Aydın Sayılı kimdir? Aydın Sayılı kitapları ve sözleri

Türk Bilim Tarihçisi Aydın Sayılı hayatı araştırılıyor. Peki Aydın Sayılı kimdir? Aydın Sayılı aslen nerelidir? Aydın Sayılı ne zaman, nerede doğdu? Aydın Sayılı hayatta mı? İşte Aydın Sayılı hayatı... Aydın Sayılı yaşıyor mu? Aydın Sayılı ne zaman, nerede öldü?

Türk Bilim Tarihçisi Aydın Sayılı edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Aydın Sayılı hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Aydın Sayılı hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Aydın Sayılı hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 2 Mayıs 1913

Doğum Yeri: İstanbul, Türkiye

Ölüm Tarihi: 15 Ekim 1993

Ölüm Yeri: Ankara, Türkiye

Aydın Sayılı kimdir?

2 Mayıs 1913’te İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Abdurrahman Bey, annesi Suat Hanım’dır. Ailesinin üçüncü çocuğu idi. Babasının İran'da görev yapması nedeniyle çocukluğunun bir kısmı İran'da geçti

İlköğrenimini İstanbul'da orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1933 yılında Ankara Erkek Lisesi’ndeki mezuniyet sınavları sırasında sınav heyeti içinde cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk de yer alıyordu. Cumhurbaşkanı, gösterdiği üstün başarı üzerine bu öğrenci ile ilgilenilmesini istemişti. Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey, kendisini bilim tarihi ile ilgilenmeye yönlendirdi. Liseyi bitirdiği yıl, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurtdışına öğrenci göndermek için açtığı sınavı kazandı ve Harvard Üniversitesi’nde bilim tarihi okumak üzereAmerika Birleşik Devletleri’ne gönderildi. George Sarton onun yetişmesinde çok etkili oldu. 1942 yılında George Sarton’un yönettiği “İslam Dünyasında Bilim Kurumları” başlıklı tezi ile Harvard Üniversitesi’nden doktora derecesi aldı. Bu doktora, dünyada bilim tarihi alanında verilen ilk doktora derecesi olarak bilinir.

1943 yılında yurda döndüğünde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü'nde göreve başladı. Onun göreve başlamasıyla bölüm programına tarih dersleri konuldu. 1946’da felsefe kürsüsüne Bilim Tarihi Doçenti olarak atandı. 1952 yılında Bilim Tarihi Profesörü oldu. 1952-53 ve 1956-57 yıllarında ABD hükümeti ve Fords Vakfı'ndan aldığı burslarla 10-11 ay süreli olarak ABD'de kaldı ve araştırma yaptı. Çeşitli Amerikan üniversitelerinden aldığı teklifleri, Ankara'ya karşı sorumluluklarını yerine getirmek için reddetti. 1958 yılında Ordinaryüs Profesör unvanını aldı. Başyapıtı olan “İslam Dünyasında Rasathane ve Genel Rasathane Tarihi İçindeki Yeri” adlı eserini 1960’da yayımladı. 1974 yılında fakültenin Felsefe Bölümü Başkanlığına seçildi; 1983’te emekli oluncaya kadar bölüm başkanlığını sürdürdü.

Sayili, Ankara Üniversitesi'nde hizmet verdiği uzun yıllar boyunca sadece 3 doktora öğrencisi yetiştirdi. Sevim Tekeli astronomi tarihi, Esin Kahya doğa bilimleri ve tıp tarihi, Melek Dosay ise matematik tarihi alanında doktoralarını yaptı.

Üniversitedeki görevinin yanı sıra 1947’de Türk Tarih Kurumu tam üyeliğine seçilerek bu kurumda çalışmalar yürüten Sayılı, Ortaçağ Türk Tarih Kol Başkanı olarak yıllarca hizmet etti.

1961’de Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi'nin tam üyesi oldu ve 1962’den itibaren 3 yıl boyunca bu kurumda as-başkanlık yaptı.

