Işık Öğütçü kimdir? Işık Öğütçü kitapları ve sözleri
Türk Kimya Mühendisi, İş Adamı, Yazar Işık Öğütçü hayatı araştırılıyor. Peki Işık Öğütçü kimdir? Işık Öğütçü aslen nerelidir? Işık Öğütçü ne zaman, nerede doğdu? Işık Öğütçü hayatta mı? İşte Işık Öğütçü hayatı...

Doğum Tarihi: 1 Kasım 1957
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
Işık Öğütçü kimdir?
1889 Doğumlu, hukukçu, 1920-1923 Yılları arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Milletvekili, Pozantı Cephesi’nde Kuvayi Milliye’de görevli, kısa süreli Adalet Bakanı, İstiklal Mahkemesi Reisi, gazeteci-yazar, parti kurucu başkanı, İstiklal Madalyası sahibi Abdülkadir Kemali Öğütçü’nün torunu.
1914 Doğumlu, Nâzım Hikmet’in yakın arkadaşı, roman, öykü, tiyatro, senaryo, şiir, düz yazılar olmak üzere elli dört eseri bulunan Türkiye’nin gerçekçi-toplumcu edebiyatçısı Orhan Kemal’in oğlu olarak 1 Kasım 1957 Cuma günü dünyaya geldi. Annesi Kolaşin-Karadağ (Yugoslavya) göçmenidir. Lakapları Muşoviç’tir.
Dört kardeşin en küçüğüdür.
İlkokulu üç ayrı okulda okudu: Unkapanı, Cibali İlkokulu; Fatih, Hırka-i Şerif ve Basınköy, Basınköy İlkokulu’dur (1964-1969).
Yeşilköy Ortaokulu’na 1969-1970 öğretim yılında kayıt yaptırdı. 2 Haziran 1970 de ortaokulun birinci sınıfındayken babasını kaybetti.
Liseyi, 50.Yıl Yeşilköy Lisesi’nde 1975 yılında bitirdi.
İTÜ- Kimya Fakültesi-Kimya Mühendisliği bölümüne 1977 yılında kayıt yaptırdı.
Üniversite yıllarında Kenter Tiyatrosu’nda oyun izlemeye gelenlere kitap sattı.
Hem okuyup hem çalışan bir insan olarak hayatın gerçeklerini tanımaya başladı. İlkokul sıralarında tanıştığı ticareti yaşamı boyunca sürdürdü.
1982 Yılında “Kimya Mühendisi” olarak mezun oldu. Aynı yıl kimyasal maddeler satışı ve ithalatı yapan özel bir firmada satış sorumlusu olarak çalıştı.
1984 Yılında kendi firmasını kurarak kimyasal maddeler satışı, ithalatı ve mümessilliği ile uğraştı. 1988 Yılında yurtdışına yönelik olarak, şirketlerle ilgili iş enformasyon çalışması yapan şirketi kurdu, geliştirdi ve yönetti. Türk ekonomisinin sağlıklı büyümesi için yabancı ülkelerdeki ihracat sigorta kuruluşlarıyla işbirliği yaptı. Türkiye’de yatırım yapmalarını sağladı. FEBIS ve Coface Creditalliance gibi kuruluşlara üye oldu. 2000’li yıllarda şirketini ailesine devretti.
2000 Yılından itibaren babası ile ilgili açtığı “Orhan Kemal Müzesi”yle Türk edebiyatının gerçekçi-toplumcu ustası Orhan Kemal’i gelecek kuşaklara taşımak, tanıtmak için uğraş vermekte, üstadın yurtdışında da okunması için kitaplarını dış ülkelerde yayınlatmaktadır. Orhan Kemal’i yurtdışında en çok kitabı çevrilen ikinci yazar mertebesine ulaştırdı.
Orhan Kemal’in edebiyat yolculuğunu araştıran çalışmaları içinde, “Yazmak Doludizgin”, “Abdülkadir Kemali Bey’in Anıları”, “Önemli Not!” ve “Zamana Karşı Orhan Kemal” isimli dört adet kitap ve babasıyla ilgili CD / VCD hazırladı. “Toksöz 1924” isimli yeni kitabını hazırladı ve diğer kitap araştırmalarını sürdürmektedir.
