Enver Aysever kimdir? Enver Aysever kitapları ve sözleri
Türk Tiyatrocu, Televizyon Program Yapımcısı, Sosyolog, Politikacı ve Yunus Nadi Roman Ödülü Sahibi Yazar Enver Aysever hayatı araştırılıyor. Peki Enver Aysever kimdir? Enver Aysever aslen nerelidir? Enver Aysever ne zaman, nerede doğdu? Enver Aysever hayatta mı? İşte Enver Aysever hayatı...

Doğum Tarihi: 1971
Doğum Yeri: İstanbul
Enver Aysever kimdir?
Hayatı
1971’de İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Doğuş, Yeditepe ve Arel üniversitelerinde dersler verdi. Bir yıl CHP PM üyeliği de yapan yazar, evli ve bir çocuk babasıdır.
Tiyatro çalışmaları
Enver Aysever, lise yıllarında amatör olarak tiyatro ile ilgilenmeye başladı. 1992 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümüne başlamadan hemen önce "Durdurulmuş Zamanın Fotoğrafı" adlı ilk profesyonel oyununu yazdı, sahneye koydu ve oyuncu olarak yer aldı. Oyunun provaları Galatasaray Lisesi'nin jesti sayesinde okulun Tevfik Fikret tiyatro salonunda gerçekleştirilebildi. İlk gösterimleri Beyoğlu Tünel semtindeki Baro Han adlı iş hanında bulunan tiyatro salonunda gerçekleştirildi. Kurucusu olduğu Tiyatro Çisenti adlı tiyatro topluluğunda uzun yıllar yazar, yönetmen,oyuncu ve sanat yönetmeni görevlerini yürüttü. "Renkler ve Günce", "Yağmurla Gelen Yüzler", "Yabancı'da Camus", "Açık Evlilik", "Dilekçe", "Frankie and Johnny", "Bir İstanbul Masalı", "Şimdi Yaşa Sonra Öde" gibi oyunların yazarlığını ve yönetmenliğini üstlendi. Atilla İlhan'ın şiirlerinden yararlanarak "Ne Kadınlar Sevdim" adlı oyunu yazdı ve sahneye koydu. Sonraki yıllarda çocuk oyunları yazmaya yöneldi. "Bebişler Karnavalı", "Renkler Cumhuriyeti", "Beyaz Dişler Ülkesi", "Güneşi Güldüren Soytarı", "Kakaolu Olsun", "Yaşamak Güzel Arkadaşım" adlı çocuk oyunları bu döneme aittir.
Yazın çalışmaları
Yazdığı çocuk oyunlarını "Çocuk Oyunları 1" adlı bir kitapta topladı. "Geç Kalmış Romantik" adlı bir öykü kitabının ardından, Bir An Bin Parça adlı bir roman yazdı. Bu romanı ile 2006 Yunus Nadi Roman Ödülü sahibi oldu. Ayrıca "Nasıl Yazar Olunur" ve "Yaralısın Türkiye" adlı deneme kitaplarını yazdı.
Bir yandan çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlandı. Finansal Forum, Varlık, Gösteri, İnsancıl, Cumhuriyet ve Birgün gazete ve dergilerde makale, deneme ve araştırma yazıları yayınladı.Televizyon Gazeteciliği ve Sahne Sanatları dersleri verdi. Remzi Kitap gazetesinde Genel Yayın Yönetmenliği yaptı ve başyazıları kaleme aldı. Akbank Kültür Sanat Merkezi'nde Ayın Güncesi adı altında halka açık kültür ve sanat tartışmaları düzenledi. Doğuş Üniversitesi'nde yazarlık atölyesi çalışmalarında bulunmuştur ve hâlen Kültür Sanat Yönetmeni görevini yürütmektedir.
Televizyon programcılığı
TV8’de “Lacivert”, NTV Radyo’da “Kurşun Kalem” adlı edebiyat programlarını hazırladı, sundu. TV8 "Haber Aktif" programının içinde "Yazın Aktif" köşesinin sürekli konuğu olarak yorum ve eleştiriler yaptı.
