Ahmet Büke kimdir? Ahmet Büke kitapları ve sözleri

BİYOGRAFİ

Türk Öykü Yazarı Ahmet Büke hayatı araştırılıyor. Peki Ahmet Büke kimdir? Ahmet Büke aslen nerelidir? Ahmet Büke ne zaman, nerede doğdu? Ahmet Büke hayatta mı? İşte Ahmet Büke hayatı...

Türk Öykü Yazarı Ahmet Büke edebi kişiliği, hayat hikayesi ve eserleri merak ediliyor. Kitap severler arama motorlarında Ahmet Büke hakkında bilgi edinmeye çalışıyor. Ahmet Büke hayatını, kitaplarını, sözlerini ve alıntılarını sizler için hazırladık. İşte Ahmet Büke hayatı, eserleri, sözleri ve alıntıları...

Doğum Tarihi: 19 Haziran 1970

Doğum Yeri: Gördes, Manisa

Ahmet Büke kimdir?

1997 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünden mezun oldu. Ölümsüz Öyküler Yayımevinin düzenlediği "Xasiork 2002 Kısa Öykü Yarışması"nda “Kayıp Dua Kitabı” isimli hikâyesi birincilik ödülüne layık görüldü. 2008'de "Alnı Mavide" ile Oğuz Atay Öykü Ödülü'nü, 2011'de Kumrunun Gördüğü adlı kitabı ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı.Öyküleri, e-edebiyat, AdamÖykü, Özgür Edebiyat ve Patika dergilerinde yayımlandı. Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi ve Derkenar isimli internet dergilerinde kısa öyküler yazmaya devam ediyor.

Ahmet Büke Kitapları - Eserleri

  • Varamayan
  • Kumrunun Gördüğü
  • Yüklük
  • Ekmek ve Zeytin
  • Alnı Mavide
  • İzmir Postası'nın Adamları
  • Çiğdem Külahı
  • Deli İbram Divanı
  • İnsan Kendine De İyi Gelir
  • Cazibe İstasyonu
  • Kırlangıç Zamanı
  • Evde Kimse Yok
  • Mevzumuz Derin
  • Eyvah, Babam Şiir Yazıyor!
  • Gizli Sevenler Cemiyeti
  • Neşeli Günler
  • Annemle Uzayda
  • Gökçe'nin Yolu
  • Paspas Tepemde Kapiş Paçamda
  • Çayırın En Tuhaf Yuvası
  • 100 Tuhaf Kitap