Orhan Kemal’in, “Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl” ve “Arkadaş Islıkları” yapıtlarını tiyatroya uyarladı. Unutulan roman “Yüz Karası”nı bularak yayınlattı.
Orhan Kemal ile ilgili sayısız gazete ve dergilerde yazılar yazdı, röportaj verdi. Televizyon programlarına çıktı. Çeşitli fuar, üniversite ve okullarda konferanslara katıldı. Yaptığı etkinliklerle üstadın tekrar gündeme gelmesini sağladı. Bu çalışmaları hâlâ devam etmektedir.
1972 Yılı’ndan beri devam eden Orhan Kemal Roman Armağanı’nı her yıl düzenlemekte, Türk edebiyatına yeni yazarlar kazandırmaktadır.
2006 Yılı’nda annesini kaybetti.
Hafta sonları İstanbul dışındaki yazlık evinin bahçesinde doğayla iç içe olarak toprakla uğraşmakta, burada bulunan köpeğini, kuşları ve diğer yaşayan canlıları korumaktadır.
Eşi kimya mühendisidir. Üniversiteye giden bir kızı bulunmaktadır.
Işık Öğütçü Kitapları - Eserleri
- Uçurum - Orhan Kemal Soruyor
- Orhan Kemal Unutulmuş Öyküler
- Orhan Kemal : Sessizlerin Sesi
- Orhan Kemal'in Babası Abdülkadir Kemali Bey'in Anıları
- Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam
- Zamana Karşı Orhan Kemal
- Bilinmeyen Senaryolar
Işık Öğütçü Alıntıları - Sözleri
- Kızım! Seni sık sık rüyamda görüp seviyor öpüyor, ısırıyorum.(…) Ben çıktığım sene sen de mektebe başlayacaksın. Seni kendi elimle mektebe yazdıracağım. Sana cici defterler, çanta, kalem, entari, kundura, çorap alacağım. Akşamları ders çalıştıracağım, gezmelere götüreceğim. Boyalı toplar, bebekler, masal kitapları alacağım. E mi kızım! Sen beni unutma. Beni sev. Ben seni çok çok, çok, dünyalar kadar seviyorum. Her gece seni rüyalarımda öpüyorum. Hoşçakal. Canım Yıldız'ım! Baban: Raşit (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- İmkân olsa, bütün yazılarımın üzerinde dehşetli titiz davranırdım. Ama olmuyor. Çünkü malum, hızla çalışmak ve ikisi okuyan üç çocuğa yiyecek, giyecek ve okul masraflarını yetiştirmek zorundayım. Hıfzı Topuz, Akşam - 17 Ocak 1955 (Zamana Karşı Orhan Kemal)
- Karıcığım. Elli kuruş verip tıraş olmuyorum. Eskiden nasıl kızardın değil mi? Sokaklarda bir sürü kadın var. Fakat hiçbirisi senden güzel değil. Sen benim nazarımda kadınların en güzelisin. Seni eskisinden bile çok seviyorum. Yıldız büyüyor mu? Yaramaz mı? Aman yaramaz olsun kızım. Sakın onu dövme. Sonra karışmam ha! (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- ''Sonra sekiz yıldır malzemesini derlediğim Eskici ve Oğulları romanımı yazacağım.'' (Zamana Karşı Orhan Kemal)
- Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan! Orhan Kemal (Orhan Kemal Unutulmuş Öyküler)
- O namussuz talihi ve tecelliyi mutlaka alt edeceğiz. (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- ORHAN KEMAL DEĞİL BAŞKASI KAZANSAYDI... Elinizi insaf ile vicdanınıza koyup bir an düşünün. Eğer Türk Dil Kurumu'nun Hikâye armağanını Önce Ekmek kitabıyla Orhan Kemal değil de, kâzib şöhretlerden biri kazansaydı neler olmazdı. Yazılar mı yazılmazdı, telgraflar mı çekilmezdi, yoksa adına geceler düzenlenip Nobel'e aday mı gösterilmezdi? Yer yerinden oynardı. Ama Orhan Kemal kazanınca iki satır haber, sonra da kaz misali bir tısss! Neydi Orhan Kemal'in günahı? Türk edebiyatına