Evelyn Reed kimdir? Evelyn Reed kitapları ve sözleri

Amerikalı kadın hakları aktivisti, yazar Evelyn Reed hayatı araştırılıyor. Peki Evelyn Reed kimdir? Evelyn Reed aslen nerelidir? Evelyn Reed ne zaman, nerede doğdu? Evelyn Reed hayatta mı? İşte Evelyn Reed hayatı... Evelyn Reed yaşıyor mu? Evelyn Reed ne zaman, nerede öldü?

Amerikalı kadın hakları aktivisti, yazar Evelyn Reed edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Evelyn Reed hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Evelyn Reed hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Evelyn Reed hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1905

Doğum Yeri: New Jersey

Ölüm Tarihi: 1979

Ölüm Yeri:

Evelyn Reed kimdir?

Evelyn Reed Kitapları - Eserleri

  • Kadının Evrimi I
  • Kadının Evrimi II
  • Kadın Özgürlüğünün Sorunları
  • Bilim ve Cinsiyet Ayrımı

Evelyn Reed Alıntıları - Sözleri

  • "On dokuzuncu yüzyılda, insanbilim çalışmalarına öncülük eden bilim adamları, yaptıkları incelemeler sonunda ilkel cinslik tabusunun büyük önem taşıdığını, bunun getirdiği yasaklamalara uymada büyük titizlik gösterildiğini saptadılar. Bununla birlikte, ilkel cinslik tabusunun, bizim bildiğimiz (ve bugün de yürürlükte olan) "kandaşla cinsel ilişki tabusu"yla benzerliği olmadığını hayretle gördüler. İlkellerdeki yasaklama, erkeğin anası ve kardeşleri dışında daha birçok kadına yönelikti. Kandaşla cinsel ilişki yasağının sınırlarının aile çevresince belirlendiği toplumumuzda "yasak dişi"lerin sayısı azdır. Yalnız analar ve kız kardeşler bu yasaklamaya girer. Oysa ailenin değil de anasoylu klanın birim olarak alındığı yabanıl toplumda, bir erkeğin pek çok "annesi" ve "kız kardeşi" vardı. Bunlar kendi klanıyla akraba olan klanların kadınlarıydı. Klanın kandaş erkekleri tabunun gerektirdiği "kaçınma kuralı"na uygun olarak bu yasaklanmış dişilerden uzak durmak zorundaydılar." (Kadının Evrimi I)
  • "Dışevlilik kuralına kimi zaman "dışardan biriyle evlenme" kuralı denmektedir. Bizim toplumumuzda bir erkeğin dışardan birisiyle evlenmesi demek, bir anne, belki de bir ya da birkaç kız kardeşi de içeren çok küçük bir aile biriminin dışında olan birisiyle evlenmesi demektir. Ancak tribü birliğine dayanan toplumlarda, bir erkeğin dışardan birisiyle evlenmesi demek, yalnız, pek çok ana ve kardeşlerden oluşan kendi klanının değil, birkaç bağlantılı ya da birbiriyle ilişkili klanı temsil eden fratrisinin de dışından birisiyle evlenmesi demektir. Bu durum, bir erkeğin cinsel ilişkide bulunamayacağı anne ve kız kardeşlerin sayısını artırmaktadır; çünkü bütün bu dişiler, yasaklanmış dişilerdir. Morgan, fizyolojik olarak akraba olmayan hısımları tanımlamak için "ikincil" akraba terimini kullanmıştır. Daha başkaları, "ikinciller" yerine, "koşutlar" terimini kullanmış, kimileri de bunları "kurgusal" akraba diye adlandırmışlardır. Tanımlama ne olursa olsun, sayısız kadın, erkekler arasında genetik ilişki bulunmadığı dikkate alınmaksızın erkeğe yasaklanmış durumdaydı. Eşleşme açısından birbirlerine karşıt konumda bulunan iki klandan oluşan bir toplulukta, bir erkek, kendi öz klan ya da veve'sinden hiçbir kadınla evlenemezdi. Bir dışarlıklıyla, yani, karşı klan ya da veve'den bir kadınla evlenmek zorundaydı. Birbirine karşı olan iki fratriden oluşan bir tribüde de durum aynıydı. Bir erkek, kendi öz fratrisini de içine alan klanlardan