Evangelia Balta kimdir? Evangelia Balta kitapları ve sözleri

Tarihçi, yazar Evangelia Balta hayatı araştırılıyor. Peki Evangelia Balta kimdir? Evangelia Balta aslen nerelidir? Evangelia Balta ne zaman, nerede doğdu? Evangelia Balta hayatta mı? İşte Evangelia Balta hayatı...

Tarihçi, yazar Evangelia Balta edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Evangelia Balta hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Evangelia Balta hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Evangelia Balta hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 1955

Doğum Yeri: Kavala, Yunanistan

Evangelia Balta kimdir?

Evangelia Balta Ulusal Elen Araştırma Vakfı’ndaki Tarihsel Araştırma Enstitüsü’nde “Araştırma Yöneticisi”dir. İlgi alanları, Anadolu’daki Rum Ortodoks nüfus olduğu denli Osmanlı döneminde Ekonomik ve Toplumsal Tarih konularında da odaklanır. Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye’deki türlü programlara katkısının yanı sıra gerek Yunanistan’da gerekse başka ülkelerde lisansüstü öğrencilere seminer vermesi için üniversitelere davet edilmektedir.

2000-2008 yılları arasında Ο?νον ?στορ? (Şarabın Tarihi) başlığı altında, şarap ve şarap üretimine ilişkin yedi konferans düzenlemiş olan akademik bir grubun planlama kurulunun kurucu üyesidir. Ulusal Araştırma Vakfı’ndaki çeşitli programlara katkısına ek olarak Zeytin, Yunan Zeytinyağı ve Şarap Müzelerinin akademik danışmanlığını yapmaktadır.

2008 yılından bu yana Karamanlıca İncelemeleri üzerine üç ayrı Uluslararası Konferans düzenlemiştir. 2010 yılından bu yana her yıl Cunda Adası’nda Osmanlı Türkçesi Yaz Okulunda Karamanlıca üzerine seminerler vermektedir.

Türk Tarih Kurumu’nun onur üyesi seçilmiş (2013) ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Liyakat Nişanı ile onurlandırılmıştır (2014).

Evangelia Balta Kitapları - Eserleri

  • Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz
  • Nüfus Mübadelesi
  • Sinasos
  • Muhacirname
  • Karamanlı Yazınsal Mirasının Ocaklarında Madencilik
  • The Exchange of Populations
  • Ottoman Paphos
  • Liva-i Resmo
  • Sinasos
  • La Decouverte De La Cappadoce
  • Ürgüp - Prokopi
  • Karamanlıca Kitaplar
  • Ottoman Chrysochou (mid - 19th Century)

Evangelia Balta Alıntıları - Sözleri

  • Yunanistan devletinin dilsel homojenleştirme siyaseti ve Türkçe konuşanların en kısa sürede yeni koşullara uyum sağlama ihtiyaçları tek dilli kültürü dayatıyordu. Türkçe konuşan Rum Ortodokslar nihayet Yunan diline geçiyordu, ama bu süreç uzun ve acılı olacaktı. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Τό άπολέσαν τήν γλώσσαν τού έθνος, αυναπώλεσεν καί τό στάδιον αύτού έν τώ πεδιώ τού πολιτισμού Lisansını gaib iden millet medeni milletler arasındaki mevkiini de gaib itmiş olur. (Karamanlı Yazınsal Mirasının Ocaklarında Madencilik)
  • 'Σαχιπ-ουλ-Χαγιρατ, Ιτζενλερε-Α Αφιγιετ, Γιαπτήρανή-Ραχμετ' (Karamanlıca Kitaplar)
  • Νετσέ νατσάρ αϊλελέρ τσατή διπιντέ γιατήγιορ Πίρ λοκμαδζήκ εκμέκ ιτσούν κιομλεγινή σατήγιορ Ζεβαλλή μουχαδζήρ, φακήρ καλμής, κίμσε πακμάζ χαλινέ Χίτς πίρ σηκηστηράν γιόκδουρ πίρ δραχμητζίκ ελινέ. Nice naçâr aileler çatı dibinde yatıyor Bir lokmacık ekmek içün gömleğini satıyor Zavallı muhacir, fakir kalmış, kimse bakmaz haline Hiç bir sıkıştıran yoktur bir drahmicik eline. (Muhacirname)
