Halil İbrahim İnal kimdir? Halil İbrahim İnal kitapları ve sözleri
Yazar Halil İbrahim İnal hayatı araştırılıyor. Peki Halil İbrahim İnal kimdir? Halil İbrahim İnal aslen nerelidir? Halil İbrahim İnal ne zaman, nerede doğdu? Halil İbrahim İnal hayatta mı? İşte Halil İbrahim İnal hayatı...

Yazar Halil İbrahim İnal edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Halil İbrahim İnal hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Halil İbrahim İnal hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Halil İbrahim İnal hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi:
Doğum Yeri:
Halil İbrahim İnal kimdir?
Halil İbrahim İnal Kitapları - Eserleri
- Osmanlı Tarihi
- Türklerin Tarihi
- Milli Mücadele Tarihi
- Saraydan Sürgüne Vahdettin
- Bu Mülkün Sultanları
- Vahdettin ve Milli Mücadele
- Osmanlı İmparatorluğu Tarihi
Halil İbrahim İnal Alıntıları - Sözleri
- Grandük Notaras; “ Konstantinopolis’te kardinal şapkası görmektense Türk sarığını görmeyi tercih ederim.” (Osmanlı Tarihi)
- Ahiliğin önde gelen altı ilkesi şunlardır: Elini açık tut Sofranı açık tut Kapını açık tut Gözünü bağlı tut Beline sahip ol Diline sahip ol (Osmanlı Tarihi)
- Orhan Gazi bir gece Şeyh Edebali’nin dergahında misafirken bir rüya gördü.Sabah olunca hemen Şeyh Edebali’ye koşup ona şöyle dedi: “ Şeyhim, rüyama girdiniz. Göğsünüzden bir ay çıktı. Yükseldi, yükseldi, sonra benim koynuma girdi. Göbeğimden bir ağaç büyümeye başladı. Büyüdü, Yeşillendi. Dal budak saldı. Dalların gölgesi bütün dünyayı tuttu.Rüyam be manaya gelir?” Şeyh Edebali “Müjdeler olsun ey Osman! Allah sana ve senin evladına saltanat verdi. Bütün dünya, evladının himayesinde olacak, kızımda sana eş olacak.” Bu olaydan sonra Şeyh, kızını Osman bey’e verdi bu evlilikten de Alaeddin doğdu. (Osmanlı Tarihi)
- Halkı ve eski yöneticileri hiç dikkate almıyorlar, işleri kimseyi dinlemeden ve kendi yaptıklarını en doğru olduğuna inanarak yapıyorlardı. dDairelerine bile gitmiyorlar, devlet işlerini evlerinde görüyorlardı. ıslahata ait alınan kararları devlet sırlarını her yerde konuşurlardı.Ayrıca Lale Devri'ne taş çıkartacak derecede Sefaya dalmışlardı. ıslahatçılığı Servet toplamak için bir imkan olarak görmüşler ve yolsuzluk yapmaya başlamışlardı. ıslahatçılar, ıslahat perdesi altında para toplayıp zevkleri için harcıyorlardı. Halk da bunu böyle anlıyordu. halkın zaten hoş görmediği ıslat hareketlerini böyle hatalar ile büsbütün tehlikeye sokuyorlardı. Geçim zorluğundan bahsedenlere '' halkı meşgul etmek için Bundan iyi tedbir olmaz. geçim gailesini düşünsünler ki devlet işlerine karışmasınlar diye cevap veriyorlardı''... (not :tarih gerçekten tekerrürden ibaret) (Osmanlı Tarihi)
