Fernand Braudel kimdir? Fernand Braudel kitapları ve sözleri
Fransız tarihçi Fernand Braudel hayatı araştırılıyor. Peki Fernand Braudel kimdir? Fernand Braudel aslen nerelidir? Fernand Braudel ne zaman, nerede doğdu? Fernand Braudel hayatta mı? İşte Fernand Braudel hayatı... Fernand Braudel yaşıyor mu? Fernand Braudel ne zaman, nerede öldü?
Fransız tarihçi Fernand Braudel edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Fernand Braudel hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Fernand Braudel hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Fernand Braudel hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...Doğum Tarihi: 1902
Doğum Yeri:
Ölüm Tarihi: 1985
Ölüm Yeri:
Fernand Braudel kimdir?
Ünlü Fransız tarihçi Braudel 1902'de Meuse'de doğdu. Sorbonne'un tarih bölümünden 1923'te mezun olduktan sonra Cezayir, Paris ve Brezilya'da dersler verdi. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlara esir düştü ve 1945'e kadar Lübeck'te bir kampta tutuldu; II. Felipe Döneminde Akdeniz ve Akdeniz Dünyası başlıklı doktora tezini bu esir kampında yazdı. Marc Bloch ve Lucien Febvre' nin kurduğu Annales dergisinin yayın kuruluna seçildiğinde, serbest bırakılalı henüz bir yıl olmuştu. 1947'de tarihçiler arasında büyük sarsıntılar yaratan teziyle doktorasını alan Braudel Collège de France'da hocalık yaptı ve 1962'de de Maison Sciences de l'Homme'un yöneticisi oldu. Diğer büyük eseri olan üç ciltlik Maddi Uygarlık, Ekonomi ve Kapitalizm'i 1979'da yayımlanan yazar, 1985'te aramızdan ayrıldı.
Braudel'in gerek Annales'te gerekse başka dergilerde pek çok makalesi yayımlanmıştır. Yazarın diğer başlıca eserleri şunlardır: Histoire Economique et Sociale de la France (1976-82), Tarih Üzerine Yazılar (1992), L'Identité de la France (1986-7)
Fernand Braudel Kitapları - Eserleri
- Kapitalizmin Kısa Tarihi
- Uygarlıkların Grameri
- Akdeniz
- Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 1. Cilt
- Bellek ve Akdeniz :Tarihöncesi ve Antikçağ
- Tarih Üzerine Yazılar
- Akdeniz Mekan ve Tarih
- Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 2. Cilt
- Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları
- Medeniyet ve Kapitalizm
- Maddi Uygarlık: Dünyanın Zamanı
- Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları
- Akdeniz, İnsanlar ve Miras
- Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 3
- A History of Civilizations
Fernand Braudel Alıntıları - Sözleri
- Bütün dünyada, büyük tacirlerden oluşan bir grubun sıradan satıcılar kitlesinden açık biçimde ayrılıp göze çarptığı ve bu grubun bir yandan çok küçük olduğu, diğer yandan da başka faaliyetleri arasında her zaman için uzun mesafeli ticaretle bağlantılı olduğu rastlantı değildir. Bu adamlar işleri kendi lehlerine çevirmenin bin bir yolunu biliyorlardı: Kredi manipülasyonu ve kârlı para oyunları, iyi ve kötü paraların yerine göre kullanılması: “iyi” gümüş veya altın paraların Sermaye yığmak için büyük işlemlerde, “kötü” bakır paraların ise en düşük maaşlarda ve günlük ücretlerde, başka bir deyişle Emek karşılığı olarak kullanılması. Üstün bir bilgi, zekâ ve kültüre sahiptiler. (Medeniyet ve Kapitalizm)
- Japonya, bizim alışılmış ölçülerimize göre, fazla dindar değildir, öte dünyayla fazla meşgul olmaz, bu konularda Hind'in zıddındadır. Onu esas yönlendiren, belli bir toplum, eğitim, şeref ve öyle söylenmesinde hiçbir sakınca olmadığı üzere bir uygarlık (kendi uygarlığı) kural bütünüdür. (Uygarlıkların Grameri)