birinin üyesi bulunan bir kadınla evlenemezdi; karşı fratriden bir kadınla evlenmek zorundaydı. Her iki fratri de birkaç klandan oluştuğuna göre, bir erkeğe yasaklanmış olan dişilerin sayısı çoktu. Her erkek, karşı taraftan belli bir klanın kadınlarından biriyle evlenmek durumundaydı. Çiftleşmeye konan yasaklamalar bununla kalmıyor. Erkek, karşı klan ya da fratriden olan kadınlar arasından kendi yaşının ya da kuşağının düzeyinde olan bir kadını seçmek zorundaydı. Eşinin anneleri, ablaları ve kız kardeşleri kendisine yasaktı. Genellikle adlandırıldığı üzere bir erkeğin "evlenme sınıfı" tribünün karşı fratrisinin bir klanındaki kendi kuşağından olan kadınlarla sınırlı, dolayısıyla çok küçüktü. Bazı araştırmacılar, ilkel erkeğin dünyasında bulunan kadınların yarısının onun kardeşi sayıldığını, ancak öteki yarısının erkeğe eş olma hakkına sahip olduğunu gözlemlediler. Bu oranlama doğru değildir. Briffault, Avustralya, Melanezya yerlileri ve daha başka çok ilkel toplulukların yerlileriyle ilgili gözlemlerini aktarırken, "Yabanıllar, böyle toplumlarda, büyük bir çoğunluğu kendilerine yasaklanmış olan dişilerin arasında yaşamaktalar; bu yasaklamaya karşı gelmenin cezasıysa, ölümdür" diyor. Bu abartılmış durum, cinslik tabusunun uygulanmasının en ileri olduğu noktada ortaya çıkmaktadır. Giderek yasak sının genişletilmiş, erkek, ancak karşı fratriden herhangi bir klanın kadınıyla evlenebilir hale gelmiştir. Daha sonra, kendi fratrisinin ilişkide bulunduğu klanlarla arasındaki yasaklama da kalkmış, erkeğe kendi klanından başka bütün klanların kadınlarıyla evlenme hakkı verilmiştir. Morgan bu sıkı cinslik tabusunun gevşediği döneme rastlayan araştırmaları sırasında bu olayı gözlemlemiştir. Frazer bu "genişletilmiş" kısıtlamalı evlenme sınıfları dizgesinin çözülmesini şöyle anlatıyor: "Dışevliliğin tarihi, yakın akrabayla evlenme konusunda gösterilen ve başlangıçta artan, daha sonra da bozulan bir titizliğin tarihidir. (...) Engeller, Avustralya yerlilerinin sekiz-sınıflı dizgesinde, bilinen en yüksek noktaya varmaktadır, bu dizgeye göre topluluğun sekiz kadınından yedisinin kapısı erkeklere kapalıdır. (...) Dışevlilik kuralı, sekiz sınıflı ve benzeri genişletilmiş dizgelerde, doruk noktasıma ulaştıktan sonra çözülmeye başlaınıştır. (...) Klan dışından evlenme kuralı çiğnendikten ve bunun sonucu olarak evlilik yasalarla düzenlenmeye başlandıktan sonra çözülme evresi son noktaya varmıştır." Bu gibi olgular, kandaşla cinsel ilişki kuramına ağır darbeler indirmektedir. Belli bir erkeğe, kadınların büyük bir çoğunluğunun yasaklandığını belirleyen bir tabuya, cinslik tabusu denebilir, ama kandaşla cinsel ilişki tabusu denemez." (Kadının Evrimi I)
  • Baba-ailesinin ortaya çıkmasından önceki dönemde ananın erkek kardeşinin üstünlüğünü gösteren sayısız kanıt, insanbilimcilerdeki garip bir körlüğü ortaya çıkarmaktadır. Bu bilim adamları, kardeşsoylulugun, anasoyluluğun ayrılmaz bir parçası olan erkek yönü olduğunu görmemektedirler. (Kadının Evrimi II)
  • Zaman zaman, bazı ilkel bölgelerde genç kızlara uygulanan klitoris ameliyatlarinin, hem dişilerin erginlendigini, hem de erkeklerin kadınlara oldum olası egemen olduğunu kanıtladığı sanılmaktadır. Bu doğru değildir. Kadınlara, böylesi yabanıl işlemlerin uygulaması, erkeklerin erkeklere barbarca işlemler uygulamasından sonra görülmüştür ancak. (Kadının Evrimi II)
