Filiz Yavuz kimdir? Filiz Yavuz kitapları ve sözleri
Yazar Filiz Yavuz hayatı araştırılıyor. Peki Filiz Yavuz kimdir? Filiz Yavuz aslen nerelidir? Filiz Yavuz ne zaman, nerede doğdu? Filiz Yavuz hayatta mı? İşte Filiz Yavuz hayatı...

Doğum Tarihi: 1981
Doğum Yeri: Eskişehir
Filiz Yavuz kimdir?
1981’de Eskişehir’de doğdu. Nükleerin ne demek olduğunu 1999’da girdiği İstanbul Üniversitesi’nde öğrendi ve nükleer karşıtı oldu. Belki de bu yüzden ekoloji alanında çalışmayı seçti; çeşitli dergi, gazete ve televizyon kanallarında muhabirlik ve editörlük yaptı. 2008’de Marmara Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansına başladı. İstanbul ve Madrid örnekleri üzerinden kent kültürü ve gazetecilik ilişkisini inceledi. Tezin Madrid ayağını yazmak üzere “Universidad Complutense de Madrid”den davet aldı. Yaklaşık bir yıl Madrid’de kaldı. Tezini 2011’de savundu. 2012’de yine Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gazetecilik doktorasına başladı. Nükleer Karşıtı Hareketin Gazetelerdeki Yansıması” konulu doktora tezini yazmakla, bir de Deniz’e bakmakla meşgul.
Filiz Yavuz Kitapları - Eserleri
- Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın
- Göçmek Ne Garip Şey Anne!
Filiz Yavuz Alıntıları - Sözleri
- Bir yaşam kaç bavula sığar. Ben üç bavula sığdırmaya çalıştım, olmadı. Bavullardan biri küçüktü, belki de o yüzden... (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- ve kasım yağmurları kırınca belini son umutların bir dürülü yorgandır gurbet eşikte (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- "...ve kasım yağmurları kırınca belini son umutların bir dürülü yorgandır gurbet eşikte." Hasan Hüseyin Korkmazgil (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- "Çernobil nükleer santral kazası ve bu kazanın Türkiye'de insan sağlığına etkisinin saptanması için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafından yapılacak uzun verimli bir araştırmaya gereksinim var." Bir de doğru düzgün bir kanser istatistiği bile tutulamamışken Türkiye nasıl nükleer santralde israr edebilir, diye sormaya. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- Bölge insanı, "Nükleer mi, yoksa termik santral mi?" İkilemine itilmiş durumda, sanki birini seçmek zorundalarmış gibi. Nükleeri sorunca meselenin genellikle termik santralin çıkardığı dumanla bitmesi bu yüzden. Termik santrale daha bir heyecanla karşı çıkıyorlar, zira termik santral iki yılda kurulup bacası tütmeye başlıyor. Köyün üzerini kapkara bir duman kaplıyor, nefes alınamaz hale geliyor. Bu etkilerin gözle görünür olması termiğin nükleerden daha kötü olduğu algısına yol açıyor. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- “Biz nükleer santrali hiç istemedik fakat söz hakkını biliminsanlarına ve siyasetçilere bıraktık.İşte bu yüzden bütün bu sorunları yaşadık.Ama artık kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek istiyoruz.” (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- Sanayi devi Almanya bile nükleer atıklarla başa çıkmakta bu kadar zorlanırken Türkiye nükleer santralleri olduğunda atıklarnyla ne yapacak? .... Zira sorunun yaniti geçen sene İzmir Gaziemir'deki bir kurşun fabrikasının bahçesinde gömülü olarak bulundu ve Türkiye daha nükleer santrale sahip olmadan nur topu gibi bir atık sorununa sahip olduğunu öğrendi. Avca döküm sanayide ilk radyasyon tespitinin 2007'de yapılmiş ve fabrikada nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan çubukların eritildiği belirlenmişti. Yasal olarak Türkiye'ye girişi yasak olan bu maddelerin varlığı, yasadışı nükleer atık ticaretine işaret ediyordu. Fabrikanın bahçesinde binlerce ton atık bulunduğundan 2007 den itibaren TAEK' in yanı sıra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ízmir Valiliği, Izmir Büyükşehir Belediyesi, Gaziemir Kaymakamlığı ve Gavie Belediyesi de haberdardı. Yerin altındaki atıkların miktar hakkında ise kimse net bir tahmin yürütemiyordu. 2008de TAEK, radyasyonlu bölgenin karantinaya alınması gerektiğini söyledi. 2009'da Çevre Bakanlığı fabrikayı denetledi. 