Candaş Tolga Işık kimdir? Candaş Tolga Işık kitapları ve sözleri
Türk Gazeteci, Yazar Candaş Tolga Işık hayatı araştırılıyor. Peki Candaş Tolga Işık kimdir? Candaş Tolga Işık aslen nerelidir? Candaş Tolga Işık ne zaman, nerede doğdu? Candaş Tolga Işık hayatta mı? İşte Candaş Tolga Işık hayatı...

Doğum Tarihi: 1978
Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye
Candaş Tolga Işık kimdir?
1978 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümünü bitirdi.
Haberciliğe 2002 yılında yerel bir radyo kanalında başladı. BEST FM ve RADYOTIME'da ses getiren radyo programlarıyla adını duyurdu. Genç yaşına rağmen programına konuk aldığı siyasilerle canlı yayında ettiği kavgalar ve sert üslubu ile dikkat çekti.
2007'den bu yana Türkiye gündemine damga vuran birçok atlatma haber Candaş Tolga IŞIK imzasıyla çıktı: Sarıkamış Faciası'nda kaybolan binlerce şehidin Karadeniz'in altında yattığını ortaya çıkardı(bkz: Sarıkamış'ın Deniz Şehitleri). Amerika'nın terör örgütünün sözde lideri Murat Karayılan'ın Süleymaniye'de bir hastanede tedavi görmesine nasıl göz yumduğunu yazdı. (Bkz: Size nasıl güvenelim)22 Temmuz seçimleri sonrası Başbakan Erdoğan tarafından kurulan 60.hükümetin bakanlar kurulu listesini iki gün önceden tam liste olarak yazdı. Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün aday olacakları ilk kez onun köşesinde deşifre edildi. Son olarak dünyanın en büyük haber ajansları ve gazetelerini atlatarak büyük usta Yaşar Kemal ile söyleşi yaptı.
Yazdığı siyaset ağrılıklı köşe yazılarının yanı sıra pazar günleri POSTA'da yayınlanan röportajlarıyla da özellikle genç okuyucuların beğenisini topladı. Geçtiğimiz yıl Türkiye'nin en saygın 3 üniversitesinin öğrencilerinin oylarıyla "Türkiye'nin en başarılı, genç siyaset yazarı" ödülünü aldı.
POSTA gezetesi yazarı Candaş Tolga IŞIK pazar günleri TV8'de Bunu Konuşalım isimli aktüel bir sohbet programı, hafta içi her sabah 09:00-10:30 arasında ise Alem FM'de Kripto Odası isimli bir haber programı yapmaktadır.
Candaş Tolga Işık Kitapları - Eserleri
- Portakal Ağacı
- 40
- İthal Edilmiş Korkular Ülkesi
- Liyakat
Candaş Tolga Işık Alıntıları - Sözleri
- Demokrasi, özgürlük filan gibi medeniyet alanında bizden bir b*k olmayacağı aşikar. Ama alavere dalavere deyince bize geleceksin kardeşim. Misal g*tünden meslek uydurmakta biz Türklerin üzerine yoktur. ‘‘Sosyal medya danışmanı’’ nedir mesela? ‘‘Yaşam Koçu’’ ne iş yapar? Peki ya ‘‘Evlilik Terapisti’’? Bizim tribünden Faruk ve karısı Betül, ‘‘Çok tartışıyoruz,’’ diye gittikleri evlilik terapistine seans başı 400 lira bayıldıktan altı ay sonra boşanmaya karar verdiler. Son seansta terapist, ‘‘Acilen boşanmalı ve birbirinizi tamamen hayatınızdan çıkarmalısınız,’’ demiş. Rezilliğe gel. Boşandıktan iki ay sonra bizimkiler barıştı mı? Bu mevzunun üzerinden beş yıl geçti mi? Bizimkiler şu ara ikinci çocuğu bekliyor mu? Süleyman Bey ve Nazmiye Hanım kadar mutlular mı? Peki, sen olsan böyle evlilik terapistine kızılcık sopasıyla girmez misin? (Portakal Ağacı)
