George Sarton kimdir? George Sarton kitapları ve sözleri
Bilim Tarihçisi George Sarton hayatı araştırılıyor. Peki George Sarton kimdir? George Sarton aslen nerelidir? George Sarton ne zaman, nerede doğdu? George Sarton hayatta mı? İşte George Sarton hayatı... George Sarton yaşıyor mu? George Sarton ne zaman, nerede öldü?
Bilim Tarihçisi George Sarton edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında George Sarton hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. George Sarton hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte George Sarton hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 31 Ağustos 1884
Doğum Yeri: Gent, Belçika
Ölüm Tarihi: 22 Mart 1956
Ölüm Yeri: Cambridge, Massachusetts, ABD
George Sarton kimdir?
Bilim tarihi'ni bir disiplin halinde düzenleyen Belçikalı kimyager ve tarihçi. 1.Dünya Savaşı sırasında Belçika'dan ayrılıp Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşmiştir ve hayatının geri kalanını bilimin tarihini araştırmaya ve yazmaya adamıştır. Sarton, Introduction to the History of Science adlı 4.296 sayfalık dev eseri ile fen bilimleri ile sosyal (beşeri) bilimler arasındaki bağlantıları göstermeyi amaçlamıştır. Sarton'un bu konudaki görüşlerini içeren felsefi bakışı, kendisi tarafından "yeni hümanizm" olarak adlandırılmıştır. Sarton'a göre bilim tarihi, bilgeliğin ve hümanizmin kaynağıdır. Ona göre bilim bize düşüncemizi sorgulamayı, kendini beğenmişlikten kurtulmayı, boş umutlara kapılmamayı ve başarı yolunda uğraş vererek sessizce ilerlemeyi öğretir.
Türkiye’de bilim tarihçiliğinin yerleşmesini sağlamış olan ve 5 TL'lik banknotların arka yüzünde resmi görülen bilim adamı Ordinaryus Profesör Aydın Sayılı (1913-1993), Sarton'un öğrencisi idi.
Amerikalı yazar May Sarton, George Sarton'un kızıdır.
George Sarton Kitapları - Eserleri
- Leonardo Da Vinci
- Antik Bilim ve Modern Uygarlık
- Bilim Tarihinde Yöntem
George Sarton Alıntıları - Sözleri
- İlkin, Almagest, "Batlamyus Sistemi" dediğimiz şeyi, yani Yer'i merkeze alan gök sistemini tanımlar. Hiparkos'u izleyen Batlamyus, Kopernik sistemini çok daha önce kurmuş olan Samoslu Aristarkos'un (M.Ö. III-1) görüşlerini reddetti; çünkü bu görüşler gözlemlerle yeterince iyi bir şekilde uyuşmuyordu. Hiparkos ve Batlamyus'un itirazları, on altıncı yüzyılın sonlarında Tycho Brahe'nin yaptığı itirazlarla aynı tabiattandı; gözlemlerle Aristarkos'un veya Kopernik'in görüşlerinin münasip bir şekilde uylaşması, ancak Kepler'in, dairevî yörüngeler yerine eliptik yörüngeleri koymasıyla mümkün oldu (1609). Almagest'in kullandığı yöntem itibariyle mükemmel oluşu, gözlemlerin sayı ve doğruluk yönünden artmasıyla giderek şiddetlenen bir sürü tenkitlere rağmen, Batlamyus sisteminin üstünlüğünün on altıncı yüzyıl gelinceye kadar devam etmesine neden oldu. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Uçmak, Daidalos ve Icaros'unki gibi eski efsanelerin tanık olduğu en eski düşlerden biridir. (Leonardo Da Vinci)
