Carson McCullers kimdir? Carson McCullers kitapları ve sözleri
ABD'li Yazar Carson McCullers hayatı araştırılıyor. Peki Carson McCullers kimdir? Carson McCullers aslen nerelidir? Carson McCullers ne zaman, nerede doğdu? Carson McCullers hayatta mı? İşte Carson McCullers hayatı... Carson McCullers yaşıyor mu? Carson McCullers ne zaman, nerede öldü?
Doğum Tarihi: 19 Şubat 1917
Doğum Yeri:
Ölüm Tarihi: 29 Eylül 1967
Ölüm Yeri:
Carson McCullers kimdir?
Roman, kısa öykü, oyun, deneme ve şiir türlerinde eserler üretmiştir. İlk romanı The Heart Is a Lonely Hunter (Yalnız Bir Avcıdır Yürek), Amerika Birleşik Devletleri'nin güney eyaletlerindeki toplumdan dışlanmış, uyumsuz karakterlerin manevi yalnızlıklarını konu alır. Yazar diğer eserlerinde de benzer mekanları ve temaları kullanmıştır.
McCullers 1917 yılında Columbus, Georgia'da orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Asıl adı Lula Carson Smith idi. Annesi Amerika Konfedere Devletleri'nde savaş kahramanı olan zengin bir arazi sahibinin torunuydu. Babası ise tıpkı Yalnız Bir Avcıdır Yürek romanındaki Wilbur Kelly karakteri gibi bir saatçi ve kuyumcuydu. McCullers on yaşından itibaren piyano dersleri almaya başladı. Babası ilk daktilosunu 15 yaşındayken hediye etti.
1934 yılında, 17 yaşındayken New York'taki Juilliard School of Music'de piyano eğitimi almak üzere evden ayrıldı. Fakat şehre varmasının ardından okula hiçbir zaman devam etmedi. Hizmetçilik yapmaya ve Dorothy Scarborough'un Columbia Üniversitesi'nde geceleri verdiği yaratıcı yazarlık derslerine katılmaya başladı. Yazar olmaya karar McCullers'ın otobiyografik öğeler taşıyan Wunderkind isimli hikâyesi 1936 yılında Story dergisi'nde yayınlandı. Bu öykü yazarın The Ballad of the Sad Cafe isimli kitabında da yer almaktadır.
Carson McCullers Kitapları - Eserleri
- Küskün Kahvenin Türküsü
- Altın Gözde Yansımalar
- Yalnız Bir Avcıdır Yürek
- Kadransız Saat
- Düğünün Bir Üyesi
Carson McCullers Alıntıları - Sözleri
- "İçindeki sıkıntıyı bir türlü tüketemediği için hemen koşup bir şeyler yapmaya çalışırdı. Eve döner, kömür tenekesinin kapağını bir delinin hunisi gibi başının üstüne koyar masanın çevresinde dönmeye başlardı. Aklına ilk eseni yapardı - oysa yaptığı hep yanlış olurdu, yapmak istediği de olmazdı. Bu saçma yanlışları yaptıktan sonra mutfak kapısında duraksar, kendini boş ve anlamsız bulur ve 'Tüm bu kasabayı yerle bir edebilsem.' derdi." (Düğünün Bir Üyesi)
- Tutku hayal kurmanızı sağlar, aritmetiğe odaklanmanızı engeller ve zeki olmaya can attığınız sırada kendinizi aptal gibi hissetmenize neden olur. (Kadransız Saat)
- Ölüler hâlâ yüreğimde dolaşırken nasıl gerçekten ölü olabilirler? (Kadransız Saat)
- "Evlat nankörlüğü, yılan dişinden çok daha keskindir." (Kadransız Saat)
- Evet, yaşam hüzünlü olabilir. (Altın Gözde Yansımalar)
- "Çok fazla insan dünyayı boğuyor." (Altın Gözde Yansımalar)