- Kırılgan uygarlıkların tepesinde asılı duran dağlı insanlarla birlikte, bir diğer kalıcı tehlikede bu göçebe halklardır. Akdeniz civarındaki her muzaffer uygarlık, dağlıyı veya göçebeyi kullanmanın ve zaptetmenin, her ikisiyle de dolambaçlı yollardan ilişki kurmanın, hatta her ikisini de belli uzaklıkta tutmanın bir biçimi olarak tanımlanacaktır zorunlu olarak. (Bellek ve Akdeniz :Tarihöncesi ve Antikçağ)
- Akdeniz rengârenk bir mozaiktir. İşte bu yüzden, üzerinden bu kadar yüzyıl geçtikten sonra birçok anıtın, eskinin gelgitlerini işaret eden bu sınır taşlarının kutsallığına yapılmış olan saygısızlıklara hoşgörüyle bakabiliriz: Ayasofya'nın dört bir yanında yüksek minareler nöbet tutar; Palermo'daki San Giovanni Degli Eremiti manastırı, eski bir caminin kırmızı ya da kırmızımsı kubbeleri arasına yerleşmiştir; Kurtuba'da, dünyanın en güzel camisinin kemerlerden ve sütunlardan oluşan ormanının ortasında, Şarlken'in buyruğuyla yapılmış sevimli, küçük, gotik Santa Cruz Kilisesi yer alır. (Akdeniz Mekan ve Tarih)
- "Tek bir Tanrı, tek bir iman, tek bir cemaat; Müslümanlar için gerçek birlik işte budur. İman, ünlü bir hadise göre, Tanrı'ya, meleklere, Kitaplar'a, Gönderilenler'e, Ahiret Günü'ne, iyi ya da kötü önceden belirlenmiş olan şeylere inanmaktır. Öyle görülüyor ki, böyle bir inançta, tek Tanrı'ya inanan herkesin birleşmesi gerekirdi." (Akdeniz, İnsanlar ve Miras)
- Herşeyden önce, 1590'ların ötesinde Sicilya'daki kötü hasatlar ve açlıklar. Hiç kuşku yoktur ki 1591'de adada kıtlık kol gezmektedir. Duyulmamış fiyatlar söz konusudur, buğday Palermo'da 70 tari 1O'a satılmaktadır: Heryerde si trovanno le persone morte nelle strade per la fame. Bunun nedeni, o çağın insanlarına göre hem fazla kullanım, hem de kötü hasattır. Buğdayın salme'si sonunda 40 eküye çıkmıştır ki, böyle bir fiyat olduğunu kimse hatırlamamaktadır. Altın fiyatına, zamanın diliyle a peso di sangre buğday satılacak zenginler bulunmuştur. Cari fiyatın altından buğday satışı yapan Palermo ve Messina korkunç bir şekilde borçlanmışlardır, Messina'nın borcu 100.000 dükayı geçmektedir (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 1. Cilt)
- "İtalya, yazgısının anlamını burada bulur: Denizin orta ekseni odur ve kim ne derse desin, İtalya her zaman bir yüzüyle Batı'ya, bir yüzüyle de Doğu'ya dönüktür. Zenginliğini uzun zaman buradan sağlamamış mıdır? Bütün Akdeniz'e egemen olma olanağı doğal olarak ona verilmiştir; o da doğallıkla bunu düşlemiştir." (Akdeniz Mekan ve Tarih)
- Sultana karşı oldukça serbesttirler(Sultan kendine eşit kişiler arasında birinciden başka bir şey değildir). (Akdeniz ve Akdeniz Dünyası 2. Cilt)
- Özel evlerdeki banyo odaları uzun zaman dayanacaklardır.Ama banyo yavaş yavaş bir temizlik adeti olmaktan çıkarak tedavi edici bir şey olarak görülecektir. (Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları)
- Artan üretim potansiyeli, belirli büyük ülkelerin hepsinin değil tabii insanlarının şimdi kıtlık ve zahmet merhalesinin ötesine geçtikleri ve gündelik geçimlerini teminat altına almada ciddi güçlük içinde olmadıkları gerçeği, dev ve çoğunlukla çok uluslu şirketlerin mantar gibi büyümesi bütün bu dönüşümler her şeye gücü yeten piyasanın, müşterinin ve piyasa ekonomisinin eski düzenini tersine çevirdi. Piyasa kanunları, çok etkili reklamlarıyla talebi etkileyebilen ve fiyatları diledikleri gibi belirleyebilen dev şirketler için artık geçerli değildir. (Medeniyet ve Kapitalizm)
