Jean-Claude Passeron kimdir? Jean-Claude Passeron kitapları ve sözleri
Fransız Sosyolog ve Epistemolog Jean-Claude Passeron hayatı araştırılıyor. Peki Jean-Claude Passeron kimdir? Jean-Claude Passeron aslen nerelidir? Jean-Claude Passeron ne zaman, nerede doğdu? Jean-Claude Passeron hayatta mı? İşte Jean-Claude Passeron hayatı...
Fransız Sosyolog ve Epistemolog Jean-Claude Passeron edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Jean-Claude Passeron hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Jean-Claude Passeron hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Jean-Claude Passeron hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi:
Doğum Yeri:
Jean-Claude Passeron kimdir?
Jean-Claude Passeron Kitapları - Eserleri
- Varisler Öğrenciler ve Kültür
- Yeniden Üretim
Jean-Claude Passeron Alıntıları - Sözleri
- Sonuç olarak halk sınıflarına mensup çocuklar, ortaöğretime girişin bedelini, görünüşte bir türdeşliğe dair yanlış iddialarla onları kendilerine çekip güdük bir tedrisi yazgının içine sıkıştıran kurumlara ve eğitim kariyerlerine sürgünle öderler. Dolayısıyla, sınıflara göre tedrisi fırsatlarla farklı bölüm ve okul tipleriyle bağlantılı başarı olasılıklarının bileşimi olan farklılaşmış eleme mekanizması, bir toplumsal eşitsizliği salt tedrisi bir eşitsizliğe, yani en yüksek tedrisi seviyelere giriş olasılıklarındaki eşitsizliğin üstünü örten ve tedrisi olarak kutsayan bir “seviye” ya da başarı eşitsizliğine dönüştürür. (Yeniden Üretim)
- Öğrenim görmek, yaratmak değildir; kendini vücuda getirmektir...üretmeye mahir biri olarak kendini üretmektir. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Eğitim sisteminin kullanıcıları olarak öğrenciler, aynı zamanda bu sistemin birer ürünüdürler... (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Akıllıca kullanıldığında kültürel miras tedrisî başarıyı kolaylaştırır; üstüne üstlük okulun tanımladığı az veya çok dar ilgi alanlarına hapsolmaksızın. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Her türlü seçkin görgü kuralının esasını teşkil eden seçkin mesafelilik, ölçülü rahatlık ve yapmacık doğallık;halk dilinin, kendini, münferit vakadan münferit vakaya, örnekten kıssaya gitme eğilimi yahut da büyük söylevlerin tumturağından ya da büyük duyguların azametinden müstehcenliğe, kabalığa ve açık-saçık şakalara kaçma eğiliminde açığa vuran dışavurumculuğunun ve kendini canlı bir şekilde ifade etme eğiliminin karsi kutbunda durur. Tüm bunlar, nesnel düzanlam ile öznel yananlam arasındaki, görülen şeylerle bu şeylerin, görüldükleri nokta nazara borçlu oldukları arasındaki ayrımın toplumsal şartları kendilerine tam olarak hiçbir zaman verilmemiş olan sınıfların ayırt edici özelliği olan deme ve olma biçimleridir. (Yeniden Üretim)
- Öğrenci, kendisini inisiyatiften yoksun, Condillac heykeli gibi, katıksız bir alımlamaya indirgenmiş bir özne olarak algılıyorsa bu, aslında tüm faaliyetinin kaydetmekten ibaret olmasından ötürüdür. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- “kalıcı ve aktarılabilir bir habitus üreten, yani meşru tüm alımlayıcıların zihnine bir idrak, düşünme, değerlendirme ve eylem şemaları sistemini kazıyan uzun soluklu bir zihne nakşetme çalışması olarak pm ( pedagojik mesai ), namına tatbik olduğu sınıf veya grubun manevi ve entelektüel bütünleşmesini üretmeye ve yeniden üretmeye katkıda bulunur..” (Yeniden Üretim)
