devlet
- Demokrasi ve Sivil Toplum
John Keane Alıntıları - Sözleri
- Devlet meselelerinde sadece onların sözünün geçtiğine inanmak yanılgıdır, çünkü yanlarında her zaman, efendilerini etkileri ve kontrolleri altında tutmaya çalışan, iyi örgütlenmiş, etrafını sarıp onu istedikleri yöne çekmeye çalışan yardımcıları ve muhtemel rakipleri her zaman vardır. Bu liderlerin yalnız kaldıklarında, kendi tercihleri doğrultusunda normal bir hayat yaşamaya nasıl özlem duyduklarına hayıflanmalarına ya da baş despot yerinden edildiğinde düzenin bir şekilde devam ettirilmesine şaşırmamak gerekir. İşlerin "devredileceğinden", bir "geçiş aşamasının" yaşandığından konuşulsa, bazen bu konuşmalar liderlere atfedilse de işler yine yürür. Despotlar her şeyi kendilerinde toplamanın tehlikelerini bilir. Bu yüzden, patronaj ilişkilerini sürdürmekte kararlı davranır ve ellerindekinin bir kısmını dağıtırlar.(...) (Yeni Despotizm)
- "Politikacıları anlamak istiyorsanız ağızlarına değil ayaklarına bakın." (Medya Ve Demokrasi)
- ‘’Toplumsal konularda hakikate ulaşabilmek için zıtları birleştirip uzaklaştırmak zorunludur. Herhangi bir konuda tüm dünyaya egemen görünen görüşe karşı çıkan insanlar, dünyada egemen görüş doğru olsa bile, işitilmeye değer bir şey söyleyebilirler; onların suskunluğu hakikatin zarar hanesine yazılır sonuncu olarak Mill, bir görüş hakikatin ta kendisi olsa bile eğer karşı fikirlerle zorlanmazsa bozularak önyargıya- ‘yaşayan hakikat yerine ölü dogmaya’- dönüşür. ‘’ (Medya Ve Demokrasi)
- Yeni muhafazakarlık, ahlaki çekiciliği açısından değerlendirildiğinde de zayıf bir konumdadır. Benimsediği "özgürlükçü" değer leri en başta da, seçme özgürlüğü, karşılıklı yardımlaşma ve öz güven gibi değerleri- gerçekleştirmekten acizdir. Elinde koz olarak tuttuğu erkek egemen aile, kapitalist yönelimli ekonomi ve güçlü devlet, sözde anti-bürokratik ilkeleriyle doğrudan doğruya çelişmektedir. (Demokrasi ve Sivil Toplum)
- “İnsanlığın artık şüpheli görmediği şeyler hakkında düşünmekten vazgeçme yönündeki vahim eğilimi, yaptığı yanlışlıkların yarısının nedenidir” (Medya Ve Demokrasi)
- Bir insanı öldüren, Tanrı'nın imgesinde yaratılmış akıllı bir yaratığı öldürür; öte yandan iyi bir kitabı yok eden, aklın kendisini ve insan aklına yansıdığı biçimiyle Tanrı'nın imgesini öldürür. (Medya Ve Demokrasi)
- bu kitap, yüzü ileriye dönük olan, ancak geriye bakmayı da ihmal etmeyen bir demokratik siyasete zemin hazırlıyor. Demokrasiyle ilgili konularda, geçmiş, bugün açısından can alıcı bir öneme sahiptir. Gelenek muhafazakarların tapusunda değildir. Burada çağdaş demokratik kuramın geçerliliğine geçmişi unutma ve "yeni olanı" benimse yeteneğine değil,eski toplumsal ve siyasal düşünüş biçimlerinin-özelliklede aydınlanmanın-zihinleri altüst edici temalarını yeniden sahiplenme geliştieici ve yaratıcı şekilde dönüştürme becerisine bakarak karar verilmesi gerektiğini gösteriyorum. (Demokrasi ve Sivil Toplum)
- Eğer elimizde, yeni despotizmde işlerin nasıl yürüdüğünü incelememize yetecek büyüklükte bir bilgisayarlı tomografi cihazı olsaydı, bu ilişkilerin bütün devlet kurumlarım ve toplumu birlikte sardığını görürdük. (Yeni Despotizm)
- (...)Bu rejimlerin yöneticileri, hiç şüphesiz, kibirlidir. Böbürlenirler. Tavus kuşu gibi etrafta gezinip caka satarlar. (Yeni Despotizm)
- Yasanın dehşetli kudretiyle zayıflara karşı silahlanmış olduğunu görüyorum. (Şiddetin Uzun Yüzyılı)
- Bugün güvence altına almamız gereken şey, devletten öte, toplumların özgürlüğü ve kendi kendine gelişme gücüdür. J.N.Figgis (Demokrasi ve Sivil Toplum)
