dedas
Turkcella

Iris Murdoch kimdir? Iris Murdoch kitapları ve sözleri

İrlandalı yazar ve filozof Iris Murdoch hayatı araştırılıyor. Peki Iris Murdoch kimdir? Iris Murdoch aslen nerelidir? Iris Murdoch ne zaman, nerede doğdu? Iris Murdoch hayatta mı? İşte Iris Murdoch hayatı... Iris Murdoch yaşıyor mu? Iris Murdoch ne zaman, nerede öldü?

  • 08.07.2022 03:00
Iris Murdoch kimdir? Iris Murdoch kitapları ve sözleri
İrlandalı yazar ve filozof Iris Murdoch edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Iris Murdoch hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Iris Murdoch hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Iris Murdoch hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Jean Iris Murdoch

Doğum Tarihi: 15 Temmuz 1919

Doğum Yeri: Dublin, İrlanda

Ölüm Tarihi: 8 Şubat 1999

Ölüm Yeri: Oxfordshire, Birleşik Krallık

Iris Murdoch kimdir?

Murdoch, 15 Temmuz 1919'da İrlandalı bir annenin ve İngiliz bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Evin tek çocuğu olan Muroch, dokuz yaşından itibaren yazmaya yöneldi. 1932'de Bristol'de genç kızların gittiği Badmington College'a başladı. Burada gecen altı yılın ardından, klasik edebiyat okumak üzere Oxford'daki Sommerville College'a kaydoldu. Üniversite yıllarında pek çok önemli şair ve entelektüelle tanıştı. Franz Steiner ile uzun süreli bir aşk yaşadı.

1938'de Iris Murdoch Komünist Parti'ye girdi. Klasik Edebiyat diplomasını aldı ve 1940'lardan sonra Londra'ya yerleşip Ekonomi Bakanlığına çalıştı. Komünistlerin siyasi tutumlarından hayal kırıklığına uğrayarak partiden ayrıldı. II. Dünya savaşının sonlarında Birleşmiş Milletler'de çalıştı. Belçika ve Avusturya mülteci kamplarında görev aldı. Bu görev için Avrupa'da yer aldığı sıralar Sartre ve Simone de Beauvoir ile tanıştı. Bu tanışma genel olarak felsefeye özel olarak da varoluşçuluğa yönelmesini etkiledi. Cambridge'de Wittgenstein'ın görev yaptığı Nevnham Üniversitesi'nde dersler alarak felsefe doktorasını aldı. 1948'de Oxford'da St.Anne College'da felsefe profesörü olarak göreve başladı ve 1963'e kadar burada çalıştı. Elias Cannetti'yle yakın ilişkisi oldu.

1954'te ilk romanını (Under the Net) yayınladı. 1956 yılında ise ölene kadar hiç ayrılmayacağı eleştirmen ve Oxford Üniversitesi İngilizce profesörü olan John Bayley ile evlendi. Çocukları olmadı. 70'li yıllardan itibaren felsefe yazıları yazmaya da yöneldi. 1996 yılından itibaren ortaya çıkmaya başlayan unutkanlıklarıyla birlikte hastalığı belirginleşti. 1997'de Bayley, karısının alzheimer hastası olduğunu açıkladı. Binlerce okuru ve hayran kitlesi olan yazar Murdoch kendi kitaplarının adını dahi hatırlayamıyordu. Kendi durumunun farkında olan ve bunu "çok kötü, sessiz ve karanlık bir yerde olmak" şeklinde tanımlayan Murdoch, 8 Şubat 1999'da Oxford'da alzheimer hastalığından dolayı öldü.

Romanları

Iris Murdoch ilk romanı Under the Net'ten (Türkçesi Ağ) itibaren edebiyat dünyasında dikkat çekti ve büyük bir hayran kitlesine sahip oldu. İçinde psikolojik temaların yer aldığı bir dedektif romanı olan bu ilk kitabında, aynı zamanda sonraki bütün romanlarında da görülecek olan varoluşçu felsefenin izleri belirgin olarak görülür. Romanın kahramanı Jack Donague bir tür Sartrecı kahraman olarak ortaya çıkmıştır. A Severed Head (Kesik Bir Baş) romanında ise Carl Gustav Jung'un psikanalitik teorisinin temeli olan arketipler teorisini kullandı ve çok etkili oldu. Bu kitap daha sonra tiyatro oyunu olarak sahnelendi. "Çan", "Kara Prens", "Deniz, Deniz" gibi kitaplarıyla Murdoch her zaman büyük bir ilgiyle karşılandı, birçok kez ödüllendirildi. 1978'de kendisine Booker Ödülü verildi. 60'lı yıllardan itibaren hemen her yıl bir kitap üreten Murdoch zamanının en üretken yazarları arasında sayıldı, ancak Murdoch'un romanlarında çok yazan ve çok okunan bir yazar olmanın ötesinde onu 20. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden biri haline getiren bir nitelik de her zaman kabul edildi. Murdoch, genel olarak romanlarında popüler polisiye ve gerilim roman teknikleriyle felsefi/kuramsal sorunları ortaya koyan bir yol izledi denilebilir. Onun roman kahramanları çoğunluk varoluşçu felsefecilerin ürettiği kahramanlara benzer, varoluşuyla ve yaşamıyla uyumsuz, sanatçı ya da sanatçı ruhlu, başarısız, hem kendileriyle hem de çevrelerindeki insanlarla sorunlu kişileri anlatır.