  • Aile, yabanıllıktan barbarlığa geçiş noktasında tarih sahnesine çıkmıştır. Ailenin doğuşu, çelişik nitelemelerle hem Osiris'in kız kardeşi hem de Osiris'in karısı olarak tanımlanan barbar tanrıça İsis söylencelerinde yansıtılmıştır. Bu evliliği, kız kardeş-erkek kardeş evliliği olarak görmek yanlış olur; bu değişiklik daha çok, kız kardeşle erkek kardeşin birlik, ortak olduğu klan dizgesinden, karı kocanın birlik ve ortak olduğu aile dizgesine dönme yolunda atılan tarihsel adımın dürbün camlarından görünüşüdür. (Kadının Evrimi II)
  • "Uygar toplumdaki yasaklamalar için de en katı olanı, kandaşla cinsel ilişkiye konulan yasaklamadır. Örneğin bir erkeğin annesi ya da kız kardeşleriyle cinsel ilişkide bulunması ya da onlarla evlenmesi yasaktır. "Kan akrabaları" arasındaki bu evlenmelerin ahlaka aykırı olmakla kalmayıp insan türüne zarar verici olduğu da söylenmektedir; bu gibi birleşmelerin sonucunda oluşan döl, bedensel ya da akılsal bir sakatlığı ya da her ikisini birden taşıyan bir canlı olarak doğabilir. Bu çağdaş cinsel ilişki tabusu mutlaktır ve başlıbaşına bir nitelik oluşturur: Bu, açıkça ve özellikle bir "kandaşla cinsel ilişki tabusu"dur." (Kadının Evrimi I)
  • Kökenlerle ilgili mitlerde, kocalara babalara ya hiç rastlanmamakta ya da "hayvan" veya "totem hayvan" olarak tanımladıkları görülmektedir. Bu konu, kadınların " bir hayvanla evlendiğini" ve aynı zamanda "hayvan" doğurduğunu anlatan sayısız masalda öne çıkmaktadır. Bu masallara "köken mitleri" denilmekte, ancak, anasoylu klan çifti olarak yeraltından yeryüzüne çıkan ve dünyayı yaratan bir kız kardeşle erkek kardeşi anlatan daha önceki yıllara ait köken mitlerinden büyük ayrılık gösterdikleri anlaşılmaktadır. "Hayvanla evlenen kadın"ı anlatan masallar, bu türden köken mitleri değil, daha çok evliliğin ve ailenin kökenini anlatan mitlerdir. (Kadının Evrimi II)
  • erkek haki­miyeti ve gücü erkeklerin kadınlar karşısındaki biyolojik, fiziksel ya da akli üstünlüklerinden değil sosyo-ekonomik bir kaynaktan -yeni ele geçirdikleri mülkiyet sahipliği tekelinden ve bunun ataerkil aile silsilesiyle babadan oğula geçmesinden- ileri geliyordu. (Kadın Özgürlüğünün Sorunları)
  • Kadınlar topluluktaki üretici rollerinden yoksun bırakılıp iktisadi bağımsızlıklarını yitirince, bir geçim aracı olarak evliliğe bağımlı hale geldiler. işte bundan sonradır ki evlilik, kadının hayatında birinci dereceden iş haline geldi. (Kadın Özgürlüğünün Sorunları)
  • Şöyle bir mit yaratılmış bulunuyor: bütün kadınlar güzel olmak is­terler, bu yüzden de bugün güzellik için vazgeçilmez olduklarının çığırtkanlığı yapılan kozmetiklere ve modaya hepsi ilgi duyarlar. .... Kadıınlar nüfusun yarısını oluşturdukları için kadınları güzelleştirme alanın­dan kazanç sağlayanlar bunu sömürmeye başladılar. Ve böylece moda sahası zenginlerin dar çevresinden yavaş yavaş dışarı taşırılıp genişletildi ve sonunda tüm kadın nüfusuna benimsetildi. (Kadın Özgürlüğünün Sorunları)
  • Kadınları alçaltıp er­kekleri yükselten doğa değil sınıflı toplumdur. (Kadın Özgürlüğünün Sorunları)
  • Sürgün kararını hiçbir güç değiştiremezdi. "Git" sözcüğü ağızdan çıktı mı (...) erkek gitmek zorundaydı. (Kadının Evrimi II)
