akademi
dedas

James G. Frazer kimdir? James G. Frazer kitapları ve sözleri

İskoç insanbilimci, yazar ve halk bilimci James G. Frazer hayatı araştırılıyor. Peki James G. Frazer kimdir? James G. Frazer aslen nerelidir? James G. Frazer ne zaman, nerede doğdu? James G. Frazer hayatta mı? İşte James G. Frazer hayatı... James G. Frazer yaşıyor mu? James G. Frazer ne zaman, nerede öldü?

  • 26.09.2022 06:00
James G. Frazer kimdir? James G. Frazer kitapları ve sözleri
İskoç insanbilimci, yazar ve halk bilimci James G. Frazer edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında James G. Frazer hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. James G. Frazer hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte James G. Frazer hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Sir James George Frazer

Doğum Tarihi: 1 Ocak 1854

Doğum Yeri: Glasgow, İskoçya

Ölüm Tarihi: 7 Mayıs 1941

Ölüm Yeri: Cambridge

James G. Frazer kimdir?

James George Frazer (d. 1 Ocak 1854, Glasgow, İskoçya – ö. 7 Mayıs 1941), İskoç sosyal antropolog. İskoç insanbilimci, yazar ve halk bilimci James George Frazer, 1 Ocak 1854'de Glasgow'da doğdu. Babası Rahipti. 1869-1874 arasında Glasgow Üniversitesi'nde eski Yunan ve Latin Edebiyatı öğrenimi gördü. Frazer'ın insanbilimine ilk ilgisi, İngiliz evrimsel insanbilimci Edward Tylor'ın 1871'de yayımlanan "Primitive Culture" (İlkel Kültür) kitabını okumasıyla başladı. 1874-1879 arasında Cambridge Üniversitesine bağlı Trinity College' da öğrenci iken din bilimci W Robertson Smith ile tanışması bu ilginin artmasında önemli rol oynadı. Frazer, 1879 da Trinity College' da öğretim üyesi oldu. 1907-1908 yıllarını, toplumsal insanbilim profesörü ünvanı alan ilk kişi olarak Liverpool Üniversitesi'nde geçirdi. Ertesi yıl Cambridge'e döndü ve yaşamı boyunca bu üniversitede çalıştı. 7 mayıs 1941 tarihinde Cambridge'de öldü.

James G. Frazer Kitapları - Eserleri

  • Altın Dal 1
  • İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük
  • Psişik İşler
  • Altın Dal 2
  • Günah Keçisi
  • Ateşin Kökenine Dair Mitler
  • Büyük Tufan
  • Adonis, Attis, Osiris
  • Ruhun Tehlikeleri ve Tabu
  • Adonis,Attis,Osiris
  • The Belief in Immortality and the Worship of the Dead, Vol. 2 (of 3)
  • The Belief In Immortality and The Worship of The Dead

