ergul
diorex

Ersin Ergün kimdir? Ersin Ergün kitapları ve sözleri

Şair Ersin Ergün hayatı araştırılıyor. Peki Ersin Ergün kimdir? Ersin Ergün aslen nerelidir? Ersin Ergün ne zaman, nerede doğdu? Ersin Ergün hayatta mı? İşte Ersin Ergün hayatı...

  • 30.12.2022 20:00
Ersin Ergün kimdir? Ersin Ergün kitapları ve sözleri
Şair Ersin Ergün edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ersin Ergün hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ersin Ergün hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ersin Ergün hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Tam / Gerçek Adı: Ersin Ergül Keleş

Doğum Tarihi: 1957

Doğum Yeri: Adapazarı

Ersin Ergün kimdir?

1957'de Adapazarı'nda doğan Ersin Ergün, Kurtuluş İlkokulu, Ozanlar Ortaokulu ve Adapazarı Lisesi'nin ardından eğitimini ODTÜ'de sürdürmüştür. 70'li yılların yoğun sosyal ve siyasi olaylarını en yakıcı biçimde yaşayan Ersin Ergün, daha sonra 12 Eylül'ün hatırı sayılır mağdurlarından da biri olmuştur.

Şiir çalışmaları esas olarak bu dönemde yoğunlaşmış ve ilk kitabı Bir Avuç Şiir 1987 yılında basılmıştır. Daha sonra Gülyangını Ömrümüz ve Yeniden Haziran adlı kitapları yayınlanan Ersin Ergün İsveç ve Katalan PEN kluplerinin onursal üyeliğine alınmış, bazı şiirleri İngilizceye çevrilerek Index For Censorship dergisinde ve İsveç'te yayınlanmıştır. Birçok şiiri bestelenmiş olup Beni Tarihle Yargıla, Kaybana Geceler, Gülyangını Ömrümüz, Didar Şensoy'a Ağıt, O Sönmez, Akıyordu Dere, Kanat Çırp en çok bilinenlerdir.

Şiir Dışında Direniş ve Ölüm Günleri adlı ortak bir anı öykü kitabının da yazarıdır. Ayrıca çeviri çalışmaları olmuştur.