Bu kişiler karamsar, umutsuz, ikilemler içinde yol bulmakta tereddütlü, şaşkın, yanılgı içerisinde, yalnız ve tedirgin kişilerdir. Bu kişiler her zaman bir ağa yakalanmış, bir çemberin içine alınmış, kuşatılmış gibidirler. Bunların çoğu zaman modern bireyin bazı açmazlarını sergilediği söylenebilir. Hemen her kitabında Murdoch psikolojik gerilim ögesini ya da psikolojik diğer ögeleri kullanır. Bunun yanı sıra yaşam-sanat, cinsellik-aşk, aşk-özgürlük, din, evlilik, platonik-erotik aşk, yalnızlık, rastlantısallık, öteki insanlarla ilişkiler gibi meseleler sürekli olarak olayların akışı içerisinde değerlendirilir. Edebiyat Murdoch'a göre etik meselelerin ve insansal ilişkilerin karmaşasını değerlendirmek bakımından daha elverişli bir alandır. Murdoch'un romanlarında bu temalara bağlı olarak umutsuzluk ve ironi derinden işleyen temalar olarak sürekli kendisini hissettirir. Zaman zaman kara mizah örnekleri ortaya çıkar. Romanın kurgusal yapısı üzerinde ya da dil üzerinde oyunlara girişmez Murdoch, ancak kurgusal şaşırtmacalarla ve belirsizliği çok iyi kullanmasıyla sürekli okurun dikkatini uyanık tutar, olayların gelişimini merak ettirir, her seferinde okuru kendi kurguladığı sonuçların çok ötesinde sonuçlara götürür.

Felsefi çalışmaları

Murdoch teorik ve felsefi metinlerde kaleme almıştır; meslekten bir felsefeci olarak bu alandaki çalışmalarında da önemli bir yazar olduğunu gösterir. İlk teorik yapıtı sayılan Sartre, Yazarlığı ve Felsefesi onun Sartre üzerine eleştirel bir değerlendirmesini sunar. Varoluşçuluk Murdoch için önemli olmuş bir felsefe yönelimidir. Edebiyatı, yaşamın ve ahlaki sorunların değerlendirilmesinde daha verimli bir alan olarak düşündüğü için kullanan Murdoch, bu alanda felsefi/etik/estetik sorunları irdeler. Bununla birlikte ayrıca felsefe metinleri kaleme almış ve bunlarla bazı konulara açıklık getirmeye çalışmıştır. Varoluşçu felsefenin yanı sıra dil, gerçeklik, yanılsama vb konularda ilgi alanı içinde yer alır ve onun edebi metinlerinde doğrudan ya da dolaylı olarak işlenir.

Ateş ve Güneş adlı çalışması, Platon'un sanat üzerine düşüncelerinin değerlendirilmesi olduğu gibi, Murdoch'un kendi sanat anlayışını da sunduğu bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Platon'un, Murdoch'a göre, sanatçıları sevmemesinin nedeni, sanatçıların akıllarını tehlikeli bir şekilde kullanmaları ve yaratıcılıklarını akıldışı şekilde ortaya koymalarıydı. Biz zaten gölgeler dünyasında yaşıyorduk ve bu gölgelerin yeniden gölgelere dönüştürülmesi, Tanrı'ya meydan okumak olacaktır. Şairler, yazarlar, ressamlar vs.nin varlığı, Tanrı'nın varlığına tehdit oluşturur. Bu nedenle Platon sanatçıları felsefe ülkesinden dışlamıştır. Murdoch etik sorunsalın yanı sıra estetik sorunsala ilişkinde değerlendirmelerini geliştirir; Platon değerlendirmesinde sanat ile gerçek arasındaki ilişki bağlamında değerlendirmeler üretir. Kant, Kierkegaard, Wittgenstein gibi filozoflardan hareketle sanatın yerini belirlemeye çalışır ve Platoncu teze karşı çıkar.