- ‘‘Babam annemin adını bile yasaklamıştı kendine ama koskoca hekim, büyük tıp profesörü Meşhut Bey’in bilmediği bir şey vardı. Dil yasak dinliyordu ama yürek asla...Babam evlatları da dahil herkesin içindeki annemi öldürmeyi başardı ama kendi içinde hep ilk günkü gibi yaşamasına hiç mani olamadı.’’ (Portakal Ağacı)
- Hayat acımasız; araya mesafe girdi mi ne yaparsan yap bir aradayken hissettiğin o duygular da kalmıyor. Önce tek tük aramalar, sonra bayramdan bayrama telefonla konuşmalar... (40)
- Ortaokulda bir edebiyat öğretmenimiz vardı; Gönül Hanim, Derdi ki, "Mutluluk virgülse, huzur cümledir." (40)
- Baktığını göremeyen bir insan , yaşadığı sorunun da adını koyamayacaktir. (Liyakat)
- Fakültede bir hocam demişti ki: ‘‘İnsan bir tek 35’inde yaşını hisseder... 20’sinde daha yaşlısındır, 40’ından sonraysa hep daha genç... Ama 35’inde herkes 35’tir.’’ (Portakal Ağacı)
- "Hatırlamak için yavaşlar,unutmak için hızlanırız" (40)
- 35’inde anladığım şudur ki. Mutluluk... İki damla göz yaşını birlikte akıtabildiğiniz, bir bardak rakıyı birlikte fondip yapabildiğiniz, acısını acınız belleyebildiğiniz, hüznüne ortak olabildiğiniz, kederini paylaşabildiğiniz, düşerken elini tutabildiğiniz, dayak yiyeceğinizi bile bile birlikte kavgaya girebildiğiniz insanlardır. Onları biriktirebilmiş olmaktır. 35’ini kutlayan herkesin doğum günü kutlu olsun. (Portakal Ağacı)
- “Her istediğini değil ama çok istediğini mutlaka yapacaksın bu hayatta...” (Portakal Ağacı)
- …Kıymetli hocamız psikiyatrist Prof. Dr. Mansur Beyazyürek’le bir sohbetimizde “Türkiye’de sizce en yaygın psikiyatrik bozukluk hangisi?” diye sormuştum. İlk kez orada bu kadar somut cümlelerle Mansur Hoca’dan duymuştum bu tanımı, “Bireyin kendini gördüğü yer ile gerçekte bulunduğu yer arasında bir uçurum olması…” Şöyle anlatmıştı Prof. Beyazyürek, “Özellikle liyakat sahibi olmadan makam mevki sahibi olan güruhta o kadar sık rastlanan bir patolojik hal ki bu… Kişi hak etmeden farklı faktörlerle bir makama getirildiğinde kendini gerçekten o makamın sahibi sanıyor, bir süre sonra madem burada oturabiliyorum her yerde otururuma kadar giden hastalıklı bir duygu durumu oluşuyor. Sonra bununla da kalmayıp etrafındakileri beğenmemeye, eleştirmeye başlıyor. Burada da ilk hedef kendisinde olmayan özelliklere sahip olanlar oluyor. Aslında orada şöyle bir refleks var;kişi kendisini sorgulatmamak için etrafını sorguluyor,aşağılıyor sürekli. ‘Sen kimsin?’ sorusundan kaçmak adına etrafına sürekli ‘Sen kimsin?’ diye sorarak bir nevi dersi kaynatmaya çalışıyor. Çünkü o soru sorulduğunda cevap veremeyeceğini herkesten iyi kendisi biliyor. (Liyakat)
- Baktığını göremeyen bir insan,yaşadığı sorunun da adını koyamayacaktır. (Liyakat)
- Bir ülkenin en büyük serveti, nesilden nesle aktarılabilen manevi sermayesidir. (Liyakat)
- “Şehirlerarası otobüslerde dökülen gözyaşı kutsaldır." (40)