2012'nin sonuna gelindiğinden kurumlar önlem almak adına hiçbir şey yapmamıştı. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- "Çernobil nükleer santral kazası ve bu kazanın Türkiye'de insan sağlığına etkisini saptamak için; birçok bilimsel disiplini de içeren araştırmacı grubu tarafından yapılacak uzun erimli bir araştırmaya gereksinim var." (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- Eğer Romalılar nükleer santral sahibi olsaydı, biz hâlâ onların atıklarının bekçiliğini yapıyor olacaktık. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı'nın bir televizyon programında, "Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış cahil halk. Türkiye'nin okumuş kesimi profesörden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları," şeklinde bir açıklama yapabiliyordu. (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- ICAN temsilcisi Arife Köse'nin verdigi bilgilere göre halihazırda ABD 8 bin, Rusya 10 bin, Fransa 300, Ingiltere 225, Çin 240, Hindistan 80-100, Pakistan 90-100, Israil en az 80, Kuzey Kore en az 10 tane nükleer silaha sahip. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- Gelin görün ki bu gerçeği görmezden gelen devletin en tepesinin göç meselesine yaklaşımı evlere şenlik: "Bugünlerde bazı nankörlerin, bazı köksüzlerin, bazı idraksizlerin ülkemizi yaşanmaz bulup yurtdışına gitmekten söz ettiklerini duyuyorum. (...) Aslında bunlar için bir ofis açıp bilet paralarını da verip göndermek lazım. Çünkü bunlar bu ülkeye yük, yük." (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- Ben Madrid'deki ikinci evim için yakıt parası ödemeyeceğimi öğrendiğimde "sus, yoksa inanırım" triplerine girmiştim. Zira memleketinde doğalgaza zam üzerine zam gelen bir insanın inanmaya korkacağı türden bir bilgiydi bence! Kesin yanlış anlamışımdır, diyerek bu bilgiyi doğrulamak için kaç kez ev sahibini aradım ve dahi kendisini darladım, kim bilir! (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- En başından beri nükleer santrale sahip olabilmek için didinip duran Türkiye... (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- Oysa velev ki nükleer enerji çok ucuz olsun... Velev ki bir nükleer santral değil 3 bin ila 20 milyon kişiye istihdam sağlasın... Velev ki nükleer enerji Türkiye'nin dşa bağımlılığını azaltsın ve hatta direkt olarak bitirsin.. Ne fark eder? Kaza riski bir türlü sıfırlanamayan ve atık sorununa bir türlü çözüm bulunamayan nükleer santraller gelecek kuşakların yaşamı da dahil olmak üzere yaşamımızı ve doğayı tehdit ettikten sonra. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- "en az bir yaşam kurmak kadar zordu, bir yaşamı bozmak da" (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- Oysa Sovyet nükleer bilimciler 26 Nisan 1986'dan önce büyük bir gururla Çernobil Nükleer Santrali'nde facia boyutunda bir kaza olmasının imkânsız olduğunu açıklıyordu. Sovyet basını nükleerin riskleri üzerine yürütülen tartışmalarda, Türkiyelilere tanıdık gelecek biçimde, nükleer santrali semaverle kıyaslayarak santralin semaverden bile daha tehlikesiz olduğunu yazıyordu. Fakat öyle olmadı. Başkent Kiev'in 135 km kuzeyinde yaşayan Çernobil halkı, 26 Nisan'da nükleer bir felakete uyandı. (Beni Akkuyularda Merdivensiz Bıraktın)
- "Göçün mutlulukla yakından ilgisi var. Olduğu yerde yeterince mutlu ol(a)mayanlar göç ediyor." -İbrahim Sirkeci- (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- Ülkeye dair tüm umutlarını yitirmiş olsalar da, "Burası benim ülkem, ne olursa olsun gitmem," diyenler de var. "Koşullarım uygun olsa bir dakika bile durmam," diyenler de. Ancak birçok kişinin gitmekten dem vurduğu, bir biçimde gitmenin yollarını aradığı aşikâr. (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)
- 26 Mayıs 2012'de Başbakan Erdoğan'ın, bir önceki gün sarfettiği, "Kürtaj cinayettir," sözlerine ek olarak, "Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere'dir," şeklindeki ifadeleri ise kadınları ayağa kaldırdı. Kadınlar, "Kürtaj haktır Roboski Katliam," diyerek Türkiye'nin pek çok yerinde başbakanı protesto etmek için sokağa çıktı. (Göçmek Ne Garip Şey Anne!)