  • Ah yıkıcı dünya, bizi hangi aşırılıklara sürükledin? Şimdi bu acılarla felaketimizi bize tükettirebilecek misin? (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Anadolu'da Karamanlılar, Yunanistan'da mübadiller olarak bilinen bu insanlara ait tanıklıkların yorumlan­ması, en az resmi arşivler kadar önem taşıyor. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Bu kitabı Robert Anhegger'in (1911-2001) aziz hatırasına ada­dım. Anhegger'le 1987 yazında tanıştım. Yeni basılan "Karamanlı­ca Bibliyografyasına Ek" başlıklı iki ciltlik çalışmamı vermek üzere Bülent Berkol'la birlikte onu ziyaret etmiştim. Ziyaretimden bir yıl önce dostu Vedat Günyol'la ( 1911 -2004) beraber yayına hazırladık­ları Evangelinos Misailidis'in Temaşa-i Dünya ve Cefakar ü Cefakeş romanını, Seyreyle Dünyayı üst başlığıyla yayımlamışlardı. Bir yerel kültürü takdir eden ve onu korumak için gayret sarf eden o nadir bulunur insanlardan birine rast geldiğim için ken­dimi ne kadar talihli hissettiğimi bir kez daha belirtmek isterim. Robert Anhegger 1 980'li yıllarda Türkiye'de ilk Karamanlıca ça­lışmalarını başlatan kişiydi. 1980'li ve 90'lı yıllarda çeşitli dergi­lerde yayımlanan makaleleri Karamanlıca çalışmalarının tanınıp yaygınlaşmasını sağladı. Eugene Dalleggio ve Severin Salaville'in kaynakça çalışmasının üçüncü cildinin9 yayımlandığı 1974'ten beri sınırlı bir çevrenin dışında kimselerin ilgi göstermediği bu unutulmuş konuyu gündeme getirmeyi başarmış ve ilgi çekmesini sağla­mıştı. Onun sayesinde Türkiye' deki entelektüel çevreler konuyla il­gilenip önemli yayınlar yaptı. Robert Anhegger kendi Karamanlıca kitap, dergi ve gazete koleksiyonunu bir akademik kuruma, Leiden Üniversitesi'ne bağışlayarak Karamanlıca çalışmaları için bilgece başka bir hamle daha yaptı. Doğan Apartmanı'ndaki Sarayburnu'na bakan dairesinde Mu­alla Hanım'la da beraber, bazen Andreas Tietze'yle başka dostla­rın da katıldığı pek çok yaz meclisinde kah rakı kadehlerinin, kah çok sevdiği buz gibi reçine şarabının eşliğinde onunla unutulmaz sohbetlerimiz oldu. Saatler süren bu sohbetlerin konusu sadece Karamanlıca çalışmaları değildi; Serez'deki camilerle külliyeler, Teselya'daki çiftlikler, doğduğum şehir olan Kavala'daki tütün iş­çilerinin eylemleri -ve onun komünist hareketin gelişimine olan kopmaz bağı, Almanya'da gittiği her yerde gözlemlediği Ma­kedonya'ya yerleşmiş Karamanlı işçilerin gastarbeiter camiasında Türklere gösterdiği yakınlığa dair hikayeler diğer sohbet konuları­mız arasındaydı. Mr. Robert büyük bir hoca ve çok iyi bir dosttu . . . Bu ciltte yer alan makalelerden sadece bir bölümünü okumuştu, ancak makalelerin hepsinin hayatı boyunca yakından ilgilendiği meseleler üzerine olduğunu gayet iyi biliyorum. Evangelia Balta Cunda, 24 Temmuz 2014 (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Bu kitapta derlenen makaleleri bir kelimeyle tanımlamak ge­rekirse, çeşitlilik sentezden daha uygun bir terim. Mart 2010'da bu kitabı oluşturacak makaleleri seçerken amacım, uzun yıllardır içinde olduğum Karamanlıca araştırmaları alanındaki farklı baş­lıklara dair en geniş yelpazeyi, Türkiye'de de gelecek vaat eden bu araştırma alanında çalışacaklara sunmaktı. Son on yıl içinde Türkçe konuşan Rum Ortodokslarla Karamanlıca kitapları üze­rine yapılan akademik çalışmaların sayısı arttı. Bunlardan büyük bölümü eski ve