Ahmet Büke Alıntıları - Sözleri

  • "...Yalnız adamlar sürüsünü yitirmiş Afrika fillerine benzerler.Zihinlerinde kolektif hatıralar kazılıdır..." (Çiğdem Külahı)
  • "İnsan öleceğini bildiği halde neden bu kadar zalim?" (Gizli Sevenler Cemiyeti)
  • Uzun uzun geceyi ve ışıkları seyretti. Şimdi ondan uzak sokaklarda, gecenin serinliği ve nefeslerin kirli sıcaklığı birbirine karışıp duruyordu. Uslu bir kedi gibi kıvrılan bu şehir aslında hayatına nasıl da benziyordu. Sakince yatağında akan rutin yaşamı, yani uzun tuvalet anlarında okuduğu gazeteler, gazetelerdeki köşe yazıları, haftada bir çıkan çizgi roman ekleri, akşama doğru yediği kurabiyeler, gece Lamia’nın yarı aydınlık göbeğindeki kelebek dövmesi, kısaca doğum ve ölüm kadar normal olan her şey nasıl da değişivermişti. Artık yarısı çalışmayan vücudu, gidip gelen zihni ve anılarıyla sadece uzaktan aynı insandı. Bilgisayarında yanıp sönen uyarı ışığı yapması gereken işi anımsattı. Puflayıp klavyeyi önüne çekti. Özel şifresiyle ana veri tabanına giriş için gereken ilk adımı attıktan sonra diğer onaylama işlemine gelmişti sıra. Bilgisayarına bağlı optik okuyucunun güç düğmesini çevirip aktif hala getirdi önce. Ardında retina taraması için kızıl zeminli küçük ekranın üzerine eğildi. İnce çizgi göz hattı boyunca dijital sesler çıkararak geçti. Başını geri çekmek üzere davrandığında ensesinden kavrayan bir el, hareketini bitirmesine engel oldu. Çırpınıp kurtuldu ve arkasından baskı yapan bileği kavrayıp yana doğru itti. Sendeleyen gölge yan masaya doğru geriledi. Heyecanla ayağa fırlamıştı ama kısık gülme sesiyle durakladı. Masa lambasının ışığı çevirdiğinde sesin sahibi ortaya çıkıverdi. “Hala tavşan kadar korkaksın be Orkun...” (Evde Kimse Yok)
  • Zaman kesindir. Geri döndürülemez, tamir edilemez, her şeyden ve herkesten bağımsız halde sadece kendinde bir akışla dünyaya açar kendini. (Deli İbram Divanı)
  • “...ama insanı insana kilitlemek en iyi yol. Birbirlerini bog‌azlayamazlar, c‌u‌nku‌ kimse yanında bir cesetle yu‌ru‌yemez. Yaralamazlar da birbirlerini, aksayan adım birbirini bezdirir hayattan. En iyi yol ma‌hkumu ma‌hkuma bag‌lamaktır. (Ekmek ve Zeytin)
  • "Planların ve hedeflerin olmalı." Şimdi kutsal kitaplar yeniden inebilseydi eğer, bu cümleyle başlardı galiba. (Mevzumuz Derin)
  • Çocuklar koşarken çizgi çizgi böldüler zamanı. Kı­zardı yollar. Elleri tutuştu hepsinin. (Yüklük)
  • Beni sevmeye mecbur mu? Değil elbette ama düşünmeli. Bir insan bu denli çaresiz bırakılamaz. (Varamayan)
  • Ölümün verdiği ağrının giderek azalması ve sonunda kül kadar hafiflemesi için tek ilaç geçmişle barışmaktı. (Alnı Mavide)
  • “Atlılar. Siyah örtülerine bürünmüş adamlar. Uzun bir şarkının ağır vuruşlarını andırırcasına yürüyorlardı.” (Evde Kimse Yok)
  • Uzaydan koptum geldim. Zımpara gibi havadan geçerken alev aldım kesin. En çok da ayaklarım yanıyor. Çıra kokusu. Kim fırlattı lan, beni? (Kumrunun Gördüğü)
  • "Kalbim, boş bir kağıt gibi duruyor önümde." (Gizli Sevenler Cemiyeti)
  • Bahçemizde nar vardır. Dallarına karıncalar basar güzün. Bal yapıyor ağlayan gözleri. Bu iyi değil onun için ama çaresini bulamadık. “İlaçlamak olmaz,” dedi babaannem. “Narın ne diyeceğini bilmiyoruz. Belki memnun karıncadan.” (İnsan Kendine De İyi Gelir)
  • Bilmek başka bir görmek haliymiş. (Yüklük)
  • ‘Hayat, kapıya tek bir umudun gelme ihtimaliyle sürüp gidebiliyor bazen.’ (Gizli Sevenler Cemiyeti)
  • "...Romanın arkasına saklanabilir yazarlar.Trençkotla siste yürüyen insanlar gibi.Vücut kıvrımlarını göremezsiniz.Sadece gittiği yönü anlayabilirsiniz yazarın.Ama öykü öyle değil işte.En sevdiğiniz öyküyü usul usul yeniden okuyun.Yazarı sizden gözlerini kaçırmaya uğraşacaktır.Ama nafiledir bu da.Bir sarraf tartısı gibi anlarsınız onun kıymetini..." (Çiğdem Külahı)
  • Hayret yani, bu hayatta her şey oluyor. (Kumrunun Gördüğü)
  • İnsan dediğin ürperir. Üşür sonra. Üşüdükçe de rüya mı görür? Çölde soğuk rüzgârlar eser üzerine. Güneşe doğru açtıkça yüzünü sırtında soğuk, karlı bir dağ büyür. Dönmek ister, olmaz da olmaz. (Kumrunun Gördüğü)
  • "Her şey değişince ölüyor insan." (Cazibe İstasyonu)
  • Soru soran bir karınca. Dünyasını çözmeye çalışan bir imalat hatası. (Evde Kimse Yok)