- Açıkçası, onun dışındaki hiç kimse, tarihin komşu toplumsal bilimlerle çatışma ve uyumlarının arasındaki yolumuzu saptamaya ehil olamazdı. Mesleğimiz ve etkinliği konusundaki özgüven duygusunu bize ondan daha iyi kimse veremezdi. Makalelerinden birinin başlığı «Yaşasın Tarih» idi; güzel bir başlık ve bir program. Tarih onun için asla kısır bir allamelik, bir cins sanat için sanat, kendi kendine yeterli bir allamelik olmamıştır. Tarih ona her zaman, sadece biz tarihçilerin kullanmasını bildiğimiz ve o olmasaydı ne geçmiş veya şimdik zaman toplumlarının, ne de bireylerin hayatın edasına ve sıcaklığına sahip olabilecekleri şu değerli, ince ve karmaşık koordinattan -zaman- hareketle, insanın veya toplumsalın bir açıklaması olarak gözükmüştür. Lucien Febvre'in bütünler, insanın her cepheden görülen toplam tarihi karşısında tamamen hassas kalmayı sürdürürken, tarihin yeni yeni olanaklarını berrak bir şekilde kavramışken, aynı zamanda bir hümanistin incelmiş kültürüyle, her bireyin zihinsel macerasında özel ve yegane olan şeyi hissetme ve ifade etme yeteneğini de korumuş olması, Fransız tarihçiliği için hiç kuşkusuz bir lütuf olmuştur. (Tarih Üzerine Yazılar)
- "Osmanlı sultanlarının göçebe Türkmen kabilelerini Balkanlar'a aktarıp orada yerleştirilmeleri konusundaki gayretlerine karşın, Rumeli'deki Türk toplulukları imparatorluklarının toprak kaybetmesi sırasında hiçbir direnç göstermedi." (Akdeniz, İnsanlar ve Miras)
- Gerçekten de sanayi öncesi ekonomide bana göre en önemli unsur sınırlı ve küçük hareketlenmelerle henüz başlangıç aşamasında ama katı özellikleri, durgunlukları ve ağırlık noktalarıyla canlı ve güçlü bir ekonomi ile modern bir büyümenin birlikte görülmesidir. Bir yanda köylerinde neredeyse özellik içinde ve kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayarak yaşayan köylüler; öbür yanda yayılan, yavaş yavaş üreten, içinde yaşadığımız dünyayı belirlemeye başlayan bir pazar ekonomisi ve gelişmekte olan bir kapitalizm. (Kapitalizmin Kısa Tarihi)
- Büyük felaketler her zaman gerçek devrimlere yol açmazlar, ama onları haber verirler ve her zaman da dünyanın düşünülmesine veya daha doğrusu yeniden düşünülmesine bir imkân sunarlar. (Tarih Üzerine Yazılar)
- Eğer İÖ 5. yüzyılda yaşamış olan tarihin babası Herodotos bugün bir turist kafilesine katılıp geri gelseydi şaşkınlıktan şaşkınlığa düşerdi. Lucien Febvre şöyle yazar: "Onun Doğu Akdeniz gezisine şimdi çıktığını düşünüyorum. Şaşıp kalacağı ne kadar çok şey olurdu! Bu koyu yeşil yapraklı bodur ağaçların altın renkli meyvelerini, portakalları, limonları, mandalinaları ömründe gördüğünü hatırlamıyordu.Elbette, çünkü bunları Araplar Uzakdoğu'dan getirdiler. (Akdeniz)
- Doğu ile Batı, Germaine Tillion'un terimiyle "birbirlerini tamamlayan düşmanlardır." (Akdeniz Mekan ve Tarih)