yerleşik görüşleri sadece yeni birer zarf içinde su­narak Karamanlılar ile anayurtlarına dair mevcut bilgi birikimi­ne ve kavramlara dişe dokunur bir katkıda bulunmazken, küçük bir bölümü konuya farklı açılardan yaklaşıyor ya da Karamanlılar hakkında mutlak gerçek kabul edilenleri sorguluyor. Sadece Karamanlıca külliyat ve bu külliyatı ortaya çıkaran Ortodoks din adamları ve aydınlar ile Protestan misyonerler hakkındaki verileri daha güvenilir ve eksiksiz hale getirmenin yetmeyeceği, hem ba­ğımsız Yunanistan'daki yayın hayatının hem de çağdaş Osmanlı milletlerinin edebi külliyatlarının Karamanlıcayla nasıl bir etkile­şim içinde olduğunun da araştırılması gereği artık açık bir gerçek. Bu kitaptaki çalışmaların büyük bölümü arşiv malzemelerine dayanıyor. Küçük Asya Araştırmaları Merkezi arşivindeki kilise, cemaat ve okul defterleri bu arşivlerden biri. Bu defterler Anado­lu'nun Türkçe konuşan Ortodokslarının hayatlarına dair en so­mut izlerdendir: Doğumlar, ölümler, vasiyetnameler ve hibelerin yanı sıra cemaat mülklerine dair muhasebe kayıtları da, cemaat okullarının ayakta tutulması için gösterilen özeni yansıtan kayıtlar da bu defterlerde yer alır. Artık yaşanılmayan ata toprağının yadi­garları . . . Yunanistan'a gelen Mübadiller kutsal kilise eşyalarının ve Lozan Antlaşması hükümleri uyarınca yanlarında getirmelerine izin verilen menkullerinin yanı sıra bu defterleri de yeni ülkelerine taşımışlardı. Makalelerin bazıları da Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'ndeki malzemelerle yazılmıştır. Zenginliğinin farkında olduğum Kara­manlıca yayınlara dair veri toplamaya yıllarımı verdiğimi belirt­mek isterim. Hem Karamanlıca hem Ermeni harfli Türkçe olarak basılmış bazı eserler hakkındaki çalışmalarım Osmanlı Arşivleri'ne dayanıyor (bkz. Muhtasar Coğrafya, 1 877, s. 235-237) Osmanlıca kaynaklar, Evangelinos Misailidis'in yayımladığı Kolera (Ho­lera) risalesini çağdaşı olan Rumca ve Osmanlı Türkçesi muadil­leriyle birlikte ele alacak zemini sundu. Bu küçük örnekler, sadece farklı Osmanlı milletleri arasındaki kültürel ilişkileri değil, genç Yunanistan Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasındakileri de gözler önüne seriyor. Bu örnekler, Karamanlıca Bibliyografyası'nın Osmanlı belgeleri de dikkate alınarak gözden geçirilip olabildiğin­ce eksiksiz ve bütünleşik hale getirilmesi gereğini de giderek daha açıklıkla gözler önüne seriyor. Benzeri bir gereklilik hiç kuşkusuz Osmanlı Türkçesi, Ermenice, Ermeni harfli Türkçe, Ladino, İbra­nice ve İbrani harfli Türkçe ve tabii İstanbul'da basılmış Rumca/ Yunanca yayınlar için de söz konusu. Karşılaştırmalı edebiyat ve dilbilim alanında bu konuyla ilgili yeni araştırmaların başlaması da umut verici: Gagavuzca külliyatı Karamanlıcayla dilbilimsel karşılaştırmalara konu oluyor, Kara­manlıca roman çevirilerinin asıllarıyla karşılaştırmalı eleştirel oku­maları yapılıyor. Bütün bu çalışmalar, doğru yolda olduğumuzun bir göstergesi - üstelik akademik camiada konuyla ilgilenenlerin sayısı arttıkça daha nitelikli çalışmalar da boy gösteriyor. Eldeki malzemeye yeni bakışlar getiren çalışmalar çoğalırken, hala bilinmeyen ya da varlığı bilinse de nüshalarına ulaşılamayan Kara­manlıca kitapların, elyazmalarının, süreli yayın külliyatının tespit çalışmaları çeşitli göçmen derneklerinde, aile arşivlerinde, Türk