İlhan Bardakçı kimdir? İlhan Bardakçı kitapları ve sözleri
Türk Gazeteci, Tarihçi ve Yazar İlhan Bardakçı hayatı araştırılıyor. Peki İlhan Bardakçı kimdir? İlhan Bardakçı aslen nerelidir? İlhan Bardakçı ne zaman, nerede doğdu? İlhan Bardakçı hayatta mı? İşte İlhan Bardakçı hayatı... İlhan Bardakçı yaşıyor mu? İlhan Bardakçı ne zaman, nerede öldü?
Türk Gazeteci, Tarihçi ve Yazar İlhan Bardakçı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında İlhan Bardakçı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. İlhan Bardakçı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte İlhan Bardakçı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1925
Doğum Yeri: İstanbul
Ölüm Tarihi: 2004
Ölüm Yeri: Almanya
İlhan Bardakçı kimdir?
Milli Mücadele kahramanlarından, Konya Valiliğinden emekli Cemal Bardakçı ve Merhume Fatma Nuriye hanımefendinin çocuğu olarak 1925 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. İstanbul Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 1948 yılında gazeteciliğe başladı.
Yeni Sabah, Milliyet, Havadis ve Cumhuriyet gazetelerinde mesleğin her seviyesinde çalıştı. 1956 yılında Macar İhtilalini tek Türk gazetecisi olarak izlediği ve dizi yazı olarak yayınladığı bu röportajı ile Türkiye'de ve Avrupa'da ödüller aldı.
Fransızca, İngilizce ve İtalyanca dillerini bilen yazar, bu dillerde birçok eserler ve konferanslar vermiştir. Ankara Gazi Üniversitesi Basın Yayın Okulu'nda "Mukayeseli Devlet Fikir ve Rejimieri" dersini okutmuştur. Yazar Murat Bardakçı'nın da babasıdır.
Almanya'da Giessen Tıp Fakültesi'nde diyaliz tedavisi sırasında, 1 Şubat 2004'te hayatını kaybetti.
1985 yılında aldığı bir mahkumiyet sebebiyle yurtdışına çıkan Bardakçı'nın Türkiye'ye girişi yasaklanmıştı. Murat Bardakçı'nın da babası olan İlhan Bardakçı, uzun süre Zaman gazetesinde de köşe yazarlığı yapmıştı.
İlhan Bardakçı, Almanya'da verdiği son konferanslarda "Devlete küsülmez, devlete küsmüş değilim." demişti. Fransa'da hukuk eğitimi alan Bardakçı, yıllarca bu ülkede yaşamış ve bir Fransız gazetesinde şef redaktörlük görevine kadar yükselmişti. Tarihe olan düşkünlüğü sebebiyle "tarihçi" olarak bilinen Bardıkçı, yıllarca İlhan Murad müstear ismiyle makaleler kaleme almıştı.
İlhan Bardakçı Kitapları - Eserleri
- Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e
- İmparatorluğa Veda
- Batı'da Görüp Yaşadıklarım
- Biz Bizi Unuttuk
- Tarihten Bugüne
- Tarihten Unutulmaz Sahneler
- Tuğraların Ağıtı
İlhan Bardakçı Alıntıları - Sözleri
- "Her şey" olmakla "hiç" olmak arasındaki mesafe gözle görülemeyecek ve hissedilemeyecek kadar kısaydı. (İmparatorluğa Veda)
- Böylesine çile ve mihnetten örülmüş bir çağın çocukları için,aile endişesi ve hasreti ve gelecek kavramları,hiç bir zaman vatan,millet ve devlet kaygısından önce düşünülmemiştir. (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Vahdettin'in Hicaz ziyareti,yeni kralın beklediği sonucu vermez.Zaten haşmetli kral Hüseyin de Vahdettin ülkesinden ayrıldıktan tam 36 saat sonra tahtını bugünkü suudlara bırakarak hayatının sonuna kadar İngiltere'nin misafiri olarak Kıbrıs'ta geçirmeye mahkum olur ve firar eder İhanet üzerine kurulan saltanat Şerif Hüseyin Efendi'ye yaramamıştır. (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Cengiz, çoban işaretlerinden bir Asya imparatorluğu'nu kuran dehâ... Timur korku salan bir cihangir... Ve Napolyon askerlikteki taktik dehasını hayali maceralara bağlamış bir kumandan... Dikkat ediniz hepsinin yola çıkışlarında üzerine dayanabilecek "bir şeyleri" vardı. Tarihin içinde sadece Mustafa Kemal paşa ve bu millettir ki her şeyin hiç olduğu bir vatan parçasında o hiçi her şeye döndürebilmişlerdir. (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Ümidim Anadolu'daki paşalarda,ben helak olsam bile onlar muvakkak olmalıdırlar. (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence'in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam'da Türkleri katlettikten sonra: "Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım; tiksindim bu vahşetten" diyerek itirafta bulunmuştur... (İmparatorluğa Veda)