2007 yılından itibaren Skytürk televizyonunda Sky Türk televizyonunda "Aykırı Sorular" adlı siyasal tartışma programını hazırlayıp, sundu. Yine Sky Türk televizyonunda, aralarında Kemal Kılıçdaroğlu, Dengir Mir Mehmet Fırat, Şaban Dişli ve Metin Karakaş'ın katıldığı tartışmaların da yer aldığı "Ayrıntılar" adlı tartışma programını da hazırlayıp yönetti. Aynı televizyonda “Siyasal Analiz”, “Sokağın Sesi”, “Üç Soru İki Yorum”, “Zamana Karşı” adlı programları hazırladı, sundu ve yorumcu olarak görev aldı. Kanaltürk televizyonunda “Gündem Demokrasi”, “Ters Cephe”, “Pazar Politika” programlarında yorumculuk yaptı.
2011-12 sezonunda CNN Türk televizyonunda “Dört Bir Taraf” programında Altan Öymen, Nazlı Ilıcak ve Nagehan Alçı ile birlikte yorumcu olarak yer aldı. Aysever, CNN Türk'te "Aykırı Sorular" adlı programı hazırlayıp sunmaktadır.
Bir süre, Cem Vakfı'na yakın olan Cem TV kanalının yayın danışmanlığını yaptı.
Siyasi çalışmaları
Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı seçilmesinden sonra yaptığı davet ile aktif siyasete atıldı. Aysever, o dönemde hem yazılı basında hem televizyonda gazeteciliğe devam etmekteydi. CHP Parti Meclisi'ne seçildikten sonra bu iki görevin bağdaşmayacağını belirterek 13 Nisan 2010 tarihinde Birgün gazetesinden ayrıldı.Aysever, adaylıkların belli olmasının hemen ardından 11 Nisan 2011 tarihinde, Mehmet Haberal ve Sinan Aygün gibi sağ görüşlü isimlerin adaylığına tepki göstererek CHP'deki bütün görevlerinden istifa ettiğini açıkladı.
Enver Aysever Kitapları - Eserleri
- Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı
- Tepeden Tırnağa İsyan Nazım Hikmet
- Gece Bekçisinin Rüyası
- Kişisel Direniş Kitabı
- Bir An Bin Parça
- Aykırı Sorular
- Yazmak Güzel Şey Be Kardeşim
- Nasıl Yazar Olunur?
- Yazgıcılar
- Edebiyat Ölmelidir!
- Yaralısın Türkiye
- Geç Kalmış Romantik
- Bize Sağanak Aşk Lazım
- Nisan'a Mektuplar
- Öyle Bir Eylül Yok Artık
- Elli Yaşa Buruk Günce-46
- Ayrıntıdaki Şeytan
- Dostlar Kitabı - Kendi Patikanda Yürümek
- Renkler Cumhuriyeti
- Bir Semti Kendince Yazmak Ataköy
- Semtimize Sağanak Aşk Lazım
- Elli Yaşa Buruk Günce - 49
- Elli Yaşa Buruk Günce - 48
- Bir An Bir Parça
Enver Aysever Alıntıları - Sözleri
- daralınca senin gökyüzün daralacaktır benimkisi de. kalbinin gümbürtüsü hep yanı başımda hep yanı başında, kalbimin gümbürtüsü (Yazmak Güzel Şey Be Kardeşim)
- "Yanlış bir hayat, doğru yaşanamaz." Theodor Adarna (Bir An Bir Parça)
- İnsanın sormaya başlaması, en büyük talihsizliğiymiş aslında. (Bir An Bir Parça)
- Kaybedilecek vakte tahammül yoktur. Biriktirilmiş bir tümce kurmak içindir çaba. (Aykırı Sorular)
- Ahmet Rasim’den İstanbul’u Okumak… Bir güz akşamı insanın içini yakan, içini ürperten bir rüzgar esiverir aniden İstanbul’da. Hava yavaşça aydınlığını yitirir, yerini kurşun gibi bir gök alır, ardından kararır iyice…Telaşlı İstanbul trafiği akmaya çalışır, cılızlaşır saatler ilerledikçe. Gece yüzünü gösterir bir başka aleme dalar akşamcılar… Bir yerlerden müzik sesleri işitilmeye başlar. Fasıllar, kahkahalar, kavgalar, bir sarhoşun inlemesi, siren sesleri vurur yüzünüze… İstanbul ağırdan Dumalı bir hal alır…Kafalar bulutludur, hüzün ve sevinç yer değiştirerek düşer yüreğe! Bilenler bilir. Galata’dan ilerlerken Taksim’e doğru, aniden Ahmet Rasim düşer akla…Ahmet Rasim her daim İstanbul’un cilveli kentin ışıltısını, yalnızlığını, yükünü, ağrısını anlatır. Çoğu zaman hangi kentte yaşadığımızı unutur, günlük yaşamın