Ersin Ergün Kitapları - Eserleri

  • Bir Avuç Şiir
  • Saklı Kırmızı
  • Gül Yangını Ömrümüz

Ersin Ergün Alıntıları - Sözleri

  • "Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is, Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla, Ve tarihle yargıla..." (Bir Avuç Şiir)
  • işitmez mi bizi yaşam kırım geçti üstümüzden ey kaşımdan seken kurşun ey yarası meri kuşun ufuklara denizlere anlatın bu öykümüzü gül tadında sürme çektik mavi kirpiklerine gökyüzünün çıplak ömrümüzü ateşboylarınca kurşun vadilerine atarak ve yaşamı öptük ağzından dudaklarımızı sırılsıklam kanatarak (Gül Yangını Ömrümüz)
  • “Susuyorsun, zaman susuyor; anıların ve aşkın çarpıp parçalandığı duvarlar susuyor.” (Saklı Kırmızı)
  • Bakma öyle Bir şey söyle Her şeye değsin Sen kaçak bir gece değilsin (Saklı Kırmızı)
  • ....dudaklarım iki keskin çığlık parçası öpersem ölürsün... ... (Gül Yangını Ömrümüz)
  • Beni Tarihle Yargıla 'Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is, Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla, Ve tarihle yargıla...' Bal değildir ölüm bana, İdam gül değildir bana, Geceler çok karanlık, Gel düşümdeki sevgilim, Ay ışığı yedir bana... ”Ahh... Ben hasrete tutsağım, Hasretler tutsak bana Bıyığımdan gül sarkmaz, Bıyık bırakmak yasak bana, Mahpus bana, sus bana. Yağlık ilmek boynuma... Sevgili yerine Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım, Ve sonra sabırla beklerim, Bulutları çekersiniz üstümden, Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız, Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana... Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim, Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum, Gözlerimde güneş koşar, Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma...” Duygu bana, öykü bana, Roman gibi her an bana Hücremde yalnızım gel, Gel düşümdeki sevgilim, Soyunup hazırlan bana. “Biraz sonra asmaya götürecekler beni, Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni, Hoşçakalın sevdiklerim; Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök... Bütün doğa hoşçakalın... Hoşçakalın sevdalılar, Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar, Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar, Hoşçakalın... Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları, Sevda türküleri ve şiirler. Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler. Dağlarında yürüdüğümüz toprak, Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın... Hoşçakalın ağız tatlarım; Sıcak çorbam, çayım, sigaram... Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram... Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı, Ve kalemimi, ve saatimi, Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar Hoşçakalın, hoşçakalın...” Dostum bana, sevdam bana, Soluğunu geçir bana, Uyku tutmuyor gözüm, Anılar sıraya girdi. Gel anne süt içir bana. ”Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar, Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar, Yedi bölge, dört deniz, Yedi iklim, altmış yedi şehir, Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları... Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar, Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar, Ve işçiler ve köylüler... Hoşçakal ülkem Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim, Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya, Hoşçakalın dünyanın bütün halkları, Sınırlı olmayan mekâna, Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben; En sevda halimle, en yaşayan halimle, Gidiyorum dostlarım, Hoşçakalın, hoşçakalın... Beni yaşamımla sorgula iki gözüm, Beni yüreğimle, beni özümle, Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni, Tarihle anla beni, Ve öyle yargıla. (Bir Avuç Şiir)
  • “Kalbimiz uçurumlarda birbirimize tutunduğumuz dal.” (Saklı Kırmızı)
  • ....her sözcükten bir parça kestim ellerimde anlam tadı var her direniş kentinden bir barikat biraz hayat biraz ölüm her özgürlük savaşından bir parça umut her ülkeden birer devrim her isyandan bir parça kestim ellerimde tarih tadı var bende her halktan bir parça yaşar.... ... (Gül Yangını Ömrümüz)
  • O güzel havalarda Maviye çalardı gözlerin. (Saklı Kırmızı)
  • işitmez mi bizi toprak dalımızdan düştü yaprak tenimizden esmez bahar ey özlem yüklü sabahlar gelinlere gençkızlara anlatın bu öykümüzü gül tadında düşler koyduk mavi sofrasına gökyüzünün dudaklarımızı ateşboylarınca tarih rüzgarlarına katarak ve güneşi öptük ağzından genç ömrümüzü toprağa akıtarak (Gül Yangını Ömrümüz)
  • Saklı Bir Kırmızı’da Sarılırdık Sevdanın Asi Ezgisine... (Saklı Kırmızı)
  • ...bu asma yaprakları rüzgârda süzülerek uçar bir genç kızın yürüyüşü gibi bulvarda endamlı bu asma yaprakları incir yaprağı yerine de geçer bu asma yaprakları biraz müstehcen mi yoksa aklım karıştı aklım karıştı özlemin yanık kokusu ellerimin ıssız gecesi bu asma yaprakları mahkeme kapılarında sürünen ''oğlak dönencesi'' ama açlığın ortasında en çok yemek reklamları müstehcendir kimse bilmez... .... (Gül Yangını Ömrümüz)
  • ....gaspedilen haklarımızı geri almak için giriştiğimiz süresiz açlığın otuzlu günlerini yaşarken, bir gece gelen kanlı bir emirle çelik tabutlara benzeyen ringlere tıka basa doldurularak eskişehir'den aydın'a doğru bir ölüm yolculuğuna çıkarıldık... ... (ersin ergün keleş) (Gül Yangını Ömrümüz)
  • hüznün bir tadı vardır gözyaşlarının ve acının saç baş yolmanın en korkunç ayrılıkların ıssızlığın ve yalnızlığın bir tadı vardır bir adı vardır bu sıkıntı bulutunun adı yok (Saklı Kırmızı)
  • artık savunmaya gerek yok kendimi hayat yeterince söyledi zaten söyleyeceğini geride kırık bir gülümseyiş geride dudak kıyısı bir hüzün şiirlere saklanıp susmuş bir acı küllerini duvara savurmuş bir aşk sonra paramparça geri toplanmış kıvılcımlara ateşe hayata yalnızlıklara (Saklı Kırmızı)
  • ...seni çiçeklerden derdim sevda günlerinden sonra seninle baharı yaşadık ve ben bir pınardan su içer gibi aktım gözlerine... ... (1987) (Gül Yangını Ömrümüz)
  • "Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is, Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla, Ve tarihle yargıla..." (Bir Avuç Şiir)
  • ...hangi utanç çağının eseridir bu hangi hitlerin bu ne iştir etimize geçen kanatan koparan öldüren hep aynı diştir... ... (Gül Yangını Ömrümüz)
  • iki serin bıçak şimdi gözlerin (Saklı Kırmızı)
  • beni yaşamımla sorgula iki gözüm beni yüreğimle beni özümle. bilimle anla beni felsefeyle anla beni tarihle anla beni ve öyle yargıla. (Bir Avuç Şiir)

Yorum Yaz