- Normallik pahasına elde edilen herhangi bir tatmin duygusu yanlış ve bu duygunun mutluluk getirmesine izin verilmemeli. Kısacası, ahlaksal yönden onurlu olduğu için kare uçlu bir çivinin yuvarlak bir deliği kazıyıp durması ve geleneksele aykırı, kendisine uyacak kare biçimli deliği kullanmaması daha mı iyi? (Altın Gözde Yansımalar)
- "Bir kız kardeşin olsaydı, zenci bir herifle evlenmesine izin verir miydin?" (Kadransız Saat)
- "Nisan ayının yeşil ağaçlarında ve çiçeklerinde Frankie'ye hüzün veren bir şeyler vardı. Hüznün nedenini çözemiyordu ama bu garip hüzün yüzünden kasabayı bırakıp gitmesi gerektiğini anlıyordu. Bir yandan savaşla ilgili haberleri okuyor, dünyanın durumunu düşünüyor bir yandan da gitmek için bavulunu topluyordu. Oysa nereye gideceğini bilemiyordu." (Düğünün Bir Üyesi)
- Yaşam bazen yalnızca sağ kalmak için gerekli şeyleri elde etmek uğruna girişilen uzun ve bunalticı bir didinme olur çıkar. İnsana tuhaf gelen de şudur: Yararlı her şeyin bir fiyatı vardır, yalnızca parayla satın alınabilir. Düzen bunun üzerine kuruludur. Bir balya pamuğun ya da yarım litre pekmezin fiyatını bilirsiniz, bunun nedeni aklınıza bile gelmez. Oysa insan yaşamına hiçbir değer biçilmemiştir. Bize bedava verilir, geri alındiğında da bir şey ödenmez. Peki nedir değeri? (Küskün Kahvenin Türküsü)
- "Tümümüz nedense kıstırılmışız. Öyle ya da böyle doğmuşuz. Nedenini de bilmiyoruz. Ama yakalanmışız bir kez. Ben Berenice olarak doğmuşum, sen de Frankie olarak. John Henry de John Henry. Ve belki de genişlemek, ağlarımızdan kurtulmak istiyoruz ama ne yapsak ne etsek, yine de yakalanmışız bir kez. Ben benim, sen sensin, o da o. Her birimiz ayrı ayrı tek başımıza yakalanmışız. Bunu mu demek istiyorsun?" "Bilmiyorum ama ben yakalanmak istemiyorum," dedi F. Jasmine. (Düğünün Bir Üyesi)
- En büyük tehlike, yani insanın kendi benliğini kaybetmesi, önemsiz bir şeymiş gibi sessizce meydana gelebilir; diğer tüm kayıplar, bir kolun, bacağın, beş doların, bir eşin vs. kaybı mutlaka fark edilir. (Kadransız Saat)
- "Neden bu kadar acı çekmek istiyorsun?" "Yenildiğimi hissediyorum da ondan." (Yalnız Bir Avcıdır Yürek)
- Onun varlığı öylesine bir teselliydi ki... (Altın Gözde Yansımalar)
- ''Canlan biraz da burnun boka girmesin yine.'' (Yalnız Bir Avcıdır Yürek)
- En sıradan birisi çoşkun, ateşli ve bataklıktaki zehirli zambaklar kadar güzel bir sevginin nesnesi olabilir. (Küskün Kahvenin Türküsü)
- Sevginin değerini, özgünlüğünü yalnızca seven belirler. (Küskün Kahvenin Türküsü)
- "Evlat nankörlüğü, yılan dişinden çok daha keskindir." (Kadransız Saat)
- "Şimdiye dek gözünün önüne getirdiğin bir resim gibi değil de, yalnızca bir duygu olarak anımsadığın insanlar oldu mu hiç?" (Düğünün Bir Üyesi)
- Bir seferinde bir yumurta tavuğunu üç milyon dolara takas ettiğini söylediğini hatırlıyorum. O günlerde herkes açtı ve herkes inancını yitirmişti. Büyük büyük büyükannen hariç herkes. "Bu para geri gelecek, gelmek zorunda" dediğini asla unutmayacağım. (Kadransız Saat)