- Yunan geleneği, başlangıcından itibaren sağlam bir şekilde yerleştirildi ve Pappos (III-2), İskenderiyeli Theon (IV-2), Hypatia (V-1) ve Proclos (V-2) gibi bir dizi meşhur matematikçi tarafından canlı tutuldu. Mathematike Syntaxis adındaki kitap, çoğu zaman Megale Syntaxis (Büyük Derleme) veya Megiste Syntaxis (Çok Büyük Derleme) diye adlandırıldı. Arapça olarak devam eden geleneğin önemi, Arapça'daki harfi tarif (el) ile Yunanca'daki megiste sıfatının birleşmesinden oluşan Almagest ismiyle simgeleştirilebilir.738'den 805'e değin yaşamış olan meşhur vezir Yahya ibn Halid ibn Bermek'in (Joannes the Barmecide) isteği üzerine, bilinmeyen bir bilgin tarafından Arapça'ya tercüme edildiği için, İslam matematikçileri bu kitapla çok erken bir dönemde tanıştılar; 829'da, bir Süryanice tercümesini esas alan el-Haccac ibn Yusuf (IX-1) tarafından yeniden çevrildi. Eserin üçüncü tercümesi ise İshak ibn Huneyn'e (IX-2) aittir ve İshak'ın tercümesi Sabit ibn Kurra (IX-2) tarafından düzeltilmiştir. Sonraki yayım ve uyarlamaları, Ebu'l-Vefa (X-2) ve Nasîrüddin-i Tûsî (XIII-2) gibi çok seçkin insanlar tarafından hazırlandı. Bu arada, İslam astronomları, Almagest'in tercümesi olmayan ama ona son derece bağlı kalan astronomi eserleri de yazmışlardı. Bu eserlerden ilki, Arapça orjinali, Latince ve İbranice tercümeleri ile Rönesans'a kadar Batlamyuscu astronominin temel kaynaklarından biri olan elFergânî'nin (IX-1) zici idi. Aynı şey, el-Battânî'nin (IX-2) eseri için de söylenebilir; ancak bu eser, el-Fergânî'nin kitabından çok daha üstün olmasına rağmen, daha az tanınmıştı. Zaten, el-Battânî, elFergânî'den daha büyük bir matematikçi ve daha özgün bir zeka olduğu için, Batlamyuscu geleneği daha derinden etkilemiştir. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Batlamyus'un Yıldızlar Kataloğu, bize kadar ulaşan ilk katalogdur. 1028 yıldızı içerir ve herbirinin boylamını, enlemini ve kadir derecesini verir. Buradaki yıldızların ekserisi, takriben M.Ö. 130 yılında hazırlanmış olan Hiparkos'un kataloğundan alınmıştır; Batlamyus, enlemleri olduğu gibi bırakmış, fakat presesyonu (ekinoks noktalarının gerileyişini) hesaba katarak her boylama 2 derece 40 dakika ilave etmişti. Ekinoksların presesyonu, Mezopotamyalılar ve Yunanlılar tarafından daha önce yapılmış olan gözlemlere istinaden Hiparkos tarafından keşfedilmişti. Presesyon, her yüzyılda bir dereceden biraz daha büyük bir değere ulaşır; eski astronomların gözlem imkanları göz önünde bulundurulunca, kendi dönemlerinden pek çok yüzyıl önce derlenen yıldız boylamları bilgisi olmaksızın bunun keşfedilemiyeceği aşikârdır. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Leonardo'nun ilgilerinden biri resim diğeri de makinalar, yani çeşitli araçların icadıdır. (Leonardo Da Vinci)
- Zenodotos ve izleyicileri yalnızca kütüphaneci değil, aynı zamanda filologdular. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Eratosthenes, kendisine filolog (philologs) adını veren ilk kimseydi. Bizanslı Aristophanes (M.Ö. II-1) ve Samoslu Aristarkos (M.Ö. II-1) kelimenin tam anlamıyla ilk gramercilerdi.[24] Her ikisi de Müze'nin kütüphanecileriydi; Aristophanes 195 yılından 180 yılına kadar, Aristarkos ise yaklaşık 160 yılından 143'e kadar (ya da 131'e kadar ?) [25] bu görevde kalmışlardı. Mevcut en erken Yunan gramerini bir başka İskenderiyeli, Dionysios Thrax (M.Ö. II-1) yazmıştı. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Aurelius (imparator, 270-275) zamanında müze ve ana kütüphane mevcut değildi, o zaman Serapeion'daki kütüphane ana kütüphane ve pagan kültürünün son sığınağı haline gelmişti; 391 de, paganizme son vermek isteyen Theophilos (İskenderiye piskoposu, 385-412) Serapeion'u tahrip etti. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- İkinci yüzyılın en önemli iki bilim adamından biri, Batlamyus (ikinci yüzyılın birinci yarısı), diğeri ise Galen'di (ikinci yüzyılın ikinci yarısı). Bunlar en hâlis soydan iki devdi; yüzyılların geçmesiyle ufalan değil, büyüdükçe büyüyen devlerin soyundan geliyorlardı. Ancak Batlamyus'un selefi olan ve ondan hemen hemen üç asır önce Hellenistik Çağ'da[46] yetişen Nicaialı Hiparkos'u anımsamadan Batlamyus'u doğru bir şekilde değerlendiremezsiniz. Böyle geniş bir fasılayla - üç asır - birbirlerinden ayrılmış iki adam hakkında düşünürken, Batlamyus'u, sanki Hiparkos'un yakın çömeziymiş gibi varsaymak tuhaftır. Hiparkos'un çalışmaları kaybolmuştur ve bunların kaybolması, kısmen Batlamyus'un büyük eserinin onların yerini alması ve onları gereksiz kılması gerçeğinin bir sonucu olabilir. Bazı hallerde, Batlamyus selefine olan borcunu itiraf eder veya bu borç başka yollardan açığa çıkar. Hiparkos hakkında bildiğimiz herşeyi, hemen neredeyse sadece, ondan sık sık ve bazan harfi harfine birşeyler aktaran Batlamyus'tan öğreniyoruz.[47] Bununla birlikte, çoğu zaman, gerçek mucitin Hiparkos mu yoksa Batlamyus mu olduğunu söylemek imkansızdır. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- En yüce disiplin aşkın disiplinidir; “her şeye olan aşk bilgiden kaynaklanır; çünkü bilgi kesinleştikçe aşk çok daha çoşkulu olur...” (Leonardo Da Vinci)
- En iyi öğretmenlerden çok azı araştırır ve en iyi araştırıcılar her zaman en iyi öğretmen değildir; hatta bazen öğretimden hiç hoşlanmazlar; kalpleri öğretmekte değildir. Araştırma (en azından olabildiği kadar), katıksız ve temeldir; öğretim ise bir uygulamadır. (Bilim Tarihinde Yöntem)
- VIII. kitap ise mekanikle ilgilidir ve büyük ölçüde İskenderiyeli Heron'dan alınmıştır. Heron'u izleyen Pappos, teorik mekaniğin çeşitli kısımlarını (geometri, aritmetik, astronomi ve fizik) ve pratik mekaniği ayırmıştır. Bu kitap Yunan mekaniğinin zirvesi olarak kabul edilebilir ve Hellenistik dönem mekanikçilerinin[95] ele aldıkları problemlerin büyük çeşitliliğini anlamamıza yardımcı olur. Pek çok ihtiyacın tatmin edilmesi gerekiyordu: Ağır cisimlerin hareketi, saldırı veya savunma amaçlı savaş makinaları, su boşaltma makinaları, otomatlar ve kendi kendine işleyen cihazlar; su saatleri ve hareketli küreler. Pappos, dişlilerin ve bir çarkın dişlerine göre hareket eden silindirik bir helezonun (cochlias) yapılışı gibi pratik problemlerle ilgilenmişti; fakat verilen iki doğru parçası arasındaki iki orta oranın bulunması, ağırlık merkezlerinin belirlenmesi, verilen beş noktadan geçen bir koniğin çizilmesi gibi matematiksel metotlar daha da fazla ilgisini çekmişti. Onun matematikçi yönü o kadar kuvvetliydi ki şunun gibi teorik problemleri çözmeye çalışmıştı: Bir çemberin alanı yedi eşit düzgün altıgen ile nasıl doldurulur? (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Teknik araçların ilk olarak ne zaman icat edildiğini araştırılması, bazen modern buluşlardan da zordur. Bu; daha eski zamanlar için daha da olanaksızlaşır. Çok sayıda mucit vardır. Bu mucitlerin hemen hemen tümü okuma yazma bilmez ya da icatlarını yazıyla anlatamayacak kadar cahildirler. Bu