Emil Michel Cioran kimdir? Emil Michel Cioran kitapları ve sözleri
Filozof, Deneme Yazarı ve Tanınmış 20. Yy. Retorik Sentezcisi Emil Michel Cioran hayatı araştırılıyor. Peki Emil Michel Cioran kimdir? Emil Michel Cioran aslen nerelidir? Emil Michel Cioran ne zaman, nerede doğdu? Emil Michel Cioran hayatta mı? İşte Emil Michel Cioran hayatı... Emil Michel Cioran yaşıyor mu? Emil Michel Cioran ne zaman, nerede öldü?

Doğum Tarihi: 8 Nisan 1911
Doğum Yeri: Răşinari, Romanya
Ölüm Tarihi: 20 Haziran 1995
Ölüm Yeri: Paris, Fransa
Emil Michel Cioran kimdir?
Emil Michel Cioran (Emile Michel Cioran), Rumen yazar. (8 Nisan 1911 Răşinari, Romanya - 20 Haziran 1995 Paris) filozof, deneme yazarı ve tanınmış 20. yy. retorik sentezcisidir. Eserlerinin bir bölümünü Fransızca bir bölümünü ise Rumence kaleme almıştır.
Ortodoks bir papazın oğlu olarak dünyaya gelen Cioran, Sibiu şehrinde Colegiul National Gheorghe Lazăr Lisesi'nde okumuş ve on yedi yaşından itibaren Bükreş'de felsefe ve estetik öğrenimi görmüştür. 1928 yılında burada iken Eugéne Ionesco ve Mircea Eliade ile tanışmış ve onlarla sıkı bir dostluk kurmuştur. 1932'den itibaren düzenli olarak bazı dergilerde yazmaya başlamıştı. Bükreşli entellektüeller Eiserne Garde adlı radikal, faşist, anarşist partinin kabartması gibiydiler. Cioran, diğer bazı entellektüeller gibi bu gerçeği inkâr etmiyordu. Ve bolşevizmin boğdurucu şiddet ruhuna doğru yanılsamayla çekildiklerini görüyordu. Daha sonra bu düşüncelerindeki samimiyetin sıkıntılarını kendi öz eleştirisinde verirken etki altında kalmasından ve buna olan şaşkınlığından dolayı özür dileyecekti.
2. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar Eiserne Garde'nin sempatizanı, Hitler'in ve antisemitizmin takipçisiydi. 1933'de Hitler hakkında yazdığı şey çarpıcıdır: "Hitler kadar bugün bizi etkileyen, sempati uyandıran ve hayranlık bırakan başka bir politikacı lider göremiyorum!" Daha sonra bu açıklamasını şu şekilde soruyla karşılamıştır: "Öyleyse hümanizm nedir, neyini kaybetmiştir eğer Röhm-Putsch katliamında o denli moral ve ruhen zaten her şeyini kaybedenler öldürülüyorsa?!" 1933'den 1935'ye kadar Cioran, Berlin'de kalır. 1937'den sonra ömrünün geri kalan kısmını çatı katında bir evde yaşadığı Paris'de geçirir.
Önceleri Rumence yazan Cioran, 1945'den itibaren de Fransızca yazmaya başladı. Bir filozof olarak Fransızca dilinde isminin ilk duyulduğu, ya da okunduğunda etkileyici ve sürükleyici bir yumuşaklığı olamadığını düşünerek ismine M. kısaltmasını yani Michel eklemesini koydu. Bu isim değişikliği böylece tarihe E. M. Cioran olarak kaydoldu ve yazılarındaki etnik muhalifliğinin belirgin karakteri oldu. Cioran, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki tarihteki deneme yazarları ve radikal kültür eleştirmenleri içerisinde önemli bir yere sahiptir. Gerek denemelerinde, gerekse eleştirilerinde öncesinde pesimistçe yola çıkarken şaşkınlık yaratan yanılgılarının ve özdeyişlerinin vardığı zirve çaresizliktir. Bu tespite istinaden şunu söylemiştir: "Hiç bir kriterin olmadığı bir dünyada yaşamak isterdim" Hiç bir prensibin ve formun olmadığı bir dünya! Bir dünya ki, belirsizlikler diyarı; çünkü bizim şu ana dek yaşadıklarımız tamamen formlara, kriterlere bağlı o kadar yavan.