Iris Murdoch Kitapları - Eserleri

  • Kesik Bir Baş
  • İtalyan Kızı
  • Deniz Deniz
  • Kara Prens
  • Rüya Sakinleri
  • Melekler Zamanı
  • İyinin Egemenliği
  • Ateş ve Güneş
  • Çan
  • Sartre'ın Yazarlığı ve Felsefesi
  • Tek Boynuzlu At
  • Kumdan Kale
  • İkilem
  • Varoluşçular ve Mistikler
  • The Italian Girl
  • A Fairly Honourable Defeat

Iris Murdoch Alıntıları - Sözleri

  • Edebiyat eğlendirir,daha bir sürü şey yapar ama felsefe tek bir şey yapar. (Varoluşçular ve Mistikler)
  • Yaşarken hiç sesi çıkmayan kuğu, Ölüm yaklaşınca çözdü boğazının düğümünü, Otlarla kaplı kıyıya yaslayıp göğsünü, Ilk ve son şarkısını söyledi ve sustu... (Çan)
  • Bir parça gerçek dünyaya çarptım. Acıtabiliyor. (Rüya Sakinleri)
  • "..men are, women have.." (Varoluşçular ve Mistikler)
  • Hatırlamıyorum. Ben hayatımı onun sözleriyle geçirmiştim ve şimdi o söylediklerini hatırlamıyordu bile! (Deniz Deniz)
  • Karar verdiği anda şu ölümlü dünyadan çarçabuk ve acısızca ayrılmasına yetecek kadar uyku hapı stoklayıp köşesine koymuştu çok önceden. Küçük şişedeki kıymetli özgürlük tabletlerini sallarken, bu dünyada, koşullu olarak, günbegün kalmayı kendi seçtiği için kaldığını düşünmek içini can veren bir heyecanla ürpertirdi. (Melekler Zamanı)
  • (Platon:) Yozlaşmış bir "iyi"nin ardından koşulduğunda bile Eros bir şekilde iyiye yönelme arzusudur. *** Cinselliği bir çeşit evrensel, tinsel enerji, yıkıcı da olabilen, iyi amaçlarla da kullanılabilen belirsiz bir güç olarak tasavvur ederken Freud hiç kuşku yok ki Platon'un düşüncesindeki önemli bir çizgiyi izlemektedir. Freud da ruhu üç bölüme ayırır ve ruh sağlığını bu bölümlerin uyumu olarak resmeder. (Ateş ve Güneş)
  • Sanatçı, gerçeği yansıtabileceği özel bir dili öğrenen kişidir. (Kara Prens)
  • Biz, yalnızlığın mahremiyet yokluğuyla birleştiği toplu konutlarda yaşardık. (Deniz Deniz)
  • "İnsan, kendi resmini yapan ve sonra da bu resme benzer hale gelen bir yaratıktır." (Varoluşçular ve Mistikler)
  • "İnsan bir başka insanı ne zaman sahiden "öğrenebilmiş"tir? Belki de öğrenmenin imkansızlığını kavradığı, öğrenmek arzusunu dışladığı ve en sonunda öğrenmeye ihtiyaç bile duymaz olduğu zaman! O zaman da insanın ulaştığı şey bilgi değil, bir tür ortaklaşa varoluştur ki bu da aşkın kisvelerinden biridir." ()
  • Platon sanatı ve sanatçıyı en düşük ve en usdışı farkındalık çeşidini, eikasia adı verilen, belirsiz imgelere boğulmuş bir yanılsama halini sergilemeye mahkum eder. Mağara miti açısından bakarsak, bu, yüzleri mağaranın arka duvarına dönük olan ve yalnızca ateşin düşürdüğü gölgeleri gören tutsakların durumudur. Platon aslında sanatçının bir eikasia halinde olduğunu söylemez, ama açıkça ima eder ve hatta tüm sanat eleştirisi, gölgeyle sınırlı bilinç anlayışını geliştirip aydınlatır. (Ateş ve Güneş)
  • büyükler böyle ağlayabiliyorsa dünyada güvenlik yok demektir (Melekler Zamanı)
  • Katıksız nefret, hükmedici bir delilik haline gelebilir. (Deniz Deniz)
  • İnsanlar ve para olmasa, dünya ne mutlu bir yer olurdu. ()
  • İnsan, kendi resmini yapan ve sonra da bu resme benzer hale gelen bir yaratıktır. (Varoluşçular ve Mistikler)
  • acıların değil, gerçeğin ardında koşuyor insan; oysa gerçek akıllara sığmaz bir acı. (İtalyan Kızı)
  • Bu kentte kimi şeyler öğrenmiş olduğum kesin; örnekse, mutluluğumun üzgün bir yüz taşımış olduğunu öğrendim. ()
  • "Felsefenin esasen üzerine eğildiği şey, birinin sahip olduğu var oluş yapısını ve gerçek denilen o şeyi keşfedip ortaya koymaktır." (İyinin Egemenliği)
  • İnsan bir başka insanı ne zaman sahiden "öğrenebilmiş"tir? Belki de öğrenmenin imkansızlığını kavradığı, öğrenmek arzusunu dışladığı ve en sonunda öğrenmeye ihtiyaç bile duymaz olduğu zaman! O zaman da insanın ulaştığı şey bilgi değil, bir tür ortaklaşa varoluştur ki bu da aşkın sayısız kisvelerinden biridir. ()

Yorum Yaz