Üniversitedeki görevinden emekli olduktan sonra 1984 yılında Atatürk Kültür Merkezi ve Atatürk Araştırmaları Merkezi adlı iki yeni kurum kurulmuş, bu kurumlar Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu ile birleştirilmişti. Böylece meydana gelmiş Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu adlı kurumun dört biriminden birisi olan Atatürk Kültür Merkezi'ne Aydın Sayılı başkan olarak atandı. Atatürk Kültür Merkezi adına "Erdem" adlı derginin çıkarılmasında büyük emek harcadı. 1993 yılında bu görevden emekli oldu. Henüz emekliliğinin ilk ayında iken 15 Ekim 1993 günü sokakta kalp krizi geçirerek hayatını yitirdi. Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Aydın Sayılı Kitapları - Eserleri

  • Bilim Tarihi
  • Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri
  • Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp
  • Kopernik ve Anıtsal Yapıtı / Copernicus and His Monumental Work
  • Atatürk ve Bilim
  • Uluğ Bey ve Semerkand'daki İlim Faaliyetleri Hakkında Gıyaseddün-i Kaşi'nin Mektubu
  • Abdülhamid İbn Türk'ün Katışık Denklemlerde Mantıki Zaruretler Adlı Yazısı ve Zamanın Cebri
  • Ebu Nasr il-Farabi'nin Hala Üzerine Makalesi
  • Aydın Sayılı Külliyatı 5-Bilim Ve Öğretim Dili Olarak Türkçe