ve Yunanlı koleksiyoncuların arşivlerinde, Gennadius Kütüphanesi'n­deki Eugene Dalleggio evrakı arasında ya da bilgi kırıntılarının bizi yönlendirdiği başka yerlerde sürüp gidiyor. Bu tespit çalışmasının asli ve tek amacı bu belgelerin içeriklerini tasnif ederek erişilir hale gelme­lerini sağlamak - bunun yolu da işbirliğinden, güçbirliğinden ve bay­rağı devralacak yeni insanlardan geçiyor. Karamanlıca Süreli Yayınlar başlığı altında toplanabilecek beş öncü çalışma bu yolda yürütülen çalışmaların bir göstergesidir. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz karanıanlılar ve karamanlıca edebiyat üzerine araştırmalar (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Yunanistan devletinin dilsel homojenleştirme siyaseti ve Türkçe konuşanların en kısa sürede yeni koşullara uyum sağlama ihtiyaçları tek dilli kültürü dayatıyordu. Türkçe konuşan Rum Ortodokslar nihayet Yunan diline geçiyordu, ama bu süreç uzun ve acılı olacaktı. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Bu kitapta yayımlanan her bir çalışmada bana destek veren, katkıda bulunan herkese olan borcumu da bu vesileyle bir kez daha dile getirmek isterim. Küçük Asya Araştırmaları Merkezi'ne bu kitaba zarafet katan arşiv fotoğraflarını kullanma izni verdiği için yürekten teşekkür ederim. Bu fotoğraflar göçmen belleğini kayda geçirmek üzere KAAM için saha çalışması yürüten araştırmacıların kameralarıy­la çekilmişlerdi. Görüntülerin her biri o sırada saniyenin kesrinde yaşantıların küçücük bir bölümünü yakalar. Şimdiyse her biri bir ömrün hatıralarını yaşatıyor. Bu makaleleri Türkçeye çevirmek gibi güç bir işi üstlenen tüm çevirmenlere de gönülden teşekkürlerimi sunarım - özellikle de 90'lı yıllara ait ve öncü nitelik taşıyan, bazıları ortak imzalı ma­kalelerimi Tarih ve Toplum ile Müteferrika dergilerinde basılmak üzere çeviren Herkül Millas ve Erol Üyepazarcı'ya. Ve tabii ki eser­lerimin çoğunu Türkçeye kazandıran dostum Ari Çokona'ya sami­mi teşekkürler yolluyorum. Çeviri kadar önem taşıyan bir işi yaparak, bu kitabın derlen­mesine ve yayımlanmasına önayak olan Sabri Koz'a da çok teşek­kür ederim. Onun sebatı olmasaydı bu kitap ortaya çıkamazdı. 1990'ların ortalarından beri benim Karamanlıca konusundaki ça­lışmalarımın Türkçe yayımlanarak Türk okuruyla buluşması hu­susunun üzerinde ısrarla duran kişi odur. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz, Ne Türkçe yazar okuruz ne de Rumca söyleriz, Öyle bir mahludi hatt-ı tarikatımız vardır, Hurufumuz Yunanice, Türkçe meram eyleriz. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Sürüp giden ve gidecek çalışmalardan birinin de, arşiv belgele­riyle Küçük Asya Araştırmaları Merkezi'nde korunan mübadil ta­nıklıklarının birbirlerini bütünleyecek biçimde ele alınmaları oldu­ğunu belirtmem gerek. Anadolu'da Karamanlılar, Yunanistan'da mübadiller olarak bilinen bu insanlara ait tanıklıkların yorumlan­ması, en az resmi arşivler kadar önem taşıyor. Küçük Asya Araş­tırmaları Merkezi'nde bulunan ve araştırmacıların elyazılarıyla kayda geçirdiği sözlü tarih belgeleri, Küçük Asya Felaketi'nden ve Nüfus Mübadelesi'nden kısa süre sonra göçmenlerin tecrübeleriyle tanıklıklarını sıcağı sıcağına tarihe not düşmüştür. Makalelerden biri, günümüzde Güzelyurt adıyla anılan Karvali/ Gelveri kökenli göçmenlerin memleketlerinden