Murtaza'yı, Cemile'yi, Avare Yıllar'ı, Baba Evi'ni, Hanımın Çiftliği'ni, Müfettişler Müfettişi'ni, Vukuat Var'ı ve daha neleri veren Orhan Kemal'in günahı neydi? Ne eksiği vardı? Romancılıksa, sapına kadar romancı. Hikâyecilikse, köküne kadar hikâyeci. Ve eğer solculuksa -Adana ağzıyla- Allahına kadar solcu! O halde? Orhan Kemal'in günahı neydi? Ne eksiği vardı? Orhan Kemal'in günahı da çok büyüktü, eksiği de çok fazlaydı. Çünkü Orhan Kemal, Babı-âli'de kapı aşındırmasını bilmezdi. Çünkü Orhan Kemal, sosyete meyhanelerinin nutuk atan yazarı değildi. Çünkü Orhan Kemal'in evinde sofralar kurulmazdı. Çünkü Orhan Kemal aşağılık politikayı beceremezdi. Çünkü Orhan Kemal inandığı, bildiği, hak bellediği yoldan hasta ciğerine, yorgun kalbine ihanet edip bir karış bile sapmazdı. Sapmazsa da böyle olurdu işte. Ne kendisini Nobel'e aday gösteren çığırtkanları ne de bin kapıdan arta kalan işporta malı şakşakçıları vardı. Olmadığı için de Orhan Kemal, ORHAN KEMAL'di işte! Onlar da onlardı... Hasan Pulur, Milliyet - 7 Ekim 1969 (Zamana Karşı Orhan Kemal)
- Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!! (Orhan Kemal Unutulmuş Öyküler)
- Sevgili karıcığım; Benden daima sık sık ve uzun mektuplar istersin. Ben senden istedikçe yazım çirkin, bilmem ne diye baştan savarsın. Seni ne yapmalı bilmem. (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- Yarım kilo kuru fasulye, iki yüz elli gram etle fokur fokur kaynamış kocaman bir kuru fasulye tenceresinin başında milyonerlerin çokluk bulamayacakları neşeli saatleri bulmak az mutluluk mu?" (Orhan Kemal : Sessizlerin Sesi)
- -Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman ? +bitmeyecek -hiç mi ? +hiç -niyetin katip olmakmı yani ? +hayır -ya ? +İnsan olmak . (Orhan Kemal : Sessizlerin Sesi)
- O halde huzurlu olmak için razı ol Sessiz, sakin ol. Kendi içindeki uyumu keşfet. Onu kucakla. (Bilinmeyen Senaryolar)
- Güçlü bir hafıza, ağır bir cezadır. Ve işin kötüsü, iyi anıları nadiren, kötü anıları sıklıkla hatırlatır. (Uçurum - Orhan Kemal Soruyor)
- Esas mesleğim... Hiçbir titri olmayan, sekizinci planda kalmış işler... Küçük adamların ömrünü törpüleyen ıvır zıvır işler... Ekseriya da bu ıvır zıvır işler peşinde koşmak, taban tepmek mesleği! (Zamana Karşı Orhan Kemal)
- Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum, böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım, kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir. 05.04.1970 Orhan Kemal (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- Eleştirmenler bilmezler ki, görünmez eller tarafından işleri engellenerek, sabahın beşinde buz gibi odasında yazılarını yazarken, ne odun, ne kömür, ne de bunları hemen alacak parası vardır. Layık olmadığı yoksul hayata ne zamana kadar, niçin tahammül edeceğini bilmeden daha iyi yapıtlar vermek üzere doludizgin çalışmaktadır. Haksız eleştiride bulunanlar yazarın bu durumunu anlamamazlıktan geldikleri gibi, üstüne üstlük takma adla yazmaktadırlar. Bu korkak eleştirmenlere şöyle seslenir, “Bu gibilerin beni yermesi, onlardan, onların ‘cihan telakisi’den, onların zevk ve anlayışlarından ayrı olduğumu gösterir. Elbette ayrıyım. Yüzyıllar boyunca hiçbir gerçek doğrucu