mucitlerin kafası bu işe çalışmaz; edebi değil mekanik olarak düşünürler. Bu mucitler icatları kağıdı aktarabilmişlerse bile niçin bunu yapmış olsunlar? O zamanlarda patent büroları yoktu ve icatlarını tek koruma yöntemi onları gizli tutmaktı. Leonardo'nun durumu da bundan farklı değildir. Leonardo çizimlerini yayınlamamış ve anlaşıldığına göre, hiçbir zaman bunları yayımlamak istememiştir. İcatlarını olabildiği kadar dikkatli bir biçimde ele aldığında tatmin oluyordu ve sonra albümünü kapatıyordu. (Leonardo Da Vinci)
- Bilim doğayı anlama ve açıklama amacındadır. Teknoloji ise doğayı insan varlığının amaçları için kontrol altına almayı amaçlar. (Leonardo Da Vinci)
- Bir şiddet çağında yaşayan Leonardo, düşüncesini daha çok savaş araçlarına vermiş olmasına rağmen, insanları öldürmekte kullanılmayan, insanların sağlığını yok etmeyen, aksine insanları sağlıklı hale getiren araçlar da tasarlamıştır. (Leonardo Da Vinci)
- Modern bilim, Yunan biliminin devamı ve meyvasıdır ve onsuz var olamazdı. Mamafih bu kitapta incelediğimiz konular, bugün her zamankinden daha münasip başka bir neticeyi de telkin etmektedir: Hoşgörüsüzlük ve zulüm kendi kendini yenmek anlamına gelir. Bilgi açlığı ve hakikatin aranması asla yok edilemez; bu işkencelerin yapabildiği en iyi şey yürürlükteki inançlara uymayanları kovmak olmuştur. Sonunda, insanlık değil, ama onlar kaybetmiştir. Göçmenler ilim ve irfanı bir yerden başka yere taşırlar ve insanlık yoluna devam eder. Yunanlı araştırmacılar, Yunan dünyası dışına sürülmüşler ve İslam biliminin gelişmesine yardımcı olmuşlardı. Daha sonra Arapça literatür Latinceye, İbraniceye ve Batı dillerine çevrilmiştir. Yunan bilim hazinesi, hiç değilse büyük kısmı pek çok dolambaçlı yoldan bize geri ulaştı. Biz yalnızca yeni bilgi üretenlere değil, ama aynı zamanda, cesaretleri ve inatçılıkları sayesinde antik hazineyi bize ulaştıran ve bugünkü başarılarımızı gerçekleştirmemize yardım eden herkese minnettar olmalıyız. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)
- Otuz yaşına gelmiş, az çok zeka ve sağduyu sahibi her tecrübeli kişi kendi yolunu çizer; yıllar geçtikçe daha iyi bir konuma yükselir; bu konuma ulaştığında kişi, son derece yetenekli ve çoktan ünlü olmuştur. (Leonardo Da Vinci)
- "Bilimsiz pratiğe aşık olanlar, bir gemiye dümensiz ya da pusulasız binen ve nereye gideceğini hiçbir zaman bilemeyen bir gemiciye benzer." (Leonardo Da Vinci)
- Gözyaşları beyinden değil, kalpten gelir. (Leonardo Da Vinci)
- Yahudi Aristeas tarafından Yunanca anlatılan hikâyeye göre,[26] Phaleronlu Demetrios kral II. Ptolemaios'a Tevrat'ın Yunacaya tercüme edilmesi gerektiğini anlattı. Bu, İskenderiye'deki büyük ve etkin Yahudi kolonisinin İbrani dili üzerindeki hakimiyetini kaybettiğinin göstergesidir; öte yandan da, Tevrat'ın Yunancaya tercümesi Yahudi olmayanlardan bazılarının da ilgisini çekebilirdi. Kral, Kudüs'deki baş papaz Eleazar'a, Eski Ahit'in İbranice tomarları ile birlikte her kabile için altı temsilci istemek üzere iki elçi gönderdi. Kralın isteği yerine getirilmiş ve kısa sürede yetmişiki Yahudi araştırmacı Phraos adasına yerleşmiş ve kutsal yazıları tercüme etmeye başlamışlardı. Bu tercümeye Septuaginta duo adı verilmiş olabilir; ancak ikinci kelime atıldı. (Antik Bilim ve Modern Uygarlık)