Ahu Antmen kimdir? Ahu Antmen kitapları ve sözleri
Akademisyen, Sanat Eleştirmeni, Çevirmen Ahu Antmen hayatı araştırılıyor. Peki Ahu Antmen kimdir? Ahu Antmen aslen nerelidir? Ahu Antmen ne zaman, nerede doğdu? Ahu Antmen hayatta mı? İşte Ahu Antmen hayatı...

Akademisyen, Sanat Eleştirmeni, Çevirmen Ahu Antmen edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ahu Antmen hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ahu Antmen hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ahu Antmen hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...
Doğum Tarihi:
Doğum Yeri:
Ahu Antmen kimdir?
AHU ANTMEN, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdikten sonra Londra Üniversitesi Goldsmiths Koleji’nde ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde çağdaş sanat alanında yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde sanat eleştirmenliği yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim üyesidir. Yapıtları: 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar (Sel Yayıncılık, 2009), Kimlikli Bedenler / Sanat, Kimlik, Cinsiyet (Sel Yayıncılık, 2013), Sanat Tarihi ve Feminist Eleştiri (İletişim Yayınları, 2008), Zamanların Belleği: Ali Teoman Germaner (İş Bankası Kültür Yayınları, 2008), İçerdeki Yabancı: Hale Tenger (Yapı Kredi Yayınları, 2007).
Ahu Antmen Kitapları - Eserleri
- 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar
- Kimlikli Bedenler
- Sanat/Cinsiyet
Ahu Antmen Alıntıları - Sözleri
- Akademisyen, askere gittiğinde çiftçinin oğluyla yan yana yürür. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Tiyatroda fısıldamak istiyorsan izleyicinin seni duyabileceği kadar yüksek fısıldaman gerekir. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Osman Hamdi'nin resimlerinde de kadın figürleri pek çok kez çıplak ayaklarla betimlenmiştir, ancak izleyicinin gözü, çoğunlukla okuyan, vazo yerleştiren, müzik çalan, izlendiğinin sanki farkında olmayan bu kızların yaptığı işlere ve "Doğu" kültürünün yansıdığı ortamlara, kıyafetlere çekilir. (Kimlikli Bedenler)
- Ya beden? Ne fark eder. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- …orada ölebilmek, burada unutulmak istiyorum. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Betimlenecek bir şey varsa resmini yapmanın anlamı yoktur. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Resimlerimde kullandığım bir öğe sanat tarihindenmiş, sıradan bir desen defterindenmiş ya da ne olduğu belirsiz bir şekilmiş, harfmiş… hiç fark etmez, alıntı yaparken benim için aralarında hiyerarşik bir ilişki yoktur. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- "Kadın sorunu önemsiz gibi görünüyorsa, bunun nedeni erkeklerin küstahlığının bu sorunu kavgaya dönüştürmüş olmasıdır." (İkinci cins) (Sanat/Cinsiyet)
- “Ayrılanlar, Gidenler, Kalanlar” (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Kadın sesinin özgünlüğü, Alessandra Comini'nin hüzün üzerine yaptığı bir karşılaştırmalı incelemede de tartışılır. Camini, Kathe Kollwitz ile Edvard Munch'ün sanatında ki hüzün ifadelerini karşılaştırır. 79 Comini'ye göre alışılmış streotipler tersine çevrilmiştir ve Kollwitz'in duygulan if a de biçimi Munch'e göre çok daha derin ve evrenseldir; Munch ise bu konuda daha öznel ve kişiseldir ("Munch kendisi için hüzne kapılır. .. Kollwitz ise insanlık için"). (Sanat/Cinsiyet)
- Küçümsenişler ve aptallıklar, onların yoluna döşenmiş güller gibidir. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Bir ressam, karşısındaki giyinik kadını uzanan bir çıplak olarak betimler, bu görsel espri aracılığıyla çıplaklığın bir yandan da insan bedenine giydirilen bir poz olduğunu ortaya koyar. (Kimlikli Bedenler)
- 18. yüzyılda İspanya'da dinsel tutuculuğun yansıması olarak çıplak resimlere karşı gösterilen hassasiyet, Cumhuriyet'in ilan edildiği yıllara değin yaşam kültürünü İslam dininin şekillendirdiği Türkiye'de de geçerliydi. Fakat burada da yine özel bir kesimin, yani saray aristokrasisinin görsel zevkini tatmin etmeye yönelik çıplak betimlemelerine rastlanabiliyordu: (Kimlikli Bedenler)
- Kadınların kamusal alanda nasıl giyindiği ise, resmi düzeyde başlı başına önem verilen bir konu olarak dikkat çeker. Bu konuda sürekli fermanlar çıkarılmış, kurallara uymayanlar cezalandırılmış ve bu uygulamaların, 1890'lı yıllarda bir ölçüde gevşemeye başladığı gözlemlense bile kadınlar yine de sıkı bir denetime tabi tutulmuşlardı. (Kimlikli Bedenler)
- ... yakınma gibi görünen şey, aslında yakınlaşmanın/uzlaşmanın anahtarı olabilir. (...) belki de hiyerarşiler (...) kültürler arası bir “gri bölge” içinde yeniden okumalarla silinecektir. (Kimlikli Bedenler)
- biliyor musunuz, picasso'yla o kadar yakın arkadaşken birbirimizin resimlerini ayırt etmekte güçlük çekerdik. (...) picasso'yla hiç tanışmamış olsaydım, kübizm kübizm olur muydu? (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Tanzimat'tan sonraki dönemde kadınların yalnızca toplumsal olarak değil, fiziksel olarak da "görünmez" kılınmasına yönelik yasalar hala çıkarılmaktaydı, örneğin nüfus kayıtlarıyla ilgili bir talimatnamede erkeklerin fiziksel görünümleri betimlenirken, kadınların yalnız isimleri ve yaşlan yazdırılmaktaydı. (Kimlikli Bedenler)
- Feminist düşüncenin ilk örneklerinde, "kadın olma koşulları ve deneyimi" vurgulanır ve "farklılıklar azaltılmaya ve en aza indirilmeye" çalışılır; çünkü "erkeklerden farklı olmak eşitsizlik ve kadınlar üzerinde baskının sürmesi anlamına gelir". Böylece kadınlar daha önce analizlerden dışlanmış olan kadınların dünyalarını belgelemeye girişirler. İkinci kuşak feministlerin vurgu konusunda yaptıkları değişiklik farklılığın en aza indirilmesi değildir; onlar farklılığın önemini, araştırmanın hayati odağı haline getirirler. (Sanat/Cinsiyet)
- İnsan yaratmak istediği şeyi taklit etmemelidir. (20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar)
- Cinsel zevk ya da tahrik imgeleri her zaman kadını malzeme edinerek erkeklerin zevk alması için erkekler tarafından yaratılır. (Nochlin) (Sanat/Cinsiyet)