- "Öğrenim görmek , yaratmak değildir; kendini vücuda getirmektir. Bir kültür yaratmak ya da yeni bir kültür yaratmak hiç değildir.;en iyi durumda kendini bir kültür yaratıcı olarak koymak, çoğu durumda ise başkaları tarafından, yeni hoca veya uzman tarafından yaratılmış kültürün malumatlı bir kullanıcısı veya aktarıcısı olarak kendini vücuda getirmektedir. Daha genel olarak öğrenim görmek, üretmek değildir; üretmeye mahir biri olarak kendini üretmektir." (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Siyasi görüşlerde aile çevresinin etkisini görünür kılmayı reddetmenin en yaygın olarak rastlandığı yer Paris’tir: Paris Üniversitesi en yüksek burjuva kökenli öğrenci oranına sahip olmakla birlikte kendini solda tanımlayan öğrencilerin oranı, sol siyasi görüşlerin, yoksun sınıflara mensubiyetle çok yakından bağlantılı olduğu taşradakinden çok daha yüksektir. Kendisini solda tanımlayan ama herhangi bir partiye ait hissetmeyenlerin oranının en yüksek olduğu ve kendilerini siyasi açıdan tanımlamak noktasında, “yenilenmiş troçkizm”, “inşacı anarşizm” veya “devrimci neo-komünizm” türü orijinal etiketler üretme ihtiyacını hissedenlerin üçte ikisinin bulunduğu yer de Paris’tir. Daha genel olarak Parisli öğrenciler, çoğunlukla avangarda yönlenen estetik tercihleri veya çoğunlukla aşırı uçlardaki siyasi görüşleriyle bir kopuşu ifade ediyorlarsa ve arzu ettikleri de buysa eğer; aynı şekilde, konformizm karşıtı konformizme riayet ederek akıntıya karşı ve yokuş yukarı müdahil oluyorlar ve zaten tam olarak da bunu yapmak istiyorlarsa eğer bu, burjuva öğrencilerin öğrenci çevresine aktardıkları ve bilhassa Paris’te tüm öğrenci çevresine hâkim olan amatör merak ve havailiğin, köklerden ve bağlardan azade entelektüel akıl idealine yalan değerler olmalarından ötürdür. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Eğitim sisteminin, kendi değerinin ve sınıflandırmalarının değerinin ikrarını dayatmak hususundaki başarısı, hiçbir zaman, herhangi bir rakip hiyerarşi ilkesiyle karşılık veremeyen sınıflar ve sınıf fraksiyonları üzerinde tatbik olduğundaki kadar başarılı değildir. Bu, tedrisi kurumun, orta sınıflardan ya da büyük burjuvazinin entelektüel kesimlerinden gelen öğrencileri, para ya da siyasal iktidar gibi diğer hiyerarşilerde yükselme özleminden, dolayısıyla da, tedrisi yargıları göreceleştirmek açısından daha iyi konumda olan iş dünyası ya da siyasal iktidar alanındaki büyük burjuvaziden gelen öğrencilerin aksine, diplomalarını ekonomik ve toplumsal kazanca tahvil etmekten uzaklaştırarak eğitimcilik mesleğine çekmesine imkân veren mekanizmalardan biridir. (Yeniden Üretim)
- Üniversite üst düzey görevlilerine has, herkesin liyakate, yani Okul derecesine göre muamele göreceği Jakoben toplumsal düzen ütopyası, hem kendilerinin değerini tam olarak tanıyan tek yer olan Kurum’un değerlerinden başkasının tanınmaması yönündeki aristokratik iddia hem de sivil ve siyasi hayatın bütün edimlerini Üniversitenin ahlaki majisteryumuna. (din adamlarının/âlimlerin yönetiminin ikâmesi) tâbi kılmak için gösterilen pedagokratik [pedago-aris- tokratik] iddiayla bir arada bulunur. (Yeniden Üretim)
- “pedagojik mesainin biçimlendirdiği failler, bir oto-disiplin ve otosansürün etkisi altında ( ki ne kadar içselleştirilmişse o kadar bilinçdışıdırlar.. ) bu sınırların içerisine hapsolmuş halde, düşünce ve pratiklerini özgürlük ve evrensellik yanılsaması dahilinde yaşamıyor olsalardı, kültürel keyfiyetin düşünce pratiklerine dayattığı bu sınırlamaların o kadar büsbütün mahkumu da olmazlardı..” (Yeniden Üretim)