James G. Frazer Alıntıları - Sözleri

  • Travancore' da boğulma, asılma ve benzeri bir nedenle ölenlerin ruhlarının şeytana dönüşerek etrafta dolaşıp insanlara çeşitli şekillerde zarar verdiğine inanılır. Özellikle de asılarak idam edilen katillerin hayaletlerinin idam edildikleri yerle çevresine musallat olduğuna inanılır. Bunu önlemek için öldükten sonra suçlunun topukları kılıçla kesilir ya da diz arkası kirişi kesilir... (Psişik İşler)
  • Asya ve Atina'nın uygar Yunanları tanrının vücut bulmuş hali olarak gördükleri insanları kurban ettiğine göre, tarihin şafağında Arricia Ormanları'nda yaşayan yarı barbar Latinlerin de benzer bir geleneğe sahip olmaları hiç de ihtimal dışı değildir. (Günah Keçisi)
  • "Hiyeroglif yazıda nefretin sembolü balıktı." (Ruhun Tehlikeleri ve Tabu)
  • Ey hastalık git buradan ; evine dön; bu yoksul topraklarda ne işin var? (Altın Dal 2)
  • kıbrıs'ta geleneksel olarak bütün kadınların evlenmeden önce, adı ister afrodit ister astarte isterse başka bir şey olsun, tanrıçanın tapınağında yabancılara fahişelik yapması gerekmekteydi. benzer geleneklere batı asya'nın birçok bölgesinde rastlanmaktadır. bu uygulamanın nedeni ne olursa olsun ona son derece saygı duyuluyordu; o, bir şehvet alemi olarak değil, adi bölgeden bölgeye farklılıklar göstermekle birlikte tipi hiç değişmeyen batı asya'nın büyük ana tanrıçası için yerine getirilen ciddi bir dini görev olarak görülmekteydi. dolayısıyla babil'de ister zengin olsun ister yoksul, her kadının yaşamında bir kere mylitta, iştar ya da astarte'nin tapınağında bir yabancının koynuna girip, bu kutsal fahişelikten kazandığı parayı tanrıçaya adaması gerekmekteydi. kutsal alan geleneği yerine getirmek için bekleyen kadınlarla dolup taşardı. bazılarının yıllarca beklemesi gerekirdi. (Adonis, Attis, Osiris)
  • Karenlere göre zina ya da gayrimeşru ilişki, olaya karışanlarla onların ailelerinden başka hiç kimseyi ilgilendirmeyen ahlaki suçlar değildir: Toprağı kurutarak ve bereketini azaltarak doğanın denge­sini maddi olarak etkilemişlerdir; bu, gıda ikmalini daha kaynaktan keserek bütün toplumun varlığını tehdit eden kamusal bir suçtur. Ancak bu suçun toprağa verdiği mad­di zarar, domuz kanı akıtmak suretiyle maddi olarak telafi edilebilir. (Psişik İşler)
  • Yağmur tanrısını zorlamanın bir başka yolu da onu sık sık ziyaret ederek rahatsız etmektir. (Altın Dal 1)
  • Aslında birazcık akıl yürütmeyle hiçbir inancın, insanın ekonomik ve dolayısıyla toplumsal gelişimini ru­hun ölümsüzlüğüne olan inanç kadar geciktirmediği söy­lenebilir; çünkü bu inanç, kuşaklar ve çağlar boyunca ya­şayanların gerçek arzularının ölülerin hayali arzularına feda edilmesine neden olmuştur. Bu inanç yüzünden boşa giden ya da yok olan yaşam ve mal mülk miktarı korkunç ve hesapsızdır. (Psişik İşler)
  • Kıbrıs'ta geleneksel olarak bütün kadınların evlenmeden önce, adı ister Afrodit ister Astarte isterse başka bir şey olsun, tanrıçanın tapınağında yabancılara fahişelik yapması gerekmekteydi. Benzer geleneklere Batı Asya'nın birçok bölgesinde rastlanmaktadır. Bu uygulamanın nedeni ne olursa olsun ona son derece saygı duyuluyordu; o, bir şehvet alemi olarak değil, adi bölgeden bölgeye farklılıklar göstermekle birlikte tipi hiç değişmeyen Batı Asya'nın büyük Ana Tanrıçası için yerine getirilen ciddi bir dini görev olarak görülmekteydi. Dolayısıyla Babil'de ister zengin olsun ister yoksul, her kadının yaşamında bir kere Mylitta, İştar ya da Astarte'nin tapınağında bir yabancının koynuna girip, bu kutsal fahişelikten kazandığı parayı tanrıçaya adaması gerekmekteydi. Kutsal alan geleneği yerine getirmek için bekleyen kadınlarla dolup taşardı. Bazılarının yıllarca beklemesi gerekirdi. (Adonis, Attis, Osiris)
