diorex
sampiyon

Fethi Naci kimdir? Fethi Naci kitapları ve sözleri

Yazar,Eleştirmen Fethi Naci hayatı araştırılıyor. Peki Fethi Naci kimdir? Fethi Naci aslen nerelidir? Fethi Naci ne zaman, nerede doğdu? Fethi Naci hayatta mı? İşte Fethi Naci hayatı...

  • 02.09.2022 07:00
Fethi Naci kimdir? Fethi Naci kitapları ve sözleri
Yazar,Eleştirmen Fethi Naci edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fethi Naci hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fethi Naci hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fethi Naci hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: İsmail Naci Kalpakçıoğlu

Doğum Tarihi:

Doğum Yeri: 3 Nisan 1927, Giresun

Fethi Naci kimdir?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. 1940 yılından itibaren çeşitli dergilerde, şiir ve öyküleri yayımlandı. Fethi Naci adını 1953'ten sonra yazdığı eleştirilerde kullanmaya başladı. 1965'de Gerçek Yayınevi'ni kurdu. Yayınevinde başlatılan "Yüz Soruda" dizisi büyük ilgi gördü. Türk edebiyatına özellikle eleştirileriyle büyük katkılarda bulundu.

Fethi Naci Kitapları - Eserleri

  • Yüzyılın Yüz Türk Romanı
  • Sait Faik'in Hikayeciliği
  • 100 Soruda Atatürk'ün Temel Görüşleri
  • Yaşar Kemal'in Romancılığı
  • İnsan Tükenmez
  • Dönüp Baktığımda
  • Reşat Nuri'nin Romancılığı
  • 100 Soruda Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme
  • Türk Romanında Ölçüt Sorunu
  • Edebiyat Yazıları
  • Anılar Kitabı
  • Şiir Yazıları
  • 60 Türk Romanı
  • Az Gelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm
  • Eleştiride Kırk Yıl
  • Roman ve Yaşam
  • 40 Yılda 40 Roman
  • Gücünü Yitiren Edebiyat
  • Kıskanmak
  • Dünya Bir Gölgeliktir
  • Eleştiri günlüğü