- İdeolojik oyunlar, kaygı dolu ve mutsuz bir öğrenci ahvali tecrübesinin üstesinden gelmenin yollarından biri de olabilir. Tanımadığı rakiplerden oluşan koca bir kalabalıkla tedirgin edici bir temasın uyandırdığı endişeyi her an hisseden ve son derece güç çalışma şartlarıyla karşı karşıya bulunan Parisli öğrenci için, ne pahasına olursa olsun orijinal olmanın peşinde koşmak fevkalade hayati bir işleve sahiptir. Bunalma ya da tecrit olma gibi daha kolaylıkla itiraf edilebilen tecrübelerin, yer değiştirmiş olarak öğrencinin temel kaygısını ifade ediyor olması da mümkündür: “Ben neyim” ve “değerim ne” sorularını hiç durmadan sormaya mahkûm olup okuldaki başarı dışında bir seçilmişlik göstergesine sahip olmadığından ötürü başarısızlık veya anonimlik hissiyatını mevcudiyetinin derinliğinde hisseder. Hoca tarafından fark edilmek (“göze girmek”) için yapılan kurnazlıklar ve gösterilen gayretler veyahut da onun tam tersi olan küçümseme ve çekiştirme gibi ideolojik tartışmalar da neredeyse bir terk ediliş tecrübesine benzeyen bu tecrübeden kaçınmanın yöntemlerindendir. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Pedagojik ilişkiyi bir iletişim ilişkisine indirgemek, pedagojik kurumun, otoritesine borçlu olduğu özgül niteliklerini kavramaktan kendini men etmek manâsına gelir: Salt bir iletişim ilişkisi bünyesinde bir mesajı aktarma olgusu, neyin aktarmaya layık olduğuna; mesajın içerisinde aktarıldığı normlar bütününe; mesajı aktarma hakkına ya da daha iyisi alımlanışını dayatma hakkına sahip olanlara; onu alımlamaya layık olanlara ve dolayısıyla da alımlamak zorunda olanlara, aktarılan bilgiye meşruiyetini ve dolayısıyla da anlamının bütününü tevdi eden dayatma ve zihne kazıma yöntemine ilişkin bir toplumsal tanımı (bu ilişki ne kadar kurumsallaşmışsa o kadar net ve kaideleştirilmiş bir tanımı) zımnen barındırır ve dayatır. (Yeniden Üretim)
- Karşılıklı klişelerin veya nükteli ilişkilerin olmayışı zümre ruhunun noksanlığına ve en önemlisi temasların veya münasebetlerin seyrekliğine işaret eder. En nihayetinde, okul arkadaşlarının karşılıklı tanışıklıkları, bilhassa Paris'te son derece sınırlıdır. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Öğrenim görmek, üretmek değildir; üretmeye mahir biri olarak kendini üretmektir. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)
- Ancak, eşzamanlı olarak dille bir ilişki edinilmeksizin bir dil edinilemez: Kültür alanında edinme tarzı, kendisini, söz konusu kazanımı belli bir kullanma şekli olarak, kazanılanda bâki kılar. Zira bizzat edinme biçimi, edinenle kazanım arasındaki nesnel ilişkilerin ifadesidir. Ayrıca, burjuva diliyle halk dili arasındaki en görünür farklılıkların ilkesini de dille ilişkide buluruz: Burjuva dilinin soyutlamaya, formalizme, entelektüalizme ve edeb-i kelamlı itidale eğilimi diye sıkça adlandırılan şeyde, her şeyden evvel, dile karşı, yani muhataplara ve hatta sohbetin konusuna karşı toplumsal olarak teşekkül etmiş bir yatkınlığın ifadesi görülmelidir. Her türlü seçkin görgü kuralının esasını teşkil eden seçkin mesafelilik, ölçülü rahatlık ve yapmacık doğallık; halk dilinin, kendini, münferit vakadan münferit vakaya, örnekten kıssaya gitme eğilimi yahut da büyük söylevlerin tumturağından ya da büyük duyguların azametinden müstehcenliğe, kabalığa ve açık-saçık şakalara kaçma eğiliminde açığa vuran dışavurumculuğunun ve kendini canlı bir şekilde ifade etme eğiliminin karşı kutbunda durur. Tüm bunlar, nesnel düzanlam ile öznel yananlam arasındaki, görülen şeylerle bu şeylerin, görüldükleri nokta-i nazara borçlu oldukları arasındaki ayrımın toplumsal şartları kendilerine tam olarak hiçbir zaman verilmemiş olan sınıfların ayırt edici özelliği olan deme ve olma biçimleridir. (Yeniden Üretim)
- Var olmayı istemek ve ne olacağını tercih etmeyi istemek, öncellikle, kendi tercih etmediğin şeyi olmamayı istemektir. (Varisler Öğrenciler ve Kültür)