Aydın Sayılı Alıntıları - Sözleri

  • Bu anlamda ilmin beşiği Yunanistan değil, Mısır ve özellikle Mezopotamya’dır. (Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp)
  • Her hipotez kurama inkilâp etmeyebilir. Fakat her kuram hipotezlik safhasından geçmiştir. (Bilim Tarihi)
  • Ayrıca askerî sahra hastanelerinin de Selçuklulardan Haçlılarca öğrenilerek Batı Avrupa'ya intikal ettirildiği anlaşılmaktadır. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • Mezopotamyalıların matematik ve astronomi bilgileri Yunanlılar ile kıyaslanabilecek durumdaydı. Hayli gelişmiş bir cebirleri ve matematiğe dayanan oldukça sistemli bir astronomileri vardı…Yunan ilmi bu yeni bilgilerimiz karşısında mucize halesine bürünen mahiyetini tamamen kaybetmiştir (Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp)
  • Aritmetik de on tabanlı konumsal sistem veya vaz'î sistem İslam dünyasından Avrupa'ya geçmiştir. Bunda da Harezmi'nin büyük rolü olmuştur. Hatta bu yeni hesaplama sistemi bu sebeple el-Harezmi adının uğradığı bir değişiklik sonucu ortaya çıkan bir sözcükle ifade edilmiş, bu sisteme algorizm adı verilmiştir. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • Ksenofanes şöyle diyor: "...Ölümlüler sanıyorlar ki Tanrılar da kendileri gibi doğmuşlardır, kendileri gibi giyinirler, kendileri biçimindedirler. Nitekim, Habeşler tanrılarını kendileri gibi kara ve yassı burunlu, Trakyalılar sarışın ve mavi gözlü diye düşünürler. Böyle olunca, atların ve arslanların elleri olup da resim yapsalardı, atlar tanrılarını at gibi, arslanlar da arslan gibi çizeceklerdi." (Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp)
  • Bir defa yerleştikten ve benimsendikten sonra, insan düşünce sistemlerinin ve zihniyetlerinin kökünden sökülmesi daima büyük mukavemet kuvvetleriyle boğuşmayı gerektirir. İnsanın kendi kendine fasit bir daire çizip onun içinde dolanıp durmasının ve onu terketmekle muvakkat bir zaman için olsun saadetini kaybetmesinin ve bedbin olmasının misalleri çoktur. Ancak, düşünce ve zihniyetler insanı körleten manevî zincirler ve fakr ve sefaletin barındığı cehalet karanlıklarından başka bir şey olmadıkları zaman, bunların terk edilmesi insan saadeti bakımından büyük ve uzun vâdeli faydalar sağlar. Bu gibi değişme çağlarında insanların çektikleri sıkıntılar ancak geçici bir zaman içindir. (Bilim Tarihi)
  • …Yunan medeniyeti ile Mısır ve Mezopotamya medeniyetleri arasında köklü bağlar ve ihmal edilemeyecek önemde tarihi devamlılık bulunduğuna tanıklık ettiği müşahede edilmektedir. (Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp)
  • Yunanlıların ilmi büyük ölçüde geliştirdiklerine de hiç şüphe yoktur. Bununla beraber, ilmin Mısır ve Mezopotamya’da da pek önemli ilerlemeler kaydetmiş olduğu aynı kesinlikle ifade edilebilir. Çünkü ilmin bu iki medeniyette sıfırdan başlayarak en güzel örneklerinin ortaya çıktığını hiç tereddütsüz söylemek mümkündür. (Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp)
  • Tıp medresesinin onüçüncü asır başında doğmasında da Türklerin etkili olduklarına tanıklık edilmektedir. Fakat bu tıp medreselerinin İslâm dünyasında yeterince yaygınlaşmadığı görülüyor. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • ... Orta Çağ İslâm dünyası uygarlığının ve entellektüel kültürünün, tefekküre ilişkin kültürünün, başlangıç aşamalarından itibaren oluşturulmasında Türklerin hizmeti geçmiştir. Yani, Türklerin olumlu katkılarının izleriyle en erken tarihlerden itibaren karşılaşılmaktadır. Başka bir ifade ile, Türkler bu uygarlığa sonradan katılmış, sonradan intisab etmiş değillerdir; tersine, bunun ilk yaratıcıları arasında yer almaktadırlar. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • bir taraftan, psikolojik özellikleri gereği olarak, insan değişmeye karşı tereddüt ve direnç gösterir, (Bilim Tarihi)
  • İnsan kabul ettiği fikirlere karşı yalnız savunma vaziyeti takınmaz; kendi saplandığı inançları başkalarına da zorla kabul ettirmeyi kendisi için bir vazife ve başkalarına da bir iyilik sayar. Tarih yalnız bağnazlıkla yeniliğin değil, aynı zamanda bağnazlıkla bağnazlığın da boğuşmaları ile doludur. (Bilim Tarihi)
  • Gregoir takvimi, bu takvime adını veren papa tarafından on altıncı asırda, Jül Sezar takviminin tashih ve ıslahıyla tesbit ettirilmişti. Fakat eskisine nazaran tartışma götürmez üstünlükleri olan bu takvim bir katolik yeniliği sayıldığından, protestan uluslar tarafından uzun zaman kabul edilmemekte ısrara uğradı. İngiltere’nin bu husustaki zihniyetini Voltaire şöyle ifade ediyor: İngilizler Papa ile uyuşma vaziyetine düşmemek için güneşle bile uyuşmazlık etmeye razı oluyorlar. (Bilim Tarihi)
  • İlk hastane kurucuları arasında İslâm dünyasının tarih sırasıyla beşinci hastanesinin kurucusu Fetih bin Hâkan bulunmaktadır. Altıncı hastanesinin kurucusu da Ahmed bin Tolun'dur. Bunların her ikisi de Türktür. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • İbn Sînâ'nın Kaanûn'u onaltıncı ve hatta onyedinci yüzyıla kadar Avrupa tıp fakültelerinde ders kitabı olarak kullanılmıştır. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • Ahmed bin Tolun'la hastane müessesesinin vakıf gelirleriyle desteklenmesi ve bu suretle uzun ömürlülüğünün güvence altına alınması yoluna gidildiğini görüyoruz. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • The hospitals of medieval Islam are in the true sense of the word the forerunners of the modern hospital. (Orta Çağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri)
  • ...dinamizm kadar stabilite de başarının ve ilerlemenin belli başlı bir şartıdır. İnsan iyice benimsediği düşüncelere dayanabilir; ve kümece hazmedilmiş fikirlerden kümece elbirliği ve işbirliği için desteklik beklenebilir. Bir fikir iyice idrak edilip hazmedilmeden ve geniş bir toplum muhitinde yayılarak benimsenmeden bir yenisine, sonra da bir üçüncüsüne atlanmakta devam edilirse, bu fikirlerin hiçbirinin tatbik imkânlarından ve başarı kaynaklığı rollerinden faydalanmak mümkün olmaz. (Bilim Tarihi)
  • Cansız cisimler hareket veya sükûnet hallerini değiştirmeye karşı nasıl direnç gösterirlerse, insan da yeni fikirlere karşı bir atâlet gösterir. İ (Bilim Tarihi)