- Dünyanın geri kalanı, tıpkı Avrupa gibi, yüzyıllardır üretim yapma gereklilikleri, mübadele zorunlukları, paranın acelecilikleri tarafından işlenmiştir. Bu bileşimlerin ortasında, belli bir kapitalizmi haber veren veya gerçekleştiren bazı işaretleri aramak saçma mıdır? Deleuze ve Guatteri gibi “kapitalizmin hiçbir toplum biçiminin, belli bir tarzda olmak üzere, yakasım bırakmadığı”nı istekle söyleyeceğim, en azından kavradığım biçimi ile kapitalizmin. Ama kıvırtmadan kabul edelim ki, inşa Avrupa'da başarıya ulaşmış, Japonya’da taslağı ortaya çıkmış, adeta tüm diğer yerlerde başarısız olmuştur (istisnalar kuralı teyid ederler), ama buralarda tamamlanamadığını söylemek daha iyi olacaktır. Bunun iki büyük açıklaması vardır, bunlardan biri ekonomik ve mekânsal, diğeri de siyasal ve toplumsaldır. Bu açıklamaların ancak taslağı çizilebilir. Ama Avrupalı ve Avrupalı olmayan tarihçiler tarafından iyi planlanmamış ve yeterli ölçüde toplanmamış veriler çerçevesinde yürütülecek, böylesine bir araştırma ne kadar yetersiz ve sonuçta olumsuz olursa olsun, bu araştırma aşikâr başarısızlıkları, kapitalizm hakkında hem bütünsel sorun olarak, hem de Avrupa’nın özel sorunu olarak tanıklıklar getirmektedir. (Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları)
- Bir XVIII. yüzyıl nüfus bilimcisi " uyuz , kellik ve pislikten kaynaklanan tüm deri hastalıkları , eskiden çamaşır kullanılmadığından çok sık ortaya çıkardı" diye belirtmektedir. (Maddi Uygarlık: Gündelik Hayatın Yapıları)
- Bir tüccar her zaman alıcılar,mal sağlayıcıları,borçlular ve alacaklılarla ilişki halindedir.Bu ajanların ikamet yerlerini bir haritaya aktarırsınız bütünü bizzat tüccarın hayatına hükmeden bir mekan resmi olacaktır. (Maddi Uygarlık: Mübadele Oyunları)
- Sosyal bilimlerin hepsinin tek ve aynı manzarayla ilgilendiğini varsayalım : İnsanın geçmiş , şimdiki ve gelecek eylemlerinin manzarası. Bu manzaranın bir de üstelik tutarlı olduğunu - tabi ki bunu kanıtlamak gerekecektir - varsayalım. Bu manzara karşısında , ne kadar sosyal bilim varsa o kadar gözlem noktası olacak ve bunlar kendilerine özgü bakış açıları , farklı perspektif krokileri , farklı renk ve kronikleriyle konuya yaklaşacaklardır. Her birinin kesip aldığı manzara parçası ne yazık ki birbiriyle bitiştirilir cinsten olmayıp tek bir bütünsel resim içeren bir yapboz parçaları gibi olan ve ancak bu önceden oluşturulmuş görüntünün işlevinde değeri olan unsurlar gibi birbirlerini davet etmemektedirler. İnsan her seferinde , bir gözlem noktasından diğerine farklı gözükmektedir ve böylece tanınan her kesim , gözlemci temkinli olsa bile - çoğunlukla öyledir - manzaranın bütününe teşmil edilmektedir. Bu arada gözlemcinin kendi açıklamaları onu çok uzaklara götürmektedir. İktisatçı ekonomik yapıları ayırmakta ve onları çevreleyen , taşıyan , zorlayan ekonomik olmayan yapıları tahmin etmektedir. Bundan daha zararsız ve görünüşte daha meşru bir şey olamaz. Ama bu arada o da yap-bozu kendine göre yeniden yapmıştır. Her şeyi yalnızca kendi kıstasları ile denetlediğini ve hatta açıkladığını iddia eden nüfusbilim de farklı davranmamaktadır. Onun da kendine özgü yararlı testleri vardır ; bunlar ona insanı bütünselliği içinde canlandırması için veya en azından bütünsel veyahut esas insan olarak kavradığı insanı sunması için yeterli olmaktadır. Sosyolog , tarihçi , coğrafyacı , psikolog, etnograf çoğu zaman daha da saftırlar : Her sosyal bilim , öyle olmayı kendine yasaklıyor olsa bile emperyalisttir ; sonuçlarını insanın bütünsel bir kavranışı olarak sunma eğilimindedir. (Tarih Üzerine Yazılar)