buğultusunda kaybolup gideriz. Ya da öyle yaşamlar çıkar ki önümüze, bu koca kentte yalnız o insanlar yaşıyor sanırız. Değişen bir kentin yaşamı değildir, aslında toplumsal bir çöküntünün dışa vurumudur. İstanbul’u unutuverir, herhangi bir yermiş gibi algılamaya başlarız. Oysa bu topraklarda ne uygarlık yeşermiş, ne sevdalar yaşanmış, kimler gelmiş, kimler geçmiştir… İşte Ahmet Rasim bize anımsatır bu yaşantıları, yitirdiğimiz duyarlılıkları ve inceden davet eder İstanbullu olmaya… Kuşku yok ki büyük kentler, renkli çehreleri, halkının çeşitliliği ile ve herkese yer vermesiyle anlamlıdır. Farklılığın çoğulluğun zenginleştirildiği yerlerdir büyük kentler. Hele ki İstanbul gibi kıtaları birleştiren, uygarlıklar arasına bir köprü görevi gören bir kent ayrıca değerlidir, sürprizlidir. Böyle bir kenttin gettoları olur, kendi kimliğini korumaya çalışan azınlıkları olur, müzeleri olur benzersiz denizi, lezzetli balıkları, görkemli manzarası olur. Farklı bir bakış ister sizden İstanbul, farklı bir sevgi ve en önemlisi de direnç ve özen! Bedeli vardır istanbul’da yaşamanın ve keyfine varmak için bir öğretisi bulunur. Eğer işitmeye gönlünüz varsa duyarsınız sesini… Yahya Kemal’in şiirinde ışıldar İstanbul,Tanpınar’ın romanında, Münir Nurettin’in bestesinde…Sayısız aşkı tanımıştır yüreğinde ve çoklarını da kendine aşık etmiştir. Göğünde taşıdığı pırıltılı yıldızıyla, sonsuza başını diken minareleriyle ve en önemlisi sabah sıraya giren emekçileriyle dolu dolu bir kenttir. İşte bu kentin yüzlerini, 19. yüzyıl sonralarını, 20. yüzyıl başlarını anlatır bize Ahmet Rasim. Bir kent en iyi yaşantılarının izi sürülerek algılanabilir. Yazık ki Ahmet Rasim pek sık gelmiyor gündeme. Oysa bıraktığı benzersiz kaynaklarıyla çok önemlidir. Halka yakın, cilveli, eğlenceli diliyle anlatır öykülerini. Yaşamlardan çıkan, gerçek öykülerdir bunlar. Yapıtlarındaki ince saptamaları, işaret ettiği konu ve kişiler bize eski İstanbul’u İstanbulluyu betimler iyice. Belki Türk yazısında benzeri olmayan bir çalışmadır Dünkü İstanbul’da Hovardalık. Bir gece yaşamı belgesidir. Hürmüz’ün evi, Beyoğlu meyhaneleri, karnavallar, güzeller güzeli Eleni, Ermeni’si, Rum’u, Yahudi’si, incesazı, maskaraları, Ramazan eğlenceleri, kabadayıları, Arap bacıları hep bulursunuz içinde. Günler süren göz süzmeler, aşktan ince hastalığa tutulanlar, gece baskıları, jurnalciler, gizli içilen bir kadehin tadı taşar satırlardan. Bir şehri yaşamak, anlamak için öteki yüzünü de bilmek gerekir.; güzel süslerle, inceden alayla anlatır Ahmet Rasim. Meyhaneci Hiristo dostunuzdur, perukar(Berber) size eşlik eder, uykusuz geçen gecelere beraber katlanırsınız. Beyaz tenli, nur yüzlü dilberin yüzünü bir kerecik görmek için çıkarsınız İstanbul’un meşhur yokuşlarını. Baskınlar yaşarsınız, felaket tellalı imamları görürsünüz, kadınların entrikalarına şahit olursunuz ve bir keyif nargilesi de siz tüttürmek istersiniz aniden… İstanbul’u yaşamak güzeldir. Höpürdeterek içtiğiniz kahvenin tadı bir başkadır, dinlediğiniz kantonun sesi… Ahmet Rasim dost olur, eşlik eder size İstanbul’da. Ahmet Rasim Darüşşafaka’daki uzun öğrencilik yıllarını, çok sevdiği annesi sayesinde tanıdığı eski İstanbul kadınlarını, Babıali’nin bütün yüzlerini ortaya koyar. Keskin gözlem gücü sayesinde İstanbul’un tüm renklerini taşır kitaplarına. Bu günün okuru için Gecelerim ve Falaka, Ramazan Karşılaması, Ciddiyet ve Mizah ve en önemlisi Dünkü İstanbul’da Hovardalık bir hazinedir. (Nasıl Yazar Olunur?)
