diorex
ARTUKBEY

Ferdinand de Saussure kimdir? Ferdinand de Saussure kitapları ve sözleri

Dilbilimci Ferdinand de Saussure hayatı araştırılıyor. Peki Ferdinand de Saussure kimdir? Ferdinand de Saussure aslen nerelidir? Ferdinand de Saussure ne zaman, nerede doğdu? Ferdinand de Saussure hayatta mı? İşte Ferdinand de Saussure hayatı... Ferdinand de Saussure yaşıyor mu? Ferdinand de Saussure ne zaman, nerede öldü?

  • 30.06.2023 21:00
Ferdinand de Saussure kimdir? Ferdinand de Saussure kitapları ve sözleri
Dilbilimci Ferdinand de Saussure edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ferdinand de Saussure hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ferdinand de Saussure hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ferdinand de Saussure hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 26 Kasım 1857

Doğum Yeri: Cenevre, İsviçre

Ölüm Tarihi: 22 Şubat 1913

Ölüm Yeri: Vufflens-le-Château, İsviçre

Ferdinand de Saussure kimdir?

Ferdinand de Saussure (d. 26 Kasım 1857, Cenevre – ö. 22 Şubat 1913, Vufflens-le-Château), İsviçreli 20. yüzyılda dilbilimde kayda değer gelişiminin birçoğu için fikirleriyle temel hazırlamış dilbilimci.

Genellikle 20. yüzyılın dilbiliminin ‘babası’ olarak düşünülmektedir. Özellikle yapısalcılık ve göstergebilim alanında adını duyurmuştur.

Ferdinand, doğabilimcisi Henri de Saussure ve Louise Elisabeth de Pourtalès’in oğlu ve Nicolas Theodore de Saussure’ün torunudur. Ferdinand Almanya’nın Leipzig şehrinde üniversite eğitimi almıştır ve Berlin'de bir dönem Heinrich Zimmer'in yanında Hint-Avrupa Dilleri üzerine çalışmıştır. Leipzig'te doktorasını yazdıktan sonra 1881 yılından 1891 yılına kadar Paris'te École pratique des hautes études okulunda ders vermiştir. 1891 yılından ölümüne kadar Cenova Üniversitesi'inde Tarih ve Hint Avrupa dillerinin karşılaştırılması alanında profesörlük yapmıştır. Ferdinand de Saussure, Cenova Üniversitesi’nde 1906 yılından 1911 yılına kadar Genel dilbilim üzerine dersler vermiştir.

Saussure’ün şöhreti yaşamı boyunca Slav dilleri araştırmacısı olarak yaptığı çalışmalarında mevcuttur. “Mémoire sur le système primitif des voyelles dans les langues indo-européennes“ (Memory auf dem primitiven System der Vokale im Indo-Europäischen Sprachen/Hint Avrupa Dillerindeki Seslerin İlkel Sisteminin Hafızası-1879) isimli eserinde Saussure daha 21 yaşında bir öğrenciyken dilbilgisel yöntemleri uygulayarak "Laringeal" kuramını geliştirmiştir. Hint Avrupa ses sisteminin yeniden yapılandırılması sürecinde Saussure kaybolan ses katsayılarının (coefficients sonantiques) varlığını kuramsal olarak talep etmektedir. Bu ses katsayılarını daha sonraları Danimarkalı dil araştırmacısı Hermann Møller de 19. yüzyılda "Laringeal" olarak tanımlamıştır. Saussure'ün ölümünden sonra 1914 yılında Bedřich Hrozný bu noktada Hint Avrupa dili olarak belirtilen Hititçe’yi çözümlemiştir. Sausure’ün kendi ses katsayılarını yeniden yapılandırdığı bazı durumlarda Polonyalı dilbilimci ve Slav dilleri araştırmacısı Jerzy Kuryłowicz Hititçedeki "Laringeal"i bulmuştur. Önemli kısıtlamaların hesaba katılmasına rağmen Hititçedeki "Laringeal" genel anlamda Saussure’ün yeniden yapılandırmasının onaylanması olarak kabul edilmektedir.