Lisansını Bergson üzerine hazırladığı bir tezle aldı. 1934'te Bükreş'te yayımlanan ilk kitabı Sur les cimes du d'sespoir Ümitsizliğin Doruklarında, kendisinin de kabul ettiği gibi, sonradan Rumence ve Fransızca yazdığı her şeyin özünü barındırır. Hayatın trajik boyutundan habersiz olmakla suçladığı Bergsonculuk'tan o dönemde koptu. 1937'de, dini bir krizin ürünü olan ve tartışmalar yaratan kitabı Gözyaşları Ve Azizler Üzerine yayınlandı. Aynı yıl, Bükreş Fransız Ensititüsü'den bir burs alarak Paris'e gitti ve oraya yerleşti.
1995 yılında Alzheimer hastalığından öldü. Cioran konservatif felsefeye olan ilgisini ilk gençlik yıllarında kaybetmiş, kişisel düşünce ve lirizm adına sistematik düşünce ve soyut spekülasyonlarda bulunmayı reddetmişti; "Hiçbir şeyi keşfetmedim. Ben sadece kendi hislerimin sekreteri olmaya devam ettim" Son dönem eserlerinde kötümser hava çoğu eleştirmen tarafından çocukluğundaki olaylarla ilişkilendirilmiştir. Ancak ondaki septiklik, nihilizme yakın duruşun tek bir sebebe irca edilemeyeceği de söylenebilir. Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi tanınmış varoluşçu yazarların eserlerindeki beşeri yabancılaşma teması henüz 1932'lerde genç Cioran'ın eserlerinde görülmektedir. "Varoluşun kendi evimizin hiçliği kendi sürgünlüğümüz olması mümkün mü?" diye sormaktaydı Cioran o yıllarda. Cioran insanlığın trajedisini değil fakat kendisi gibi hem düşünen hem hisseden bir ontolojik vatanından sürgüne gönderilmişliğin kolay kolay kimsenin hesabını yapmadığı iç çekişleriyle , bir yurtsuz kimliğiyle yaşamış ve yazmıştır. Dünyanın her günkü işleyişini, acılarını, sevinçlerini genelden ayrı düşen yönüyle kimi zaman buruklukla kiminde de kahırla yorulmuş bir farkındalıkla ilmek ilmek kitaplarına işlemiştir. Koyunun derdinden geçenlerin, hatta koyunun derdinde bile olmayanların hayatı muştulamalarının, rezilliklerinin ve kaybolmuş bir vicdanla bu hayatı olurlamalarıyla bir kez daha bu temele harç atanların asla anlayamayacakları bir yanlış yerde aranan 'cephane' olarak bilinmektedir. Öteden beri aynı döngünün aynı kıvrak zekayla birer parçası olmuş adam gibi adamların adam olmayan adamlıklarının ipliğini pazara çıkarmış ve aynı kahpeliği masallardan oluşmuş fazilet, uluhiyet ve vicdan tarzı tanımı kendi ellerinde oyuncak olmuş kutsal yaftalı aşağılık kavramları zihinlerin harcı yapan devridaim işbirlikçilerinin uyuttuğu bir insanlığı sersemliklerinden silkinmeye ömrünü adanmış eşsiz bir bilge.