- İzmir'in işgalini öğrenen Damat Ferit Paşa Hükümeti aynı gün toplanmış ve resmi bir bildiri yayınlamıştı. Bildiride, "Hükümet bu meselede devlet ve millet haklarını korumak için kendisine düşeni tespit etmiş,sükun ve vakarın muhafazası lüzumunu ahaliye tavsiye eylemesini (halkın işgale karşı tepkiye kalkışmamasını) Dahiliye Nezareti'ne tebliğ etmiştir." belirtilmiştir. İşgal karşısında bu kadar pasif ve kayıtsız kalan sedece İstanbul Hükümeti değildi.Padişah Vahdettin de benzer bir tutum içerisindeydi.Sultan Ahmet Meydanı'ndaki mitingten sonra seçilen bir temsilci grubu Sultan Vahdettin'e ziyaret etmişti. Vahdettin onlara şu öğütlerde bulunmuştu: "Ağzımızı açalım,bağıralım,sesimizi yükseltelim.Fakat elimizi kaldırmayalım" İzmir'in işgalinden hemen sonra Samsun'a çıkan Mustafa Kemal Paşa,Samsun'a ayak bastığının Üçüncü günü yeni vazifesiyle ilgili ilk raporları İstanbul'a göndermeye başladı.Bu raporlarda Mustafa Kemal Paşa'nın kararlılığı,milletine olan güvenci ve inancı,yeni mücadeleyi başlattığının işaretleri açıkça görülüyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'da sadaret makamına gönderdiği telgraf bir rapor değildi.Ancak İzmir'in Yunanlar tarafından işgal edilmesi üzerine ,işgalden bir gün sonra hem milletin hem de kendisinin işgale karşı duygularını şöyle belirtiyordu: "İzmir'in Yunan askeri tarafından işgali hadisesi ,yakından temasta bulunduğum milleti ve orduyu gayri kabili tasavvur ve tasvir derecede dilhun etmiştir.Ne milllet ve ne ordu mevcudiyete karşı yapılan bu haksız tecavüzü hazm ve kabul etmeyecektir. 20.5.1919" Mustafa Kemal Paşa'nın bu tavrı,işgalle ilgili olarak Türk milletine "sükuneti tavsiye etmeye" karar veren ve "bağıralım, çağıralım ama elimizi kaldırmayalım" diyen İstanbul hükümetinin ve padişahının zihniyet ve anlayışından çok farklıdır. İşgale karşı bu tavır İstanbul'dan değil, Samsun'dan gelmiştir. (Saraydan Sürgüne Vahdettin)
- Ankara Muharebesi, Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid ile Timur arasında, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda 20 Temmuz 1402 tarihinde yapılan muharebe. Geç Orta Çağ tarihinin en kanlı çarpışmalarından olan ve Osmanlıların yenilgisiyle sonuçlanan Ankara Muharebesi, Fetret Devri (1402-1413) olarak bilinen bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına yol açmıştır. Savaş sonrası Timur, esir alınan Yıldırım Bayezid'e esir gibi davranmamıştır. Her daim yanında bulunmasını sağlayarak tüm ihtiyaçlarını gidermiş, kendi çadırı yanında ona ve oğluna çadır kurdurmuş ve dostça davranmıştır. (Osmanlı Tarihi)
- Bu kitaptan tarih akıyor yerlerinin okumasını tercihederim (Osmanlı Tarihi)
- I. Murat 1.Kosova Savaşı'ndan sonra savaşın yapıldığı meydanı dolaştığı sırada ölüler arasında yaralı olarak bulunan Miloş Obiliç(Sırp Askeri,Karadağ soylusu ve Lazar Hrebelyanoviç'in damadıdır.) Müslüman olacağını ve padişaha gizli bir sözü bulunduğunu söylemek istediğini bildirince, sultan Murad’ın müsade etmesi üzerine yanına yaklaşmış ve yeninde saklamış olduğu hançerle onu kalbinden yaralayarak attan düşürmüştü. Sultan Murad’ın ölümünden sonra Şehzade Bayezid hükümdar ilan edilmişti.Durumdan haberi olmayan ve düşmanı kovalamakta olan Şehzâde Yakup Çelebi de Ordu merkezine ”baban seni istiyor” denilerek davet edilmişti. Gelip otağdan içeri girincede hemen boğdurulmuştu Osmanlı tarihinde kardeş katlinin ilk örneği olması bakımından önemli yer tutan bir olaydır. (Osmanlı Tarihi)
- Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, Kurtuluş Savaşı sırasındaki izlediği tutum ve siyaseti nedeniyle, Türk tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri olmuştur. Milli Mücadele boyunca Ankara'nın varlığını kabul etmeyen, bu mücadeleyi Halife'ye ve Osmanlı Devleti'ne karşı bir isyan olarak gören Vahdettin, Türk ordusunun emperyalizme karşı kazandığı zaferden sonra ülkeyi terk etmiş ve İngilizlere sığınmıştır.Atatürk'ün Nutuk'ta onu "hain" olarak nitelemesi, ülkeyi terk etmesi nedeniyle değil, Milli Mücadele boyunca izlemiş olduğu yanlış politikalar nedeniyledir. Damat Ferit gibi İngiliz yanlısı bir sadrazamı defalarca başa getirmesi, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında idam fetvası çıkartması, Anadolu'ya aleyhte propagandalar yapmak amacıyla din adamları göndermesi, Milli Mücadele'ye zarar vermek amacıyla Kuvayı İnzibatiye adıyla bir ordu kurdurması ve İngilizlere sığınması, verdiği hatalı kararlara örnektir. -Vahdettin hain miydi? - Vahdettin, Damat Ferit Paşa hakkında neler demişti? - Atatürk hakkında verilen fetvanın içeriği neydi? - Son Halife Abdülmecit Vahdettin hakkında neler söylemişti? - Milli Mücadele'yi Vahdettin mi başlatmıştı? - İstanbul Hükümeti'nin İzmir'in Yunanlılar tarafından işgaline tepkisi nasıl olmuştu? - Vahdettin, Almanya gezisinde Mustafa Kemal Paşa'yla neler konuşmuştu? - Mustafa Kemal Paşa Samsun'a ne kadar parayla gitmişti? - Vahdettin, İngilizlerden ne talep etmişti? Burada amaçlanan ne Vahdettin'i hain olarak nitelemek,ne de onu göklere çıkarmaktır.1918-1923 dönemindeki yaşanan olaylar,herhangi bir ideolojik amaç güdülmeksizin bu kitapta yer almaktadır.Yorum siz değerli okurlarımızındır. (Saraydan Sürgüne Vahdettin)
- Fakat Murat,''Bu anın ağlayıp feryat edilecek bir an olmadığını,ölüm denilen şey herkesin başına geleceğini fakat başkasıyla mukayese edildiği zaman şehitliğin cana minnet bir nimet olduğunu'' söyleyerek oğlunun üzüntüsünü hafifletmeye çalıştı. (Osmanlı Tarihi)
- Ridaniye Savaşı sonucunda Mısır ve Arabistan Osmanlı hakimiyetine geçti. Kızıldeniz’e ve Hint Okyanusu’na inilip Kuzey Afrika hakimiyet yolu açılarak, Osmanlı sınırları Atlas Okyanusu’na dayandırıldı. Hicaz ve Orta Doğu’daki kutsal yerler Osmanlı hizmetine açıldı. Halifelik, Sultan Selim’e geçerek,Osmanlı padişahları saltanata ilaveten hilafet makamına da sahip olup İslam aleminin de lideri oldular. (Osmanlı Tarihi)
- Fener Rum Patrikhanesi,Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinden itibaren siyasi faaliyetlerini artırarak "Megalo İdea" yani "Büyük Ülkü'yü gerçekleştirmek istemişti.Bu büyük fikirse;Bizans İmparatorluğu'nu diriltmek ve Büyük Yunanistan'ı kurmaktı. Mondros Mütarekesinden sonra da Türkler aleyhindeki çalışmalarına devam etti.Askeri ve siyasi kuruluşların birlikte çalışmaları sağlandı.Rum Matbuat Cemiyeti adıyla teşkilatlanan Rumlar,cinayetlerini gizlemek için bu adı seçmişlerdi.Cemiyet,toplantılarını Yunan Konsolosluğu'nda yapıyordu.Cemiyetin sekiz üyesinden beşini yerli Rumlar,üçünü de Yunanlılar oluşturuyordu.Cemiyet,verilen emirler doğrultusunda cinayetler ve suikastlar işledi.