- Despotların hükümranlığı, demişti Montesquieu, başkalarının her zaman bağımlı olmasını gerektirir. Despotlar kendilerine bağımlı kişilere yağdırdıkları ayrıcalıklar sayesinde serpilip gelişir. Gayretli dalkavukların "tembellikle meşgul" olmasından beslenir onlar. Despotlar, kendilerine sadakat gösteren kim varsa, liyakatlerine bakmadan, lütuf dağıtma hakkını kendilerinde, "egemenliğin verdiği haşmette" görürler; bu yüzden de "onları taltif etmeye karar vermenin bile" bağımlı kişileri "mükemmelleştireceği" kuralı doğrultusunda dalkavukluk ödüllendirilir. (Yeni Despotizm)
- Şiddet sorununu gözardı etmek veya "marjinalize" etmek budalaca bir tutum olacaktır. (Şiddetin Uzun Yüzyılı)
- Şiddet şiddeti doğurur; bu da şiddeti kullanışsız kılar. (Şiddetin Uzun Yüzyılı)
- Shakespeare'in Antony'sinin işaret ettiği gibi, intihar hem dostlara hem de düşmanlara açık bir mesajı iletir: "Kendimin efendisi benim." (Şiddetin Uzun Yüzyılı)
- Kaplan yasasıdır bu; yo, hayır ondan bile vahşi, kaplanlar yalnızca yiyecek için öldürürler, biz ise birbirimizi bir cümle ya da bir paragraf için parçalıyoruz. (Medya Ve Demokrasi)
- Kuşkusuz gelecek yüzyılın tarihçileri, bu yüzyılın şiddet kasırgalarına karşın ayakta kalmak için mücadele veren cesur kişilerin öykülerini kaydedeceklerdir: Gettolarda tünel kazanların, kendilerini imha etmeye kalkışanların planlarını boşa çıkarmaya azmedenlerin; kaybedilen yakınlarının adlarını üstüne yazdıkları beyaz başörtülerini başlarına örtüp, terörist bir devletin gölgesinde sessizce yas tutan kadınların; evlerinin, tarlalarının yakılıp yıkılmasına ağlarken, istilacıların mahsullerini talan etmemesi için dua eden "etnik temizlik" kurbanı kadın ve erkeklerin öykülerini ... (Şiddetin Uzun Yüzyılı)
- “…geleneklerin üretimini denetimleri altına almış olanlar, bugüne egemen olup yarını manipüle edenler, olasıdır ki geleceği de denetimleri altında tutacaklardır…” (Medya Ve Demokrasi)
- Rus mareşali ve devlet adamı G. A. Potemkin (173 9 -1791), Çariçeil. Kateri na'nın seyahat ederken geçeceği yollar üzerinde göz alıcı sahte köyler yaptırmıştı. Bundan esinlenilerek kullanılan "Potemkin köyü" deyimi, görülmesi istenmeyen bir durumu gizlemek ve göz boyamak için tasarlanan, sahte bir dış görünüş anlamına geliyor. (Demokrasi ve Sivil Toplum)
- Ne var ki milliyetçilik sadece 'Öteki' fobisiyle ayakta durmaz. Kibirli bir şekilde 'Öteki' ni aşağılık, işe yaramaz ve değersiz göstermeye bayılacak kadar mağrurdur da. 'Öteki', saygı gösterilmeye veya tanınmaya değmez; çünkü kokan nefesi, garip yemekleri, hiç de sağlığa uygun olmayan alışkanlıkları, yüksek sesli ve alışılmamış müziği, anlaşılmaz sözlerle dolu garip dili onu bizim dışımıza ve ötemize yerleştirir. Öyleyse, isterse ülkemizin bir bölümünde yaşyanların yerleşimcilerin çoğunluğunu veya azınlığını teşkil etsinler, 'Ötekiler' in pek az hakkı (eğer o da söz konusuysa) olabilir. Ulusun tek bir mensubunun olduğu heryerde Ulus da var demektir. (Lenin' in vurguladığı gibi) büyük, işgalci bir ulusun milliyetçiliğiyle işgal edilen küçük ulusların milliyetçiliğinin birbirinden ayrılması gerektiği ve işgalci ulusun her zaman daha çirkin ve daha suçlu olduğu bir gerçektir. Milliyetçiliğin az ya da çok militan olduğu ve ana temala rının ulusal parayı koruyup değerini yükseltmekten sınır değişikliğine yönelik siyasal ayrımcılık biçimlerine dek uzanan bir spektrum izlediği de ayrı bir gerçektir. Ne var ki bütün bu farklılıklara karşın milliyetçiterin hepsi de, at gözlüklerine mahkumdur. Bu da milliyetçileri 'Öteki'yle alay etmeye, 'Öteki'ne çamur atmaya, ona Wogs, Scheiss ve Tapis diye adlar takmaya, kurumsal yapılarda onu dışlamaya, azınlık dillerinin kamusal kullanımını yasaklamaya (dil katli), hatta aşırı durumlarda homojen bir ulusal ülke yaratmak için 'Öteki'ni vahşice ortadan kaldırmaya sürükler. (Şiddetin Uzun Yüzyılı)