göç yoluna düşüş­lerinden, Kavala'ya birkaç kilometre mesafede bulunan ve günü­müzde giderek kalkınan ve nüfusu artan Nea Karvali'deki yeni yurtlarına yerleşmelerine dair sözlü tanıklıkları ile Karvalili Kas­ma Çekmezoğlu'nun 1925-1930 döneminde Karamanlıca olarak yazıp yayımladığı göç destanını birlikte okuma imkanı sunuyor. Çekmezoğlu'nun dizeleri doğduğu topraklardan koparılarak yer­siz yurtsuz kalan ve zorunlu Nüfus Mübadelesi denen feci yıkımın altında ezilirken bir yandan yepyeni topraklarda kök salıp hayatta kalma mücadelesi veren hemşerilerinin çektiği acıları yansıtır. Her iki tanıklık da, bitmeyecek bir gurbete düşmüş Türkçe konuşan Anadolulu Rumların seslerini günümüze ulaştırır. Araştırmacıların kayda geçirdiği mübadil anıları da, Çekmezoğlu'nun dizeleri de bu göç meselesinin tarihinin yazımı için çok fazla bilgi içermese de, göçmen kimliğini oluşturan semboller ve tahayyüllerle göçmenle­rin algılama biçimlerine dair mühim bilgiler sunar. Eugene Dalleggio'nun 1 956 Ağustosu'nda Evia'daki mübadil yerleşimlerinde Karamanlıca kitaplar ararken tuttuğu saha notları da işte tam bu nedenle giriş bölümün ekinde yer alıyor. Bu notlar öncelikle Karamanlıca Bibliyografyası'nın hazırlanış sürecine dair eşsiz bir tanıklık. Göçmenlerin Anadolu'daki ata topraklarından gelirken, kutsal yadigarlarmışçasına yanlarında getirip muhafaza ettikleri kitaplar için yapılan sistemli araştırmanın ayrıntılarını gözler önüne seriyor. İkinci olarak da, Evia örneği üzerinden Kü­çük Asya Araştırmaları Merkezi'nin 1 948-1 964 döneminde yü­rüttüğü ve göçmen hafızasını kayda geçirmeyi amaçlayan devasa projesini özlü biçimde tanıtıyor. KAAM için çalışan araştırmacılar, Halkida ve civar köylerdeki mübadil yerleşimlerinde art arda dü­zenledikleri saha çalışmalarıyla hem göçmenlerin hatırladıklarını kayda geçirerek, hem Türkçe konuşan Ortodoksların yazılı ve ba­sılı edebiyat örneklerini derleyerek, Türkiyat araştırmaları sahası­na eşi benzeri olmayan bir katkıda bulunmuşlardır. Bu kitabı oluşturan makalelerin her biri farklı birer sebep ve sai­kin sonucu kaleme alınmışlardır; bundan dolayı da tarzları birbirle­rinden epey farklıdır. Yine aynı sebepten, her biri yazıldığı dönemin meseleleri etrafında şekillenmiş örneklerdir. Bu yüzden bu derleme­de bile bağımsızlıklarını koruyorlar. Elbette ki eskiden yazılmış bu metinleri günümüzde yeniden yayımlamaya girişirken, onları elden geçirerek olabildiğince zenginleştirmeye ve güncellemeye gayret et­tim. Ama bu müdahalelerim onların ilk var oluş biçimlerinin kay­bolmasına yol açmamalı, her makale yazıldığı dönemin ruhundan kopmadan kalmalıydı. İşte bu sebeple kitabın bölümleri arasındaki çeşitli tekrarları ya da çakışmaları gidermek gibi bir kaygım olmadı. Zira kitabın daha uyumlu bir bütün olması adına daha fazla müda­halede bulunmam, ayrı ayrı çalışmaların özgün hallerinden ve ba­ğımsızlıklarından ödün vermek anlamına gelecekti. Her biri kendine özgü nitelikler taşısa ve üslup farklılıkları gös­terse de, bu makalelerin konuya farklı açılardan, farklı mesafelerden bakışlarıyla, genelleştirmeleri ve özelleştirmeleriyle; epeydir bilinen verileri, kayıtları ve bulguları yeniden yorumlamalarıyla birbirlerini hütünlediklerini düşünüyorum. Bir yandan bağımsızlıklarını korur­ken bir yanda da bütün halinde ortak bir noktaya odaklanıp bu kitabın başlığını doğru biçimde doldurarak, Türkçe konuşan Ana­dolulu Ortodokslara ve onların ürettiği edebi külliyata dair tartış­malara olumlu katkılarda bulunacaklarını tahmin ediyorum. (Gerçi Rum İsek de Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz)
