dedas
diorex

Claude Levi-Strauss kimdir? Claude Levi-Strauss kitapları ve sözleri

Fransız Antropolog, Etnolog ve Yapısalcı Antropolojinin En Önemli İsmi Claude Levi-Strauss hayatı araştırılıyor. Peki Claude Levi-Strauss kimdir? Claude Levi-Strauss aslen nerelidir? Claude Levi-Strauss ne zaman, nerede doğdu? Claude Levi-Strauss hayatta mı? İşte Claude Levi-Strauss hayatı... Claude Levi-Strauss yaşıyor mu? Claude Levi-Strauss ne zaman, nerede öldü?

  • 10.04.2022 18:00
Claude Levi-Strauss kimdir? Claude Levi-Strauss kitapları ve sözleri
Fransız Antropolog, Etnolog ve Yapısalcı Antropolojinin En Önemli İsmi Claude Levi-Strauss edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Claude Levi-Strauss hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Claude Levi-Strauss hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Claude Levi-Strauss hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 28 Kasım 1908

Doğum Yeri: Brüksel

Ölüm Tarihi: 30 Ekim 2009

Ölüm Yeri:

Claude Levi-Strauss kimdir?

Claude Lévi-Strauss, (d. 28 Kasım 1908 - ö. 30 Ekim 2009), Fransız antropolog, etnolog ve yapısalcı antropolojinin en önemli ismi.

Yaşamı

Claude Lévi-Strauss, Yahudi asıllı Fransız bir ailenin çocuğu olarak, 28 Kasım 1908 tarihinde Brüksel'de dünyaya geldi. Sanat eğitimi almış olan babası Raymond Lévi-Strauss, portre ressamlığı ile uğraşıyordu, annesi Emma Lévi-Strauss ise eğitimli bir ailedendi. Lévi-Strauss'un çocukluğu, Paris'te elit bir çevrede geçti. Babasının 1914 yılında I. Dünya Savaşı nedeniyle askere gidişinin sonrasında annesi ile birlikte Versay Başhahamı olan dedesi Emile Lévy ile yaşamaya başladı. Her ne kadar istemese de, Paris Sorbonne Üniversitesi'nde hukukbilimi ve felsefe okudu. O dönem Lévi-Strauss, Marx ve Freud'u keşfetti. Leon'da bir lisede iki yıl kadar ders verdikten sonra, 1935 yılında Sâo Paulo Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaya başladı. 1935'ten 1939'a kadar, Amozonlar'da Etnografik Elcilige el attı. II. Dünya Savaşından kısa süre önce Fransa'ya geri döndü. Gönüllü askerlik hizmetini yaptıktan sonra, Nev York'ta bir okulda ders vermek için, tekrar Fransa'yı terk etme kararı verdi. Burada Roman Jakobson ile tanıştı ve özellikle onun dilsel düşüncesinin etkisinde kaldı.

Lévi-Strauss'un durgunluğu bende bir çekingenlik hissi uyandırıyordu, ama bunu ustaca kullanırdı o; bir ölü yüzü ve hiç ifadesiz bir sesle izleyicelirimize tutkuların çılgınlığını anlattığında onu çok komik bulmuştum.

—Simone de Beauvoir, Memoires d'une jeune fille

1944'te Fransız Dışişleri tarafından Fransa'ya çağrıldı ve ardından Fransız Konsolosluğunun Kültür Danışmanı olarak, yeni araştırmalarını tamamlayabilmesi icin New York'a gönderildi. 1949'da Paris'te Musée de l'Homme'un müdürlüğünü yaptı, 1959'dan 1982'deki emekliliğine kadar, Collège de France'da Sosyal antropoloji profesörü olarak görevde kaldı.

Düşünceleri

Dünya, hayatına insansız başladı, hayatını insansız sona erdirecek.

​​—Claude Lévi-Strauss, 1955

Descartes ve Sartre'a şiddetle karşı çıkan yapısalcılığın kurucusu ünlü Fransız antropologudur. Levi-Strauss'a göre, biz öncelikle bilinç değil de, dilin, kültürün ve eğitimin ürünü olan toplumsal yaratıklarız. Felsefeyi çokça meşgul eden özne-nesne ayrımı üzerinde hiç durmayan Levi-Strauss, yapısalcılığın bir bilim olduğunu söyler. Buna göre, yapısalcılık işe, insan etkinliğinin temel öğelerini, eylemleri ve sözleri sınıflayarak başlar ve daha sonra bu öğelerin nasıl birleştiğini inceler; yapısalcılık, bundan dolayı her tür insan etkinliğiyle ilgili nesnel yasalara ulaşmayı amaçlayan bilimsel bir araştırmadır.