yazar, varlık içinde rahat bir hayat sürmemiştir. Ben de onlar gibiyim. Bu bana kıvanç, gurur veriyor. Çünkü başkalarının anormal bir zevkle halk tabakaları içindeki en kötünün, en düşmüşün düşmüşlüğünü anlatması, anlatmakla da kalmayıp boyuna sövmesinin yanında, benim ‘Aydınlık Gerçekçilik’imin imanı her zaman yaşayacak. Bir değil beş, on beş eleştirmen, bir değil yüz, bin gizli el, görünmez el ancak çoluk çocuğumun ekmeğiyle oynayıp, çoluk çocuğumu sefalet içinde bırakıp, beni dize getirmek istese bile getiremeyecek, onların sefaletine düşmeyeceğim. ‘Fakirliğimle övüneceğim’ diyenlerdenim ve böyle kalacağım." Işık Öğütçü 'nün emeklerine sağlık. Üstad'ı yine yakından tanımamıza yardımcı olmuş. (Zamana Karşı Orhan Kemal)
- “İbni Haldun isminde birisinin, yüz sene evvel gelmiş bir adamın Adliye Nazırı Cevdet Paşa tarafından Türkçe'ye çevrilmiş ve "Mukaddime-i İbni Haldun" namı ile bilinen muazzam bir kitabı vardır. Bu kitabı ele geçirebilirsen her halde yorumlamaya bak, bütün ilimler hakkında çok mükemmel bilgiler edinirsin. Mesela daha yüz yirmi senelik bir tarihe malik olan Darwinizm mesleği hakkında bu sekiz yüz sene evvelki kitapta oldukça önemli bilgiyi bu kitapta bulabilirsin.” Sürgünden böyle yazıyor Abdulkadir Kemali Bey 1937 yılı sonlarında oğlu Mehmet Raşit Öğütçü'ye. Orhan Kemal kitabı "ele geçirebilmiş" midir bilmiyorum ama 80 küsür yıl sonra bile dünyayı anlamaya çalışan birine ışık tutmuştur. Bu mektupları bizlere ulaştıran Işık Öğütçü'nün emeklerine sağlık. (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- Kederli olabilirsin, kederi bilmeyen neşeyi bilmez. Ama cesur olmak için yılgınlığa lüzum yoktur. (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)
- Orhan Kemal için, derler ki, bedbin bir muharrirdir. Hikayelerinde hep kötülükleri ele alır, hep fakirleri mazlum, zenginleri ise zalim gösterir. Bu düşünceler, ihtimal doğrudur. Ama doğru olan bir şey de Orhan Kemal'in hikayelerindeki kahramanlar âdeta canlıdırlar; hadiseler her gün yaşadığımız hadiselerdir. ... Eğer Orhan Kemal bedbinse, eğer Orhan Kemal küçük insanları tutuyorsa, bu sadece onın dürüst ve namuslu bir muharrir olduğunu gösterir. Akis - 13 Temmuz 1957 (Zamana Karşı Orhan Kemal)
- Çetin Altan, Akşam Gazetesi'de Orhan Kemal'in tutuklanması üzerine 1 Nisan 1966'da konuya değinir. "Elli yıl sonrası geliyor aklıma... Süleyman Demirel'i de, Bilgiç'i de, Bölükbaşı'sı, Alican'ı ve bugünkü politika sahnesinin bütün figüranları da birbirinden ayrı mezarlarda birer kemik yığını olacaklar elli yıl sonra... Orhan Kemal'in eserleri o gün de okunacak, acılarla yüklü hayatı o gün de anılacaktır. Ona bu acıları çektirmiş olanların ise toprak altındaki birbirinden kopuşmuş kemikleriyle upuzun yatan iskeletleri, ancak göz oyuklarındaki son kurtların kıpırdandığı çoktan unutulmuş yoklar olarak kalacaktır. Yiyici ve kemirici hödükler kafilesinden tarihe bayrak diken kişiler çıkmaz. Onlardan sadece korkaklar, dalkavuklar, hainler ve satılmışlar çıkar. Tarihe bayrak dikecek kişiler ancak Orhan Kemal gibi cebindeki on lirasıyla kendisini kimseye satmadan dimdik Türkçe'nin en güzel eserlerini verecek karakterlerden çıkar." (Orhan Kemal: Eşe Dosta Selam)