- Kitaplar ölür mü diye sorduğumda Umberto Eco dünyanın fişi çekildiğinde elinizdeki bilgisayarlar, cep telefonları, tüm sosyal medya, televizyonlar, radyolar, tabletler susacak ve o zaman yine kitaplar konuşacak demişti. Güvenmiyordu bilişime ve olanaklarına. Aptal olmadığını söylüyor ve uçakta okumak için yanına e kitap aldığına işaret ediyordu. Ama mutlaka kütüphaneme bir tane de basılı olanını alıyorum diye gülmüştü. (Kişisel Direniş Kitabı)
- Meğer sevgiliden gelen en ufak bir ışığa ne denli muhtaçmış deneyimsiz yürek! (Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı)
- “Aşk, yüreklileri sever.” (Geç Kalmış Romantik)
- Kaleminin gücü yaşamında hem talihi hem de talihsizliğidir. (Tepeden Tırnağa İsyan Nazım Hikmet)
- "Peki sonuçlarla mı yaşamı kavrıyoruz, süreçlerle mi?" (Gece Bekçisinin Rüyası)
- Başka yerlerde de yazdım: Yusuf Atılgan'a sormuşlar, "Üstat niye yazmıyorsunuz?" diye. Bilge bir cevap vermiş: "Ben yazmaktan çok okumayı seviyorum. "İşte bu tam beni yansıtıyordu. (Edebiyat Ölmelidir!)
- "Kitaplar ölür mü?" diye sorduğumda, Umberto Eco, "Dünyanın fişi çekildiğinde elinizdeki bilgisayarlar, cep telefonları, tüm sosyal medya, televizyonlar, radyolar, tabletler susacak ve o zaman yine kitaplar konuşacak" demişti. Güvenmiyordu bilişime ve olanaklarına. Aptal olmadığını söylüyor ve uçakta okumak için yanına e-kitap aldığına işaret ediyordu. "Ama mutlaka kütüphaneme bir tane de basılı olanını alıyorum" diye gülmüştü... (Kişisel Direniş Kitabı)
- “Vicdan tanrıysa eğer, herkesinki biricikti işte.” (Öyle Bir Eylül Yok Artık)
- “Yaşasın özgür ölüm. Mümkün müydü ki bu.” (Öyle Bir Eylül Yok Artık)
- Günahlar içinde kavrulan insanların olmadığı bir ülke hayaliydi benimki! (Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı)
- Bir yaşam süresince kendini sıfırlamak, temiz bir sayfa açıp yaşama yeniden başlamak mümkün mü? (Aykırı Sorular)
- Rüzgâr yalnız yaprak dökmez ağaçlardan (Bize Sağanak Aşk Lazım)
- Orta zekalılar, anlayamadıkları işlerin düşmanı olurlar. Çoğu dâhiler, birer deli, birer şarlatan, birer suçlu sıfatı ile orta zekanın düşmanlığına kurban gider. (Tepeden Tırnağa İsyan Nazım Hikmet)
- Kitaplıklarda bir de alınıp, daha sonra okunmak üzere kenara konmuş olanlar vardır. Onlar için şahane bir kum saati işler. Zamanı vardır her kitabın... (Kişisel Direniş Kitabı)
- Ölüm; kısa yolun uzun sonu... (Bu Roman O Kız Okusun Diye Yazıldı)