Yapısalcılıkla ilgili fikirlerinin temelini Ferdinand de Saussure’un modelinden alan Levi Strauss, aynı zamanda kendisinden sonra gelen kuramcılara da önderlik etmiştir. Saussure yapısal analizi, "ezeli evrensel insan gerçeklerinin" keşfedilmesinde bir yöntem olarak sunmaktadır. Saussure Dil'i bir yapı olarak ele almakla, yani dili kendi içögelerinin işleyişi bakımdan değerlendirmekle bu yöntemi geliştirmiştir.

Levi-Strauss içinse, özellikle, evresensel insan gerçeklikleri, insan olma niteliği sayesinde bütün insanlar tarafından paylaşılır ve yapının her düzeyinde gözlemlenebilir hale gelmektedir. Levi-Strauss, kültürel alanı Saussure'ün yöntemiyle değerlendirmeye girişir. Tıpkı, bir göstergeler sistemi gibi ele alır Kültür olgusunu.

Yapının farklı düzeylerinde ele alınma biçimlerinden biri ise Levi-Strauss'un bu yapı taşları arasındaki ilişkilerin benzerlik ya da farklılık prensibi dahilinde "çift kutuplar" (binary pairs/binary oppositions) etrafında gerçekleşmesidir. Bu çiftler, farklı olmalarıyla Saussure'ün paradigmalar fikriyle ya da aynı olmalarıyla sentagmalar ile "değiştirilebilir" duruma gelmektedir. Levi Strauss'a göre üniteler ya da ögeler arasındaki ilişkiler çiftler aracılığıyla anlaşılabilir. Elmanın elma olduğunu armut ya da kavun ya da karpuz ya da çilek olmadığını bildiğiniz için söyleyebilirsiniz. Ama elmanın "ne" olduğunu elmayı bir başka ögeyle karşılaştırarak belirleyebilirsiniz. Levi Strauss için A’nın ya da B’nin ne olduğu değil, A ile B arasındaki ilişkiler önemlidir. Çünkü, yapısalcılık, bir şeyin başka bir şeyle ilişkisini temellendiren Sistemin ya da Yapı'nın kendisiyle ilgildir esas olarak.

Claude Levi-Strauss Kitapları - Eserleri

  • Mit ve Anlam
  • Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji
  • Irk, Tarih ve Kültür
  • Hepimiz Yamyamız
  • Hüzünlü Dönenceler
  • Yaban Düşünce
  • Bakmak Dinlemek Okumak
  • Yapısal Antropoloji
  • Din ve Büyü
  • Günümüzde Totemizm
  • Ayın Öteki Yüzü
  • Montaigne'den Montaigne'e
  • Uzaktan Yakından
  • Yapısal Antropoloji Sıfır