  • Στη Αλάνια, απέναντι σχεδόν από την Κύπρο, μια πλάκα πάγκου ζαχαροπλαστείου, αποκαλύφθηκε, 138 χρόνια μετά, ότι ήτανε ταφόπλακα πλούσιας τουρκόφωνης ρωμηάς. Ας διαβάσουμε στα καραμανλήδικα, την ελληνοκαραμανική επιγραφή: “Bu kabirde bulunan, kençliğine doymayan, muradına ermeyen, atalarının belini büyken, Hacı Elefterios oğlu, Paraskeya kerimesi rahmetli Maria 1 Kasım (Novembr) 1867 tarihinde deblid olup, 1881 Yulio (Temmuz) 18 tarihinde emri darı Pağa olup, fani dünyadan ebedi ömre niyaz eyledi. Kiraat iden rahmet eylesin.” Αυτή που βρίσκεται στον τάφο αυτόν, που δεν χόρτασε τα νιάτα της, που δεν εκπλήρωσε τους πόθους της, κόρη του Παρασκευά, γιου του χατζή Ελευθέριου, η μακαρίτισσα Μαρία, που γεννήθηκε την 1η Νοεμβρίου 1867, στις 18 Ιουλίου 1881, από τη θνητή βιοτή μετοίκησε στην αιώνια ζωή. Ο αναγνώστης ας την μακαρίσει. (Karamanlıca Kitaplar)
  • ''2000 YILINA KADAR MÜBADİLLERİN TARİHİ VE YUNAN TARİHYAZIMINDAKİ YERİ'' ADLI MAKALEDEN: * ''Eski, yeni rejim ve devletlerin, kimlik gruplarının ve uzun süredir Soğuk Savaş'ın buz tabakası altına gizlenmiş güçlerin tarih konusunda siyasal baskıları, yaşamım boyunca tanık olduğum en büyük boyutta. Ve modern medya toplumu, geçmişimize görülmemiş bir önem ve pazarlama potansiyeli verdi. Tarih, bugün gerçek geçmişi istemeyen, sadece amaçlarına uygun bir tarih isteyenler tarafından değiştiriliyor ya da uyduruluyor. Bugün tarihi mitolojinin büyük çağıdır. Tarihin profesyonelleri tarafından savunulması bugünün siyasetinde her zamankinden daha acildir. Bize ihtiyaç var. (Nüfus Mübadelesi)
  • KULAVUZ OLACAK REİS KALMADI VI Muhacir Sedası bağırır heman Tozdan dumandan okunmaz ferman Perüşan olmuşuz biz pek yaman Davamızı faslidecek kadi kalmadı. Bakınız kış kapuya dayandı Sanmayın hökümet uykudan uyandı Bu işte gine*/*yine muhacirlar yandı Hele siz bu kış da dayanın ayaza Sağ kalan yetişir inşallah yaza. Otomobil tramlar milleti soydi Zannitmeyin daha gözleri doydu Hapısı*/Hepsi de kasaya milyonlar koydu Muhacirlar ağlar iken zenginler güldü. Şehirde ne yol var ne yolda fener Hökümet mihferi böyle mi döner Ekmekler çıkıyor sanmayın iner Hazır ol, ey muhacir, gine açlığa. Zenginler girdiler gine kol kola Biri sağa çeker diğeri sola Muhacirler girmiş bir çıkmaz yola Kulavuz olacak reis kalmadı. H.İ. (Muhacirname)
  • İLBER ORTAYLI * Yakın tarihte nüfus mübadeleleri olmuştur. Bunlar genellikle, ana unsurdan sayılan bir kavmin sınırlarını aniden değiştiren savaş ve ardından gelen sözde bir barışla komşu ülkede kalması neticesinde ortaya çıkar. Bazı halde, bu barışla birbirinden ayrılan topluluklar karşılıklı olarak iki devlet arasında değiştirilir. Bu zorunlu göçün en sorumsuzca düzenlenen, adeta insanları göçe zorlayan ve katliamlarla biten en müthiş örneği Hint alt kıtasının parçalanması sırasında Hindistan’la Pakistan arasındaki mübadele olmuştur. Dünyanın şu anda, bu gibi haksız nüfus mübadelelerine gebe olduğu mıntıkalar bulunuyor ve bunlar bizden çok uzakta değil. Yirminci yüzyılda İtalya’daki Tirollu azınlık için gerçekleşmeyen böyle bir mübadele, diğer yandan Beserabya’dan Almanya’ya sevk edilen bir Alman nüfus söz konusuydu. Üzerinde en çok tartışılan ve o nispette de hakkında bilinmeden konuşulan mübadele ise Türk-Yunan mübadelesidir. 