Ferdinand de Saussure Kitapları - Eserleri

  • Genel Dilbilim Dersleri
  • Genel Dilbilim Yazıları
  • Genel Dilbilim Dersleri (2 Cilt Takım)

Ferdinand de Saussure Alıntıları - Sözleri

  • Karşılaştırmanın geçersiz olduğu bir tek nokta var: Satranççı taşları oynatmak ve dizge üstünde bir eylemde bulunmak amacını güder. Oysa, dil önceden hiçbir şey tasarlamaz. Dilin taşlan kendiliklerinden ve rastlantısal olarak yer değiştirir, daha doğrusu değişir. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz. Dilde de durum aynı: Ne ses düşünceden ayrılabilir, ne de düşünce sesten. Böyle bir ayrım ancak bir soyutlamayla gerçekleşebilir. Bunun sonucunda da salt ruhbilim ya da salt sesbilim alanına girilmiş olur. Demek ki dilbilim bu iki düzeye bağlanan öğelerin birleştiği sınır bölgesinde işlem yapar. Bu birleşim bir töz değil,bir biçim yaratır. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dili oluşturan göstergeler birer soyutlama değildir, gerçek nesnelerdir (bak. s. 45). İşte, dilbilim söz konusu nesnelerle bunların kurduğu bağıntıları inceler. Dilbilimin somut kendilikleri diyebiliriz bunlara. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil, öğelerinin bir anlık durumu dışında hiçbir şeyin belirlemediği katışıksız bir değerler dizgesidir. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil ve yazı birbirinden ayrı iki göstergeler dizgesidir. Yazının biricik varlık nedeni dili göstermektir. Dilbiliminin konusunu, yazıdaki sözcükle konuşmadaki sözcüğün birleşimi oluşturmaz: Onun konusu yalnız konuşmadaki sözcüktür. Ne var ki yazılı sözcük, görüntüsü olduğu sesli sözcükle öylesine kaynaşır ki sonunda baş köşeye kuruluverir; sesli göstergenin görüntüsüne kendisinden daha çok önem verilir. Sanki birini tanımak için onun yüzüne bakmaktansa resmine bakmak daha geçerli bir yolmuş gibi! ** Herhangi bir sözcüğün değerini, onu çevreleyen öbür sözcükler belirler. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Genellikle dural dilbilimle uğraşmak tarihle uğraşmaktan çok daha güçtür. Evrim olguları daha somuttur; imgeleme daha çok seslenirler. Bu düzlemde gözlemlenen bağıntılar, kolayca saptanabilen ardışık öğeler arasında kurulur, bir dizi dönüşümü izlemek kolaydır, çoğu kez eğlencelidir bile. Oysa, değerlerle, bir arada bulunan bağıntılarla uğraşan dilbilim çok daha büyük güçlüklere yol açar. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dilde de, satrançta da hem bir değerler dizgesi karşısındayız, hem de bu değerlerin değişimlerini izleriz. Bir satranç partisi, dilin bize doğal biçimde sunduğu görüntünün yapay bir gerçekleşmesini andırır. Bu karşılaştırmayı biraz derinleştirelim. Bir kez, oyundaki bir durum tıpkı dilin bir durumu gibidir. Nasıl dildeki bir öğe değerini, öbür öğelerin tümüyle kurduğu karşıtlık ilişkisinden alırsa, aynı biçimde taşların karşılıklı değerleri de satranç tahtasındaki konumlarına bağlıdır. Sonra, dizge hep bir anlıktır; bir konumdan öbürüne değişir. (Genel Dilbilim Dersleri)
  • Dil özgür değildir. Çünkü zaman, toplumsal güçlerin dil üstündeki etkilerini geliştirmelerine olanak sağlar. Böylece, özgürlüğü ortadan kaldıran süreklilik ilkesine varılır. Ne var ki süreklilik de zorunlu olarak bağıntıların bozulmasını, şu ya da bu oranda değişmesini içerir. (Genel Dilbilim Dersleri)

Yorum Yaz