Fethi Naci Alıntıları - Sözleri

  • Nedir ilginç yapan İnce Memed'i? Öyle sanıyorum, yarısını bu bolume başlık olarak aldığam cümlede dile getirilen görüş; şöyle bitiyor o cümle: "bugün den de bin beter olacak, içi boşalacak, duymayı, düşünmeyi. sevmeyi, dostluğu, arkadaşlığı, göğü, yerin, kurdun kuşun, akar suyun, tanyerindeki ışığın, yürekteki sıcaklığını unutacak (s. 349). O sayfadan bir iki alıntı daha: "... korkma, içindeki o yüz bin yıllık ağının, korkunun üstüne yürü, ona başkaldır. () Getirdiğin iyilikler de, belki bir gün insanlar için kötülük olur, kendi iyiliğine de başkaldır. (...) Allah sana büyük hazinesini, tek kıymetli varlığını armağan etti, yüreğindeki umudu verdi sana. Başkaldırman için umuttan daha değerli bir şey, bir silah veremezdi sana." (Yaşar Kemal'in Romancılığı)
  • ‘’Şimdi âdet böyle imiş. Ahlaktan kaybedilen şey para ile kazanılıyormuş.’’ (Yüzyılın Yüz Türk Romanı)
  • "İnsanoğlu biraz da böyledir, budur kızım. Hepimiz, bütün insanlar çılgıncasına korkuyu yaşıyoruz. Her an, her saniye, her şeyden korkuyoruz. İnsanoğlunun mayası korkuyla yoğrulmuş. Çok ölüm gördüm, çok yaralanma, çok donma, çok savaş... Bir şey gördüm yalnız, bir şey vardır insanlıkta, bir tek şey o da korku. Bu çocuk da korkmuş, çok şükür ki, korkusunu kusmuş, saldırmış adama Bu, korkunun ölümü aşmasıdır. Ölümden öte bir şey var kızım, işte o da senin oğlunun yaptığıdır, ölümün korkunun üstüne atılmasıdır Üzülmr kızım, çoğunlukla insanoğlu budur. " (Yaşar Kemal'in Romancılığı)
  • Denizinde de karasında da hayat insanın üzerine bin bir musibet yağdıran bir kazalar belalar yığılışıydı. (Yüzyılın Yüz Türk Romanı)
  • Soru 37 : Atatürk'ün «Komünizm İle Rus dostluğu esasları arasında bir münasebet var mı­dır?» sorusuna verdiği cevap nedir? «Komünizm sosyal bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin sosyal şartları, dinî ve millî geleneklerinin kuvveti Rusya'daki komünizmin bizce uygulanmasına el­verişli olmadığı inancını doğrulayacak şekildedir. Son za­manlarda memleketimizde komünizm esasları üzerine ku­rulan partiler de bu hakikati bittecrübe (tecrübe ile) an­layarak faaliyeti durdurma lüzumuna inanmışlardır. Hatta bizzat Rusların düşünürleri dahi bizim için bu hakikatin doğruluğuna inanıyorlar. Binaenaleyh bizim Ruslarla olan ilişkilerimiz ve barışımız ancak iki bağımsız devletin ittihad ve ittifak esaslariyle alâkadardır.» (6 Şubat 1921, «Hâkimiyet-i Millîye»nin sorularına cevap, SD, III, s.20) «Bizim görüşlerimiz, bizim prensiplerimiz herkesçe bi­linir ki, Bolşevik prensipleri değildir ve Bolşevik prensip­lerini milletimize kabul ettirmek için de şimdiye kadar hiç düşünmedik ve teşebbüste bulunmadık.» (14 Ağustos 1920, SD. I, s. 101) «Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist; ne biri, ne diğeri olamayız. Çünkü, biz milliyetperver ve dinimize hürmetkârız.» (2 Kasım 1922, «Petit Parisien» muhabirine Bursa’da verilen demeçten, SD, III, s. 51) «Türkiye'de Bolşeviklik olmıyacaktır. Çünkü, Türk hükümetinin ilk gayesi, halka hürriyet ve saadet vermek, askerlerimize olduğu kadar, sivil halkımıza da iyi bakmak­tır. Türkiye’de işsizlik yoktur. Milletimizin fertleri boş za­manlarında sıhhî dinlenme imkânlarına maliktir.» (21 Ha­ziran 1935, Gladys Baker’e verilen demeçten, SD, III, s. 99) (100 Soruda Atatürk'ün Temel Görüşleri)
  • Fakir Baykurt, Beş Romancı Tartışıyor'da şöyle diyor: "Benim alt bilincim Burdur izlenimleri, Burdur malzemesiyle dolu... Adeta köy romanı yazmaya mahkûmum. İstesem de şehir romanı yazamam. Yazarsam özenti olur." (100 Soruda Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme)
  • Bana sadece 'yerme' özgürlüğü tanınıyordu; eleştiri özgürlüğünü ikiye bölerek bir yanını yasaklayıp sadece bir yanını tanıdığınız zaman ortada eleştiri diye bir şey kalmaz. (Anılar Kitabı)
  • Reşat Nuri’nin unutulmaz bir cümlesi vardır: ‘’Sevgi, şefkat denen şeyde ne mucizeler var Ya Rabbi!’’ (Yüzyılın Yüz Türk Romanı)