İtilaf Devletleri'ni harekete geçirerek İstanbul hapishanesindeki beş yüzden fazla Rum ve Ermeniyi tahliye ettirdi .Matbuat Cemiyeti,Rum İzcilik Cemiyet'ini geliştirdi.İzcilik Cemiyeti, Kadıköy,Beyoğlu ve İstanbul olmak üzere beş yüzer kişilik gruplar halinde organize olarak başlarına Yunan subayları getirildi.Bunlar,Türkleri katletmek için görevlendirildiler. -Miavri Mira Cemiyeti- Cemiyet Yunanistan'dan her türlü yardımı almaktaydı.Rumları silahlandırarak Türkleri öldürtüyorlardı.Silahlı Rumlar,Türklerin oturduğu kasaba ve köyleri yakıp yıkarak büyük zararlar veriyorlardı.Ege,Marmara, Tekirdağ, Kırklareli ve Üsküdar tedhişçilik yaptıkları bölgelerdi. (Saraydan Sürgüne Vahdettin)
- Devletli babam, “Eğer padişah siz iseniz, bu müşkil vaziyette devletinizin başında olmanız icab eder. Silah başına geliniz. Eğer padişah ben isem, size itaat etmenizi hatırlatıyor ve emrediyorum, hemen ordunun başına geçiniz!” Fatih Sultan Mehmet (Osmanlı Tarihi)
- Tanzimat Fermanı Abdülmecit zamanında ilan edildi. (Osmanlı Tarihi)
- ... Hem ırki, hem de dini mahiyette olan temsil meselesinde kazandığı başarının en parlak delilini görmek için, Ortodoks Patriği'nin 1385'te Papa VI. Urban'a yazdığı mektuptan daha iyi bir belge olamaz. Bunda Patrik, 'Sultan Murat kiliseye hareketlerinde tam bir serbeslik verdiğini söyler' dedikten sonra, “Osman, etrafina bir ırk toplamıştır. Orhan bir devlet kurmuştur. İmparatorluğu kuran ise Murat olmuştur.” der. (Osmanlı Tarihi)
- Avrupalılar 15.yy sonlarında ve 16.yy’da coğrafi keşifler yaptılar. Keşfettikleri yerlerin değerli madenlerini Avrupa’ya taşıyarak sömürgeciliğe başladılar. Bu durum Avrupa’nın zenginleşmesine ve sanayi için gerekli sermayeyi elde etmelerine neden oldu. Yeni ticaret yollarının bulunmasıyla da Avrupalılar kendilerine gerekli malları doğrudan almaya başladılar, İslam ülkelerinin aracılığına ihtiyaç duymadılar. Bu durum başta Osmanlı imparatorluğu olmak üzere İslam dünyasının gümrük gelirlerden mahrum kalmasına neden oldu dolayısıyla fakirleşti ve Osmanlı devleti duraklama devrine girdi. (Osmanlı Tarihi)
- Barak Reis amiral gemisini düşman gemilerinin arasına sürdü. Onlarca Venedik gemisi bu gemiyi indirmek için çalışıyorlardı. Düşman gemilerinin en yoğun olduğu bölgeye girip, gemideki barut deposunu ateşe veren Barak Reis, büyük bir patlamaya ve onlarca Venedik gemisinin infilakına neden oldu. Lakin kendisi ile birlikte 500 levent de ölenler arasındaydı. Bu hadisenin ardından taarruza geçen Osmanlı Donanması Venediklileri perişan etti. Sapienza Deniz Savaşı ismi ile tarihe geçen bu savaş Osmanlıların tarihte kazandıkları ilk açık deniz savaşıdır. Büyük kahramanlıklarından dolayı Sapienza adasına Barak Reis adası adı verildi. (Osmanlı Tarihi)
- Koyunhisar(bafeus) Savaşı Bizans ile Osmanlılar arasındaki ilk savaştır. Bazı tarihçiler Osmanlı’nın kuruluşunu Koyunhisar Savaşının kazanıldığı 27 Temmuz 1302 tarihini gösterirler. Bu savaşla beraber Osman Bey’in adı ve Osmanlı Beyliği Anadolu çapında tanınmıştır. Bu zafer dolayısıyla Anadolu’dan gönüllüler Osman Bey’in safında savaşmak üzere batı anadoluya akın ettiler. (Osmanlı Tarihi)