Claude Levi-Strauss Alıntıları - Sözleri

  • Fa minör tonunda yazılmıştır ama hepsi kromatik inen prelüd ve orkestranın interlüdleri sanki tonalitenin fikrini ve algısını bile yok etmeye dört elle sarılmışlardır. Zira bu yıkıcı kromatizmden sonra, modülasyon küçük bir tonal kalede (Yanıt'ın yazarı "temeldeki basa aittir" diye vurgular) kurulur: Onu oluşturan üç nota toniklerdir, ilki tamamladığı parçanın, ikincisi (la bemol) onun ilgilisi, üçüncüsü de, hem izleyecek parçanın (mi bemol) toniği hem de öbür iki tonun ilgilileridir. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • İnsanların bi­yolojik evriminin ritmini ve yönelimini büyük ölçüde belirle­yen şey, dünyanın çeşitli yerlerinde insanların benimsediği kül­tür biçimleri ile geçmiş ve halihazırdaki hayat tarzlarıdır. Kültü­rün, ırka bağlı olup olmadığını sorma ihtiyacı şöyle dursun, ar­tık fark ediyoruz ki ırk -ya da bu uygunsuz terimden genel ola­rak ne anlıyorsak o- kültüre de bağlıdır. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Bundan on üç yüzyıl önce İslam, Batı dünyasının ancak çok kısa bir süre önce Marksist düşüncenin bazı yanlarıyla ve çağdaş etnolojinin doğmasıyla bulduğu, insan yaşamının tüm yapılarının (teknik, ekonomik, toplumsal, ruhsal) dayanışmasını içeren bir kuram oluşturdu. (Irk, Tarih ve Kültür)
  • (...) çünkü yalnızca hasta olan bir kimse iyileştirilebilir, topluma uyum sağlayamayan bir kimseyse, olsa olsa ikna edilebilir. (Din ve Büyü)
  • Tek genom için geçerli olan durum, topluluk için de geçerlidir; topluluk (birden çok genetik mirasın bu topluluk içinde meydana getirdiği kombinasyonla) her zaman öyle bir olmalı ki optimal bir denge kurulabilmeli ve bu denge topluluğun hayatta kalma şansını artırabilmelidir. Bu bakımdan denebilir ki genetik rekombinasyonlar toplumların tarihinde ne tür bir rol oynuyorsa, kültürel rekombinasyonlar da hayat tarzlarının, tekniklerin, bilgilerin, adetlerin ve inançların evriminde o tür bir rol oynar. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Daha çok boş zamanları vardır ve bu da hayal dün­yasına daha çok zaman ayırmalarını, kendileri ile dış dünya ara­sına inançları, düşleri, ayinleri, kısaca "dinsel" ve "sanatsal" diyebileceğimiz bütün faaliyet biçimlerini -adeta koruyucu bir yastık gibi- koymalarını mümkün kılar. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Zamanın yıkımlarından arta kalan sayısız çatlak, bir zamanlar bazı yitik uyumların yankılandığı yerlerde hiç bir zaman başlangıçtaki izlenimi vermeyecektir. (Yapısal Antropoloji)
  • ... Japon kültürü uç konumlar arasında salınmada şaşırtıcı bir yeteneğe sahiptir. (Ayın Öteki Yüzü)
  • O ressamlar hiç bir heykeli renklendirdiler mi, bilmiyorum; ama onlardan birini tablolarına koyarlarken onun hacmini yok ederler, onu yassı olarak temsil ederler, gölgeleri bastırırlar ya da tonlara dönüştürürler. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • Erkek kardeşle kız kardeş arasındaki bağ, “bütün toplumsal bağlar arasında en güçlü” olanıdır. (Yapısal Antropoloji)
  • Yapıtın güzelliğinden çok onun özgünlüğünü göz önünde tutuyorum. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • şarap rengi kara yaralar açılıyor güzelim tenlerde. (Bakmak Dinlemek Okumak)
  • "ortak özellikleri keş­fetmek için, önce farklılıkları incelemek gerekir". (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Duvarlar arasına sıkışmış bir uygarlığın güçsüz tanrıçası, artık sana yakarmayacağız! (Hüzünlü Dönenceler)
  • Kuzey Amerika'nın kuzey-batı dillerinden Chinook'ça, varlıkların ve nesnelerin pek çok özellik ya da niteliklerini belirtmek için soyut sözcükler kullanır. Boas, "bu dilde bildiğim bütün öteki dillerden daha çok başvurulur bu yola", der. Örneğin "kötü adam zavallı çocuğu öldürdü" önermesi, Chinook'çada "adamın kötülüğü çocuğun zavallılığını öldürdü" biçiminde verilir; bir kadının fazla küçük bir sepet taşıdığını anlatmak için de "bir istiridye sepetinin küçüklüğüne beşparmak otu kökleri koyuyor", denilir. (Yaban Düşünce)
  • Mitlerin anlamı iki anlatıdan birinde bulun­maz. Anlam ancak bu anlatılar arasında ilişki kurulduğunda or­taya çıkar. (Modern Dünyanın Sorunları Karşısında Antropoloji)
  • Büyüye maruz kaldığını bilen bir birey, bağlı olduğu grubun törelerine göre ölüme mahkum olduğuna içtenlikle inanır; bu inancı yakınları ve arkadaşları da paylaşır. O andan itibaren, topluluk ondan uzak durur ve onu çoktan ölmüş biri ve etrafı için bir tehlike kaynağı olarak görmeye başlar; topluluk, her fırsatta ve bütün davranışlarıyla, bu “kaçınılmaz” yazgısını kabullenen zavallı kurbana ölümü telkin eder. (Yapısal Antropoloji)
  • Gerçekten de, tanımladığımız biçimiyle akrabalık öğesinin ilkel ve ortadan kaldırılamaz özelliği, doğrudan doğruya ensest ilişki yasağının evrensel varlığından kaynaklanmaktadır. Bu, şunu demeye geliyor: İnsan toplumunda bir erkek yalnızca başka bir erkekten -bu onun kızı ya da kız kardeşi olabilir- kadın alabilir. (Yapısal Antropoloji)
  • Gençlik özerk bir bünye oluşturur. (Hepimiz Yamyamız)
  • "Herkes kendi alışık olmadığı şeye barbarlık der" (Hepimiz Yamyamız)

Yorum Yaz