  • Onat Kutlar'ın o canım 'Bahar İsyancıdır'da, " Doğu V" başlıklı yazısındaki üç satırlık parçanın etkisi sürüyor bende: " Ayrılırken bir sepet üzüm getirdi genç kız. üstü asma yaprakları ile örtülü. Bütün aile gülümseyerek uğurladı beni." ( s.82 ) O cümleler bana çok sevdiğim iki hikayeyi anımsatıyor: Çehov'un Güzelleri'yle, Steinbeck'in Kahvaltı'sını. Çehov'un anlattığı Ermeni kızı, güzelliğiyle cinsel istek değil de garip bir hüzün uyandırıyor, bulanık, düşle karışık bir hüzün insana bir daha ele geçiremeyeceği bir şeyleri yitirdiğini sezdiren bir hüzün... Kahvaltı'daki hikaye kahramanı da, bir rastlantı sonucu hiç tanımadığı insanlarla yaptığı kahvaltıyı anımsadıkça içinde garip, ılık, tadına doyulmaz bir şeyler duyar. Onat Kutlar'ın satırları da bende aynı etkiyi yarattı. Ve yıllar öncesinin unutulmaz bir akşam yemeğini anımsattı: ..." (Dönüp Baktığımda)
  • Türkiye'de anadilinizi bile doğru dürüst öğrenmeden ünlü bir şair, ünlü bir romancı olabilirsiniz. (Roman ve Yaşam)
  • «Efendiler! Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin hududu ne olursa olsun en evvel ve her şeyden evvel Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi ben­liğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir. Uluslararası cihan durumuna göre, böyle bir cidalin (savaşın) gerektirdiği ru­hî unsurlarla hazırlanmış olmayan fertlere ve bu mahiyet­te fertlerden meydana gelmiş cemiyetlere hayat ve bağım­sızlık yoktur.» (1 Mart 1922, SD, I, s. 229-231) 98 (100 Soruda Atatürk'ün Temel Görüşleri)
  • Arif Damar'ın iki dizelik bir şiirini anımsıyorum: "İlle görmek için mi beklenir güzel günler / Beklemek de güzel." (Yaşar Kemal'in Romancılığı)
  • Sait Faik'in son hikâyesi "Kalinikhta" (Az Şekerli içinde) şöyle bitiyor: "... Düşün Yanakimu beni. Bin, bir yıldızın sırtına. Adaların içinde bir Burgaz adası vardır. (.. .) Ben, sandallar için­de bir sandal, denizler içinde bir deniz, insanlar içinde bir in­san. (...) Oturmuş seni düşünüyorum. (...) Sen yeşil zeytini ne­den yemedin? Omonya meydanındaki Ekselsiyor kahvesinin garsonu, 'Kalinikhta Kiryos' diyor bana. Benden bir Kalinikhta sana. Panco!" 1992 (Sait Faik'in Hikayeciliği)
  • Beyaz Kale, keyifle yazılmış( Bu daha ilk sayfadaki sunuda görülüyor) keyifle okunan, edebiyatımızda rastlamadığımız tatlar getiren benzersiz bir roman. (Türk Romanında Ölçüt Sorunu)
  • Karpuzu kestin. Baktın ki kabak. Gene de zorla yiyecek misin o karpuzu ? Canım Fethi Naci'nin bu cümlesinden sonra başladığım her ne ise hoşlanmadığım yerde bırakmaya karar verdim. Kitabı da, insanı da.. (Dünya Bir Gölgeliktir)
  • Varsın onlar ' insan ruhuyla ilahi perspektif arasında yeni temas noktaları' bulmaya çalışadursunlar. Biz Atatürk'le birlikte inanmaya devam edeceğiz: 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir ' (İnsan Tükenmez)
  • Bir romanın büyüklüğü nasıl anlaşılır? Belki birtakım nesnel ölçütleri vardır bunun ama bir de doğruluğu "bittecrübe" denenmiş bir ölçüt var: O romanı yeniden okuma isteği. (Türk Romanında Ölçüt Sorunu)
  • Yeniye, başından beri bizim olmadığı için işe yaramaz gözüyle bakıyoruz. (Yüzyılın Yüz Türk Romanı)
  • Hep aynı hikaye: bir doktrin adamı objektif olamıyormuş, dört boyutlu gerçeği tek boyutlu görüyormuş. Ama nedir bu "objektivite"? Galile zamanında Galile ile inquisiteur'ler arasında taraf tutmamak, Descartes zamanında Descartes ile Sorbonne'un din adamları arasında taraf tutmamak, Ansiklopedist'ler zamanında Diderot, Helvetius vb. ile, bunları eserlerini Londra'da yahut Amsterdam'da yayımlamak zorunda bırakanlar arasında taraf tutmamak... Bugün de "objectivite" adı altında yapılan, gelişen sosyal kuvvetlerin doktrininin yolunu kapamak, onu serbest düşünceye engel olan dar bir kalıp gibi göstermek... Gerçek korkusu ile gerçeği söyleyenlerin verdiği korku birlikte gidiyor. (İnsan Tükenmez)
  • Bence Tahsin Yücel'in yanılgısı hikaye biçiminde başlayıp bu hikayeyi roman biçiminde yazmaya karar vermesinde,roman yazarken de romancı bakışıyla değil hikayeci bakışıyla yazmasında. (Roman ve Yaşam)

Yorum Yaz