Jale Parla kimdir? Jale Parla kitapları ve sözleri

Edebiyat teorisyeni ve eleştirmeni Jale Parla hayatı araştırılıyor. Peki Jale Parla kimdir? Jale Parla aslen nerelidir? Jale Parla ne zaman, nerede doğdu? Jale Parla hayatta mı? İşte Jale Parla hayatı...

Edebiyat teorisyeni ve eleştirmeni Jale Parla edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Jale Parla hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Jale Parla hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Jale Parla hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1945

Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye

Jale Parla kimdir?

1945'te İstanbul'da doğdu. 1964'te Arnavutköy Amerikan Koleji'ni, 1968'de Robert Kolej'in Karşılaştırma Edebiyat Bölümü'nü bitirdi. 1978'de Harvard Üniversitesi'nden anadalı İngiliz Edebiyatı, yandalları Fransız ve Alman Edebiyatları olmak üzere Karşılaştırmalı Edebiyat doktorası aldı. 1976-2000 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı. Bilgi Üniversitesi'nde Karşılaştırmalı edebiyat Bölümü'nde öğretim üyesidir.

Jale Parla Kitapları - Eserleri

  • Babalar ve Oğullar
  • Don Kişot'tan Bugüne Roman
  • Efendilik, Şarkiyatçılık ve Kölelik
  • Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram
  • Kadınlar Dile Düşünce
  • Orhan Pamuk'ta Yazıyla Kefaret
  • Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım

Jale Parla Alıntıları - Sözleri

  • Doğu hakkında Batı'nın ürettiği söylem egemen olduğu sürece Doğu'nun ancak bu söylem ve bu söylemin mitleriyle yansıtılacağı, irdelememiz gereken bir olgu olarak kalacaktır. (Efendilik, Şarkiyatçılık ve Kölelik)
  • Gilbert ve Gubar'a göre "eger çağdaşımız kadın yazarlar, hiç çekinmeden kalemi ellerine alabiliyorlarsa bunu 18. ve 19. yüzyılda tekbaşlarına savaşmış annelerine borçlular," der. Öyle bir tek başınalık ki hastalık gibi, öyle bir yabancılaşma ki delilik gibi, öyle bir görmezlikten gelinme ki felç gibi gelmiştir onlara. (Kadınlar Dile Düşünce)
  • Kitaplar aynı olsa da, her yeni okur ve yeniden okumayla yenileşirler. (Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram)
  • Doğu her şeyden önce bir tezatlar ülkesidir. Orada en korkunç suçlarla en arı bir masumiyet, en affetmez tabularla en çıldırtıcı duyusallık ve yasak zevkler, efendilikle kölelik, kişiliklerde yoğun çelişkiler birlikte bulunur. (Efendilik, Şarkiyatçılık ve Kölelik)
  • Sabah, daha şafak sökmeden Don Kişot handan ayrılır. Zayıfların ve ezilmişlerin imdadına yetişecektir ya, yolda uşağını kırbaçlayan bir çiftçiye rastlayınca, hiç tereddüt etmeden çiftçinin üzerine sürer atını ve çocuğu kurtarır. Ama hiç hesaplamadığı bir şey olur; o arkasını döner dönmez çiftçi çocuğu tekrar ağaca bağlayıp iki misli döver. Bu olay, Cervantes'in sorumsuz idealizme yönelttiği bir eleştiri olarak yorumlanmıştır. Nitekim, daha sonra Andres (dayak yiyen çocuk) tekrar Don Kişot'a rastladığında, onun kurtarıcılığı yüzünden yediği feci dayağı hatırlayarak bütün gezgin şövalyelere lanet okuyacaktır. (Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram)
  • Öyleyse Turgut Özben’in önünde iki başkalaşım yolu vardır: Bir disconnectus erectusa dönüşmek ya da intihar etmek. Turgut, birinci yolu seçecektir. Ancak Selim Işık ile Hikmet Benol tercihlerini intihardan yana kullanacaktır. (Türk Romanında Yazar ve Başkalaşım)
  • Edebi değeri yüksek, gerçek sanat eseri olan bir metin, sanatsal nitelikleri ve iletmek istediği anlamla mükemmel bir bütündür; sessiz ama konuşmayı bekleyen sanat nesnesidir o; erişilmez değildir ama erişilmesi güçtür. (Don Kişot'tan Bugüne Roman)
  • Romanın başlıca yazın türü haline geldiği on sekizinci yüzyılda romancı bilinmeyen okurla buluşmanın heyecanı içindedir. Bilinmeyen okur diyorum çünkü bu yüzyılda artık İngiltere'de başlayıp Fransa'ya ve oradan Avrupa'ya yayılan epistemolojik devrim tamamlanmış bilme biçimleri Newton, Hobbes, Locke, Hume'un yazılarında öne sürdükleri yepyeni bir dünya(bilme nesnesi) ve yepyeni bir insan(bilen özne) ile belirlenmeye başlamıştır. (Don Kişot'tan Bugüne Roman)
  • Tanzimat romanında eğitici ve yorumlayıcı bir yazar sesi anlatıma sürekli müdahale eder. Bu müdahaleci anlatım bir taraftan meddah geleneğine dayanırken, diğer taraftan da Tanzimat yazarlarının nesnelliği amaçlamayan öznel dünya görüşleriyle beslenir. (Babalar ve Oğullar)
  • Feminizmin en temel saptamalarından biri, kadınların erkekler tarafından yapılmış bir dil içinde yaşamak zorunda olduklarıydı. Bunun en azından bir anlamı, kadınların sessizliğinin, sürekli olarak onlar hakkında ve onlar üzerinden, onların dolayımıyla konuşan bir dil tarafından tanımlanması ve güvence altına alınmasıdır. (Kadınlar Dile Düşünce)
  • Gerçeğin taklidi , bize o gerçek hakkında , bilimin sağlayamadığı türden bir bilgi sağlar : Sanatla ulaşılan varoluş bilgisi. (Orhan Pamuk'ta Yazıyla Kefaret)
  • Tanzimat romanında ruh ve beden yalnızca birbirinden ayrı varlıklar değil, birbirine karşıt varlıklardır. (Babalar ve Oğullar)
  • Bir kaygı ve kuşku dönemidir hızlı değişim dönemleri. İşte bu derin kuşku ve kaygılardan en çok sanat yararlanır; çünkü yaratıcılık bu tür kaygılı ve kuşkulu hesaplaşmalardan beslenir. (Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram)
  • Yeldeğirmenleriyle savaş bölümü, edebiyat eleştirisinde Don Kişot'a geniş bir yer açmış Harry Levin'e göre, birbirine tümüyle zıt iki epistemolojinin, Ortaçağ mutlakçılığıyla Rönesans ampirizminin çarpıştığı ilk olaydır. (Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram)
  • Müşahedat’a yazdığı önsözden de anlıyoruz ki, doğalcı yazarları, romanı ciddiye aldıkları, gözleme önem verdikleri, gerçeği yansıtmak istedikleri için beğeniyor, ama yaşamın sadece çirkinliklerini, toplumdaki ahlaksızlıkları, kötülükleri sergileyip iyi, güzel ve yüce olandan hiç söz etmemelerini doğru bulmuyor. Doğalcı romanlara bakılırsa, diyor Ahmet Mithat, Fransa'da erdem denen şey kalmamış, fuhuş, sefahat ve sefaletten başka bir şey yok. Gerçek bu değil oysa; yazar eğer gerçekliği yansıtacaksa yalnız kötüyü, çirkini değil iyiyi ve güzeli de anlatmalı. (Babalar ve Oğullar)
  • "erkekler de feminist eleştirmen olabilirler, ama olmasınlar, kadınların kendi adına konuşma hakkına saygı göstererek kenara çekilsinler, kadın okur konumunu işgal etmesinler” türünden bir talepte bulunmanın da anlamsız olduğu kanısındayım. Hiçbir eleştiri yönteminin uygulanması herhangi bir topluluğun iznine bağlı olamaz. Kaldı ki insanlar kendi görüşlerini başkalarını ikna etmek, destek bulmak için açıklar ve savunurlar, başkalarının kendilerine katılmalarını engellemek için değil. (Kadınlar Dile Düşünce)
  • İçgörüden yoksun öngörü yalnızca yanıltır , şaşırtır. (Orhan Pamuk'ta Yazıyla Kefaret)
  • Bir ideale ne kadar yaklaşmak isterseniz, ondan o kadar uzaklaşır, hatta onu öldürürsünüz. (Don Kişot: Yorum, Bağlam, Kuram)
  • Tanzimat yazarlarının öğretici üslubu, benimsedikleri çok yönlü babalık rolüyle açıklanmalıdır. (Babalar ve Oğullar)
  • Bundan başka hikâye yazmakta bir vazife daha vardır. O da yalnız muhatabı ıslah etmek veya eğlendirmek için münasebetli münasebetsiz, akla ne gelirse söylemek tarzı kudema* pesendanesi** terk ile tabiatı beşeriyenin tahliline çalışmaktır. *Eskiler. **Beğenecek yolda, beğenmek suretiyle. (Babalar ve Oğullar)