Mardin'in İsim Tarihçesi Hakkında Rivayetler

Süryanice kaynaklarda Merdo, Mirdo, Merdi, Marde, Merdin; Arapça kaynaklarda Maridin şeklinde geçen “Mardin” isminin kaynağı hakkında birçok farklı görüş ileri sürmektedir. Kaynaklar "Mardin" kelimesinin en eski isminin "Ardobe" olduğunu; bu kelimenin ise "Marde" kelimesinden türeyerek, Süryanice ve Aramicede “kale” anlamına geldiğini belirtirler. Süryanicede "Merdo" tekil isim olup çoğulu “Merdin”dir. Mardin ve çevresinde beş kale (Kartal Kalesi, Kuşlar Kalesi, Kadın Kalesi, Arur Kalesi ve Erdemeşt Kalesi) bulunduğundan, Süryanicede “kaleler” anlamına gelen “Merdin” adı kullanılmıştır. Şehir halkının çoğu halen şehri bu ismiyle telaffuz etmektedir.
Mardin adı ilk defa MS 4. yy Roma tarihçilerinden Antakyalı Amyanıs Marselinıs’ta geçmektedir. Marselinıs; Diyarbakır’dan Nusaybin’e uzanan yolun, İzala Dağı üzerinden Maride ve Lorne kaleleri arasından geçtiğini kaydetmektedir.
Mardin’in adı hakkında değişik görüş ve rivayetler bulunmakla birlikte, genel görüş tek kale anlamına gelen "Marde" kelimesinin çoğulu olduğu görüşüdür. Çevresindeki birçok kaleden dolayı Mardin adının kaleler anlamına geldiği görüşü yaygındır.
Ülkemizdeki her şehirde olduğu gibi Mardin şehrinin isminin verilişi hakkında da çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır. Kaynaklarda en çok anlatılan rivayetler şunlardır:
Bir görüşe göre kentin adı, İran hükümdarı Ardeşir’in kenti kurmak için batıya gönderdiği Mard boyundan gelmektedir. Mardlar yörede bir kent kurmuş, buraya “Mardlar Kenti” anlamında "Mardiyon" demişler ve sonradan bu ad Mardin’e dönüşmüştür. Kenti Sasani komutanı Mardiyus’un kurduğunu ve adının kurucusundan geldiğini öne sürenler de vardır.
Mardin isminin kaynağı ile ilgili belki de en ilginç rivayeti tarihçi el-Vakidi’nin naklettiği söylenebilir. Eserinde aktarmış olduğu rivayetinde “Din” adında İranlı bir din adamının, Mardin’in bulunduğu dağın tepesine yerleşip orada ibadetle vakit geçirmiştir. Zamanla şöhretinin Horasan ve Doğu’nun diğer ülkelerine yayıldığı, bir gün Bizans İmparatoru Herakliyus tarafından gönderilen Arsusibn-i Karus tarafından öldürülerek kalenin ele geçirildiği için “Din öldü” manasında “Matedin” denilmiştir. “Matedin” kelimesinin zamanla halk arasında değişerek “Merdin” veya “Mardin” şekline dönüşmüş olduğu söylenmektedir.
Bir görüşe göre de burayı, ateşe tapan bir rahip, kızı Marta için kurdurmuştur. Kente “Marta’nın Kenti” anlamında "Martaion" denmiş, sonra bu ad Mardin olarak söylenmeye başlanmıştır.
Halk arasında yaygın bir söylenceye göre kent, adını bir kral oğlundan almıştır. Mardin, yiğit bir kral oğludur. Günün birinde hastalanır. Ülkenin tüm hekimleri bir araya gelir, onu iyileştiremezler. Sonunda kral, oğlunun acısını görmemek için onu günümüzde kentin bulunduğu düzlüğe bıraktırır. Sürünerek bir ırmak kıyısına gelen Mardin bir söğüdün gölgesinde uyuyakalır. Uyandığında canlanmıştır, ırmakta yıkanır ve ırmağın suyundan bol bol içer. Birkaç günde iyileşir, babasının sarayına döner. Kral oğlunu coşkuyla karşılar, iyileşmesine neden olan yerde bir kent kurar, oraya oğlunun adını verir.
Editör: Mehmet Nezir Güneş