- Damat Ferit Paşa, Vahdettin'den 2 ay evvel memleketten kaçmıştır.Önce Avrupa'ya gitmiş,yerini hazırlamış ve daha sonra geri gelerek eşini de yanına alarak tekrar firar etmiştir Üstelik beraberinde kendisine hayatının sonuna kadar yetecek maddi imkanı da beraberinde götürmekten çekinmemiştir. (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Oysa biz, cephe hatlarındaki şecaatimizle övünüp ve avunup yabancıların bizden çaldıklarına, kopardıklarına ve gasbettiklerine bigane kalmanın büyük ustaları haline gelmişizdir. (İmparatorluğa Veda)
- Tarih içinde yıkılanın yerine geçenlerin etrafında peydahlanan çıkar biat'çıları ve insanları tarih diye takdime çalışanların çabaları, tarihin tahrif edilmesine ve haksız sevgi ve antipatilerin yaratılmasına zemin hazırlarlar.. (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Oysa Lozan Konferansı'nın ilk aşamasını hikaye eden İtalyan gazetecisi Luigi Barlotti, Corriera Della Sera gazetesinde yayınladığı makalesinde bakınız neler anlatmaktadır: "Türk delegasyonu, konferansı izleyen davetliler ve basın mensupları üzerinde büyük bir şaşkınlık yarattı. Nasıl yaratmasın ki, konferansın açılış gününe kadar gazetelerde çıkan karikatürlerde şalvarlı ve fesli yani klasik Osmanlı imajı yayınlanmıştı. Oysa Lord Curzon'un kolunda, sanki düşmanı değilmiş de kırk yıllık dostu imişcesine konferans salonuna giren İsmet Paşa ve arkadaşları; açık başları, modern kıyafetleri, ağırbaşlılıkları, ciddiyetleri, yabancı dil ve milletlerarası hukuk ve ilişki sahalarında hiç de o eski imajın insanlarına benzemiyorlardı. İlk gün anladık ki Türkiye'de değişen sadece bir iktidar değil fakat bir nesil ve onun zihniyetidir." (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Hatta hatta, siyasetçiler, kendi aralarındaki çekişmelerle, sultanı, "tek irade" olmaya adeta itelemiş duruma geleceklerdir. Başka bir deyimle, devletin ne olduğunu bilmeden devlet gemisinin kaptanlığını yüklenenler, ya da daha açık deyimle "kendilerini devlet sanan devletliler" ve nihayet yine " kendilerini tarih sanmak" gafletini teneffüs edenler, bu otuz üç yıllık idareyi, belki de farkında olmadan dünyaya getirnişlerdir. (İmparatorluğa Veda)
- Gerçeğin belirlendiği yerde, inkâr fırtınası diner (Vahdeddin'den Mustafa Kemal'e)
- Bugün kime ve niçin kızmaya hakkımız ola. Biz maziyi unutmaya bu kadar teşne olduktan sonra, adamlar kendilerini ve tutumlarını değiştirmeye niçin ihtiyaç görsünlerdi. (İmparatorluğa Veda)
- Siyasi iktidarlar, söylemesi acı bile olsa, bırakınız dünya siyasi tarihini, ama kendi tarihimizden dahi haberdar olmadıkları, okumadıkları, tahlillere ve neticelere, yani sentezlere varamadıkları için, her derde deva sandıkları iktidara sahip olduktan sonra, kendilerini hiç farkında olmadan bu sömürü gayyasının içinde bulmuşlar ve suları sıkılan limon gibi bir süre sonra tükenince o eski dostları tarafından terk olunup yardımsız, dostsuz bir posa halinde ortada bırakılmışlardır. (İmparatorluğa Veda)
- Halk, iyiyi kötüden ayırmadan evvel "bıkkınlık" denen psikolojik baskı ile kendisini şartlandırıyordu. (İmparatorluğa Veda)