  • ve yeşildir yaşamın altın ağacı. (Altın Dal 1)
  • Semadireklilerin taşkın için öne sürdükleri sebepler son derece dikkat çekiciydi. Onlara göre felaket, ağır bir sağanak yağmur sebebiyle değil, o zamanlar Karadeniz ve Akdeniz'i birbirinden ayıran setin parçalanması sonucu deniz seviyesinin ani ve sıra dışı bir biçimde yükselmesiyle ortaya çıkmıştır. O dönemde, bu bariyerler ardında engellenen muazzam miktardaki su serbest kalmış ve karşı taraftaki karada kendisine, günümüzde İstanbul ve Çanakkale Boğazı olarak bilinen ve o günden bu yana Karadeniz'in sularının Akdeniz'e karıştığı bir pasaj açmıştı. (Büyük Tufan)
  • Bir şeyi biliyormuş gibi görünüyorsan, o şeyi gerçekten bilmek en iyisidir. (İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük)
  • Ölülerin ruhları kötüdür ve zevk aldıkları tek şey yaşayanlara zarar vermektir. (Ruhun Tehlikeleri ve Tabu)
  • ...bir kötülükten kurtulmakla bir iyilik elde etmek sadece bir ve aynı şeyin farklı yüzleridir... (Günah Keçisi)
  • “Her gün bazı erkekler, kadınlar ve çocuklar göğe tırmanırlar ve yeniden ağacın dallarını kullanarak geri inerlermiş. Bir gün yukarı doğru tırmanırlarken Kakan adlı yaşlı bir şahin bir çubuğu diğerinin üzerinde hızla döndürerek ateş yakmanın yolunu bulmuş. Fakat bu kuş ile beyaz bir şahinin arasındaki sürtüşmeden ötürü tüm bölgeyi ateş sarmış ve ne yazık ki çam ağacı yanmış; bu yüzden yukarı çıkan insanlar yeniden yeryüzüne dönememiş ve bu hadiseden sonra gökyüzünde kalmışlar. Yukarıda kalan insanların kafalarında, dirseklerinde, dizlerinde ve diğer eklem yerlerinde kristaller oluşmuş; geceleri bu kristaller parlıyormuş. Bu parıltılar aslında bizlerin yıldız olarak adlandırdığı şeylermiş.” (Ateşin Kökenine Dair Mitler)
  • "Koreliler ters giden her şeyi kötü ruhlara bağlarlar. Kötü talihin, devletteki suistimallerin, maddi şanssızlıkların, güç veya mevki kaybının ardında iblislerin kötülükleri yatar. Sadece güçlü bir iblis tarafından ele geçirilmiş olan ama onu istediği gibi çekip çevirerek kullanabilen Pan-su [Şaman] onlarla baş edebilir ve büyü ayinleriyle onları yok edebilir." (Günah Keçisi)
  • Başkalarını hakikaten aldatmak için kişinin evvela kendini aldatması, farz değilse de, gereklidir. (İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük)
  • Alaskalı Thlinkeet ya da Kolosh kızılderililerinde, bir kız kadınlık belirtisi gösterince küçük bir kulübeye kapatılırdı, küçük bir hava deliği dışında her yeri kapalıdır bunun. Bu karanlık ve pis yerde ateş yüzü görmeden, hareketsiz ve yapayalnız kalmak zorundaydı. Yiyeceği küçük bir pencereye konurdu... Kız bakışlarıyla gökyüzünü kirletmesin diye, uzun kulakları olan bir tür şapka giymek zorundadır. Çünkü güneşin onun üzerinde parıldamasının uygun olmadığı düşünülürdü. (Altın Dal 2)
  • Onlarla alay etmek, hayıflanmak ya da onlara nefret duymak yerine insanın davranışlarını anlamaya çalışmalıyız. ~ Spinoza (İnsan, Tanrı ve Ölümsüzlük)
  • İnsan mazinin bir parçasıdır ve belleği gecenin bir rüyasıdır. (Büyük Tufan)

Yorum Yaz