- “Yalnızlık, kendisi hakkında yapılan tüm hesapları, pazarlıkları reddeder kardeşim. Acıdır ama fena halde gerçektir. Yalnız kalmamak için sevmediği adamlarla veya kadınlarla evlenenlerin hepsi ‘yapayalnız’ ölmüştür bu hayatta.” (40)
- “Gençken boğuşmaya, ihtiyarlıkta kucaklaşmaya meyillidir insan..." (40)
- İnsan hafızası, kalpte karşılığı olan izleri hatırlama eğilimindedir. Bir toplumda değersizleşmenin en büyük belirtisi, o toplumu oluşturan bireylerin neyin değerli neyin değersiz olduğunu tayin edemeyecek hale gelişidir. Bugünün kullan-at şarkılarına dair, “Şahsiyet” dizisinde Agâh Bey'in söylediği cümleyi hatırlıyoruz: "Unutmak, insana verilmiş en büyük hediyedir." (Liyakat)
- Bugün Türkiye'de dört işlem yapmayı ve hatta okuma-yazmayı bilmeyen ilkokul mezunları var. Kolej mezunu olup tek satır İngilizce konuşamayan milyonlarca çocuk var. Ziya Selçuk (Liyakat)
- Bir ülkede demokrasinin gücü, temelde muhalefetin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve ifade özgürlüğünün varlığıyla ölçülür. İfade özgürlüğü altında modern siyaset kuramının yasama, yürütme ve yargının hemen arkasından dördüncü kuvvet olarak tanımladığı ve olmazsa olmaz bir başka demokrasi ölçütü ise hiç şüphesiz ki "bağımsız-özgür medya" dır. Sadece Türkiye'de değil, bugün tüm dünyada medyanın bağımsızlığı-özgürlüğü özellikle otoriter iktidarların tehdidi altında. Bir kere şunu en baştan kabul etmek zorundayız: Medyanın bağımsız-özgür olmadığı bir ülkede gerçek bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Gazeteciliğin içini boşaltmak, aslında demokrasinin içini boşaltmaktır. (Liyakat)
- “Kimsenin öldüğü yok, yaşadığı da. Herkes biraz var o kadar..." (40)
- İlk kez bir psikolog kızdan duymuştum, ‘‘Sende devamsızlık sendromu var,’’ demişti. Hayatta devam zorunluluğu olan her yerden ve her vaziyetten kaçmak için bahane arıyormuşum... Kız haklıydı. Evvela kendinden biliyordu çünkü. Psikoloğa niye gidersin arkadaş? Derdine derman bulmak için değil mi? Ben de tam olarak o yüzden gitmiştim. Birinci seans derdimi anlattım: 400 TL. İkinci seans derdimi anlattım: 400 TL. Üçüncü, dördüncü, beşinci seans hep ben anlattım... Sonunda canıma tak etti: ‘‘Yahu hep ben mi anlatacağım, arada siz de bir kelam etseniz? Bu doğru, bu yanlış, şöyle yapsan daha iyi deseniz?’’ ‘‘Biz karışmayız, sizin hayatınız. Kararları siz vereceksiniz!’’ ‘‘İyi de benim derdimi dinleyecek adama ihtiyacım yok ki... Bizim çocuklardan kimi arasam, yarım saat içinde otururuz rakı masasına, bir kuruş vermeden sabaha kadar anlatırım. Üstüne içtiğimiz rakı, söylediğimiz türkü de yanımıza kâr kalır.’’ Öyle de oldu. Psikoloğla altı seansta (2.400 TL) alamadığımız mesafeyi, en yakın arkadaşım Gökhan’la bizim Suat’ın balıkçıda bir gecede aldık. Ve o gün anladım ki en iyi psikolog dostunmuş kardeşim. (Bu arada psikoloğlar kızmasın, ama ben psikoloğa gidip de boşanmadan dönen çift görmedim daha...) (Portakal Ağacı)