Emil Michel Cioran Kitapları - Eserleri
- Tarih ve Ütopya
- Çürümenin Kitabı
- Burukluk
- Ezeli Mağlup
- Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne
- Gözyaşları ve Azizler
- Var Olma Eğilimi
- Yeni Tanrılar
- Umutsuzluğun Doruklarında
- Parçalanma
- Zamana Düşüş
- Aveux et Anathèmes
- Avare Düşünceler
Emil Michel Cioran Alıntıları - Sözleri
- Siyasî mücadelelere zarara uğramadan karışılamaz; çağımız, kanlı görüntüsünü o ilkelerin tabulaştırılmasına borçludur: Yakın geçmişteki sarsıntılar o ilkelerden, onların bir yanılgıyla çiftleşmesi ve bu yanılgıyı kolayca fiiliyata dökmesinden doğmuştur. (Tarih ve Ütopya)
- L’homme est libre, sauf en ce qu’il a de profond. À la surface, il fait ce qu’il veut; dans ses couches obscures, «volonté» est vocable dépourvu de sens. İnsan derin alanlar dışında özgürdür. Yüzeyde istediğini yapar; karanlığın katmanlarında "irade" anlamsız bir kelimedir. (Aveux et Anathèmes)
- "Keşfedilmemiş bir gezegen kadar uzaksın kendinden." (Çürümenin Kitabı)
- "Zaman, ancak kalabalığı ayaklar altına alarak, ezerek ilerler." (Tarih ve Ütopya)
- Istırap nedir? - Silinmek istemeyen bir his, hırslı bir his. (Parçalanma)
- «Tu n’as pas besoin de finir sur la croix, car tu es né crucifié» Çarmıha gerilmene gerek yok çünkü çarmıha gerilmiş olarak doğdun. (Aveux et Anathèmes)
- "Geçicilik duygusu her şey geçip gidiyor diye fısıldar hiç durmadan - her şeyin geçip gittiğini belirtmek için." (Avare Düşünceler)
- Je ne peux parler que de ce que jéprouve; or, je néprouve rien en ce moment. Sadece hissettiklerimden bahsedebilirim; Ancak şu anda hiçbir şey yaşamıyorum. (Aveux et Anathèmes)
- Sağlıklı olma hali duyum-dışı, hatta gerçeklik dışı. Acı bittiği anda varlığın da bitiyor. (Parçalanma)
- “Biraz olsun kasvet barındırmayan her şey, mutlaka bayağıdır.” (Parçalanma)
- Ben şahsen, düşüncelerini yaşayanlara değil de, yaşama doğrudan karışmış kimselere saygı duyuyorum. (Ezeli Mağlup)
- On ne peut consoler quelqu’un qu’en allant dans le sens de son affliction. Birini ancak ıstırabına eşlik ederek teselli edebilirsiniz. (Aveux et Anathèmes)
- “Dünya’da insan diye bir şey yok”dedim.”Hayatım boyunca Fransızlar, İtalyanlar, Ruslar gördüm. Birinin İranlı olabileceğini dahi biliyorum, fakat insana gelince, hayatım boyunca hiç onunla karşılaşmadım. Şayet insan varsa benim haberim yok.” (Ezeli Mağlup)
- Sorun bir şey için nasıl ölüneceğini bilmek değil, hiç için nasıl yaşanacağını açıklamaktır. (Avare Düşünceler)
- Bitip giden bir aşk öylesine zengin bir felsefi sınavdır ki, Bir berberi Sokrates’in dengi yapar. (Burukluk)
- “Put gibi yarına taparak yaşayanların hiç geleceği yoktur.” (Zamana Düşüş)
- İnsan, köklerine ihanet etmiş bir hayvandır. (Umutsuzluğun Doruklarında)
- Çünkü çok fazla bilgelik öfkemizi artırır ve çok fazla bilgi acımızı artırır. (Gözyaşları ve Azizler)
- İnsanı yıldıran süreç mi? (Umutsuzluğun Doruklarında)
- "Hayat Yasalarının başında çürüme gelir! (Çürümenin Kitabı)
Editör: Nasrettin Güneş