  • Kimbilir kaç bin yıl genç insanoğlu tarihinin temel direği olan kadın, şimdi, kendi istemine uyma olanağından yoksun, önüne gelenin içine bir şeyler attığı bir boş teneke haline geldi. Artık kocasının evini yönetmiyordu; köleci devlette bu hizmetler unutulmuştu. Kadın, yeni bir buluş sonucu henüz geçersiz kılınmamış, insan ırkının çoğalması için gerekli bir gereç, insan yavrusunu geliştiren bir tekneden başka bir şey değildi. (Kadının Evrimi II)
  • Kadınlar kılgısal kazançlar sağlamak için savaşım vermek durumunda olduklarını ve sağladıkları hakları korumak için de her an savaşmak zorunda bulunduklarını bilmektedirler. (Bilim ve Cinsiyet Ayrımı)
  • "Anaerkillik sorunu, çağdaş baba-ailesinin öteden beri varolup olmadığını saptamada belirleyici rol oynamaktadır. Anasoylu klan dizgesinin yapısı, baba-ailesinin varlığını olanaksız kılmaktadır. Bu kurum, çoğu insanbilimcinin öne sürdüğü gibi bilinemeyen zamanlardan beri varolmuş temel toplumsal birim değil, tarihte daha sonra sahneye çıkmış, uygarlık çağının başlarında kendini göstermiş bir kurumdur." (Kadının Evrimi I)
  • Anaerkillikten ataerkilliğe geçiş anında, yani en önemli ve nazik bir dönemde, Amazonlar tarih sahnesinde görüldüler. Emanuel Kanter'a göre, söylencelerde ellerinde silahla savaştıkları belirtilen dişi savaşçılar, "Barbarlığın iyice yerleşmesinden ve toplumun ataerkil özellikler göstermesinden sonra ortaya çıktılar." Bu kadınlar, iyi savaşcı olmalarına karşın, servetin özel kişilerin elinde bulunması ilkesine dayanarak kurulan ve giderek artan erkek üstünlüğünün oluşturduğu toplumsal güçlerle savaşacak durumda değillerdi. (Kadının Evrimi II)
  • “Cinsel eşitsizliğin sorumlusu doğa değil sınıflı toplumdu.” (Kadın Özgürlüğünün Sorunları)
  • “İnsanlar birbirlerine yasal düzenlemelerle değil sevgiyle bağlanmalıdır!” (Kadın Özgürlüğünün Sorunları)
  • " "Kaçınma kuralı"nı kavramak hiç de güç olmasa gerek, çünkü bugün bile, bu kural belli ölçüde uygulanmaktadır. Günümüzde, erkek, erginlik çağına gelinceye dek annesi ve kız kardeşleriyle aynı evde yaşamasına, onlarla her alanda yakın ilişki içinde bulunmasına karşın, bu dişilerle cinsel ilişkiye girmez. Ama ilkel toplumda, kaçınma kuralı daha geniş kapsamlıydı ve cinslerin bedensel olarak da birbirinden ayrı bulunmasını gerektiriyordu. Yetişkin erkekler, kendi bölgelerinde ayrı bir küme halinde bir arada yaşayan yetişkin kadın ve çocuklardan ayrı bir konutta yaşıyorlardı. Erkek çocuklar, ergenlik çağına geldiğinde ya da daha küçük yaşta anne ve kız kardeşlerinin bulunduğu mekandan alınarak, yetişkin erkek kandaşlannın bulunduğu yere götürülür, yaşamlarını artık onlarla birlikte sürdürürlerdi." (Kadının Evrimi I)
  • Anaerkillik, insanlığı hayvanlık ve yamyamlık düzeyinin üzerine çıkarmak için yapılan savaşımın sonucunda doğmuştur.Bu görev yerine getirildikten sonra, karşılanması zorunlu yeni gereksinmelere yanıt veren yeni biçimlerin gelişmesi için kenara çekilmiştir.Cinslerin ayrılması ve kız -erkek kardeş birliğinin yerini alan karı-koca birliği,cinsel birliğin toplumsal ekonomik birlikle tamamlanmasının nedenleri olmuştu.Ayrıca,akrabayla yabancı arasında bölünmelerin olması da kaçınılmazdı;babanın ve babayanlı akrabalığın tanınmasının zamanı gelmiş bulunuyordu. Ne var ki toplum uzun süren acılı savaşımlarla ilerler.Evlilikle anaerkillik arasındaki çelişki,baba ailesiyle kardeşerkillik arasında başgösteren bir uzlaşmaz çelişki halini aldı.Bu çelişkiyi ancak ve ancak büyük bir toplumsal devrim çözebilirdi. (Kadının Evrimi II)