diorex
sampiyon

Mardin ve deniz

Şiirin yapı taşları Mardin’deydi, gördüm. Sokak lambalarının ışığını emiyordular doymamışlardı güneşe. Sabaha kadar sabırları yoktu, yalancı emzikle uyumaya çalışıyorlardı.

  • 01.06.2014 14:09
Mardin ve deniz
Fakat ne mümkün kapamak milattan üç bin yıl önce açılan gözleri. Kehribar ışıklar sızıyordu kirpiklerinin altından. Koca bir bal peteğiydi Mardin, taştan gözeneklerinde şiir. Her mısra bir abbaraydı; bir kısa geçit üstü kapalı, sivri, basık ve yuvarlak kemerlerin altından geçmeden ulaşılmazdı imge evine, çıkmaz sokaklarda geceler boyu yürünmeden. Hiçbir eğri bu kadar doğru değildi, gördüm. Doğru Zinciriye Medresesi’ne, doğru Deyrulzafaran’a, doğru Ulucami’ye… Şiir bir şehre bu kadar mı yakışır!

Tarihî bir konağın terasından gördüm, deniz vardı Mardin’de. Çayımı yudumlarken gördüm bir gece yarısı, İstanbul’da penceremin önünden ayrılmayan Kınalıada, bir gece yola çıkıp Mezopotamya Ovası’na demir atmıştı. Bir dağın yamacındaydık, kalker ve lavlarla örtülü bir dağın yamacında. Başımız dönüyordu, yükseklikten değil, güzellikten. Uçsuz bucaksız bir deniz, ya şu ışıklar ateşböcekleri gibi devinen, balıkçı tekneleri olmalı. Güneş doğduğunda yeniden ovaya dönüşecek şimdilik deniz.

Fecrin kızıl değneğiyle birlikte çalmaya başlıyor orkestra: Subarular, Sümerler, Akadlar, Hititler, Midiler, Asurlar, Urartular, Mitannîler, Aramîler, Persler, Romalılar, Sasanîler, Bizanslılar, Araplar, Hamdanîler, Mervanîler, Türkmenler, Artukîler, Eyyubîler, İlhanlılar, Karakoyunlu ve Akkoyunlular, Safevîler, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti… Tarihin fener alayı bu. Herkes senfonideki yerini ve notalarını biliyor. Fatih fatihliğini, tüccar tüccarlığını… Kervan ve savaş yolları üzerinde olduğundan atlar kâh kılıçlı ve mızraklı adamları, kâh kumaş ve baharatları getirmiş Mardin’e yüzyıllardır. Biz şiir için vardık.

Artuklu Üniversitesi’nin bu yıl ikincisini düzenlediği Zinciriye Şairleri Şiir Festivali’nin ardından yazıyorum bu satırları. 1870’li yıllarda son şeklini alan kadim bir konağın avlusunda yükselen platform şairlerden önce büyük bir müzisyeni ağırlıyor: Göksel Baktagir. Kanun namına hepimizi esir alıyor Baktagir. Parmakları kanunun tellerine her dokunuşunda yeni bir ilmik atıyor ruhlarımıza. Bal rengi taşların soluk alıp verdiğini görsem şaşırmam. Taşı diriltecek besteler bunlar. Birazdan şairler de çıkacak o platforma. Büyü üstüne büyü… Mısralar konaktan taşıp karışıyor şehre. “Şiir dedikleri sen misin peçen dalgalanıyor sayhamla/karşıya geçireceğim karşı kıyıdaysa kiraz ağacı seni/ karşı kıyıdaysa kulaç at boynuna sarılmadan ölme/kim öldürdü yaşarken cenneti seyrederek susuzluğunu/sarraf ol can verme girmeden güzellik menziline/gürültü kuyusundan şarkıyı çekenler satın aldı Yusuf’u.”

Gündüz bir başka güzellik menziline girmişti Mardin. “Şiirimizde Su” başlıklı paneli dinleyenler su gibi aziz oldular. Fatih Andı, Hasan Akay, Kadri Yıldırım ve Ercan Yılmaz suya kendi mecralarında yeni anlam ve çağrışımlar kattılar. Öyle arklar açtılar ki metinlerde, coşturdular suyu. Su su olalı bu kadar susatmamıştı.

Atölye çalışmalarından bahsetmesek yazımız eksik kalır. Zinciriye ve Kasımiye Medreseleri tarihî misyonlarına bir yenisini ekleyerek şairleri Mardinli öğrencilerle bir araya getirdiler. Gençlerin gözlerindeki ışık aydınlattı o gün taşları. Şairler anlattı, onlar dinlediler. Sonra aylardır soru biriktirdikleri kumbaralarını kırıp hazinelerini döktüler masalara. Şairler tek tek taktılar yüzükleri parmaklarına.

Şiirle şehir ilişkisine dair şimdiye kadar çok şey söylendi. Eğer bir şey eklemek gerekirse bu sözlere, şu cümleleri kurmak mümkün: Mardin’i görmekte geç kalmışım. Bu şehrin sakinleri taştan denizler, dalgalar yontmuş asırlarca. O denizlerde taştan gemiler yüzdürmüşler. Taş ve insan… Hiçbir şehir ebediliği ve faniliği böyle yan yana getirememiştir belki de. Zinciriye şairlerinden bir halka olmak güzeldi. Prof. Dr. Serdar Bedii Omay ve değerli ekibinin emeklerine teşekkür etmek gönül borcumuz. Dilerim bu altın zincir hiç kopmaz. Yeni halkalarla şiirin boynunda kat kat parıldar.

Not: Akademik çalışmalarım tez aşamasına geldiğinden, tezimi yazana kadar bir süreliğine siz değerli okurlarımdan uzak kalacağım. Dualarınızı bekliyorum.

ALİ URAL / ZAMAN GAZETESİ

Yorum Yaz