1923 Türk-Yunan Zorunlu Mübadelesi, Yunan ana kıtasındaki Türklerle İstanbul, İmroz ve Bozcaada'da Rum Ortodoks nüfusu hariç Anadolu’daki Rum Ortodoks nüfusu mübadelesidir. Anadolu’daki nüfus içinde Türkçe konuşan ve Yunanca bilmeyen Karamanlı dediğimiz nüfus da vardı. Küçük Asya Felaketi denilen yenilgiden sonra Yunanistan’ın isteği üzerine büyük devletlerin zorlaması ve Türkiye’nin de kabulü ile nüfus mübadelesini yürürlüğe konmasıyla ortaya çıkan süreci incelemek üzere sevgili meslektaşımız Evangelia Balta’nın 2003 ile 2013 yılları arasında kaleme aldığı altı monografik çalışma, yani uzun makalenin bir araya getirilmesiyle önümüze bu kitap çıkmıştır. Evangelia Balta, gerek aile yapısına ve etnografik kültüre gerekse iktisadi ve siyasi oluşumuyla bu konuyu incelemeye en yetkili kalemdir. Türkçe ve Osmanlıcasının Yunancası kadar kullanıldığı bu çalışmalarda Karamanlı kültürü neşriyatı 1920’lerde Yunanistan ve Türkiye’de, fakat bilhassa Yunanistan’da mübadil nüfusun karşılaştığı yerleşme ve uyum problemlerini ele almıştır. * Burada mübadillere ait Yunan tarihyazımının incelenmesi, mesela Makedonya bölgesine gelen Anadolulu Hıristiyanlara Makedonya’dan Anadolu’ya gönderilen Müslümanlar üzerine yapılan çalışmalar mukayeseli olarak ele alınmaktadır. Profesör Balta haklı olarak, Türkiye’deki mülteciler üzerindeki çalışmaların daha çok Girit mübadilleri üzerine yoğunlaştığını söylüyor. Bu daha çok, Giritlilerin çocukları ve torunlarının kendi hayatları ve kültürlerinden ileri gelen bir ilginin sonucudur. Kıta Yunanistan’dan gelenler için mazideki hayat daha çok aile içi bir anlatı, gittikçe unutulan ve artık kavranılması zor olan bir mazidir. Benzer durumun Yunanistan’a göç edenler için de söz konusu olması mümkündür. Dolayısıyla Evangelia Balta gibi araştırmacıların artması gerekliliği ve dostumuzun yaptıklarının önemi anlaşılmaktadır. * Kitabın ikinci bölümünde mübadil Anadolulu nüfusun Yunanistan’ın muhtelif bölgesindeki yerleştirilme ve uyum sorunları ele alınıyor. Bu bence kitabın samimi bir münevver elinden çıkan en ilginç bölümüdür. Buradan edindiğimiz sonuç şudur: Mübadil nüfus üzerinde çalışan Yunanlılar arasında açık sözlü sosyal bilimcilerin var olduğu anlaşılıyor. Karışık nüfuslu Makedonya ve Trakya gibi eyaletlerde mübadil nüfus üzerine yapılan araştırmalar iki ülke tarihi dışında antropoloji literatürüne önemli katkı sağlayacak boyuttadır ve o nispette de görmezden gelinmiştir. 1923-1924 Zorunlu Nüfus Mübadelesi, hiç şüphesiz ki çağdaş Türkiye’yi ama ondan daha çok çağdaş Yunanistan’ı etkilemiştir. Buna paralel olarak modern Yunan tarihçiliği bu konuyla Türklerden çok daha fazla ilgilenmektedir. Türk antropologları, sosyologları ve tarihçileri bu konuda çok az sayıda monografi ve derli toplu kitap üretmiştir ve kamuoyumuzdaki bilgi yetersizliği, hatta yanlışlıkları da bundan ileri gelmektedir. Kuşkusuz siyasi istismara açık bir konuda bilimadamlarının suskunluğu veya yetersiz kalışı birinci derecede önemli bir sorundur. Evangelia Balta gibi arkadaşlarımızın ve benzerlerinin çalışmalarının örnek ve terbiye edici bir unsur olmasını temenni ederiz. (Nüfus Mübadelesi)