Ahmet Arslan kimdir? Ahmet Arslan kitapları ve sözleri
Türk Akademisyen, Felsefeci, Yazar Ahmet Arslan hayatı araştırılıyor. Peki Ahmet Arslan kimdir? Ahmet Arslan aslen nerelidir? Ahmet Arslan ne zaman, nerede doğdu? Ahmet Arslan hayatta mı? İşte Ahmet Arslan hayatı...
Tam / Gerçek Adı: Prof. Dr. Ahmet Arslan
Doğum Tarihi: 1944
Doğum Yeri: Şanlıurfa, Türkiye
Ahmet Arslan kimdir?
Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü (1966) mezunu. Aynı bölümde doktora (1973) ve doçentlik (1978) çalışmalarını tamamladı. 1978’de Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünde doçent, 1987’de profesör oldu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kurarak (o zamanki adı Sosyal Bilimler Fakültesi) 1998 yılına kadar bu bölümün başkanlığını üstlendi. Sosyal Bilimler Enstitüsü müdürü olarak görev yaptı. 2011 yılında emekliye ayrılmıştır. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Arapça bilmektedir. Osmanlı Kelam düşüncesi, Ortaçağ İslam Felsefesi ve İlkçağ Yunan felsefesi alanlarında kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli Batı dilleri ve Arapça'dan yaptığı çok sayıda çevirisi vardır.
Tanıl Bora, Ahmet Arslan'ın "bütün dinsel düşünüş tarihiyle ilgili muazzam bir külliyat" ürettiğini belirtmiş, Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünün de Arslan'ın düşünce dünyası doğrultusunda, "felsefeden İslam'a bakma" ilgisine sahip olduğunu ifade etmiş ve bunu Ankara İlahiyat Fakültesinin yaklaşımının tersi olarak nitelemiştir. Arslan'dan etkilenenler arasında öğrencisi Zerrin Kurtoğlu ve onun İslam Düşüncesinin Siyasal Ufku kitabı bulunmaktadır. Arslan, felsefi denemelerinde İslam'ın temel hak ve özgürlüklerle uyumlu bir okumasını yaparak hoşgörü konusunu işlemiş; dinî hukukun bile "insan elinden çıkma", "akılsal" olduğunu ifade edip din yorumunda çağdaşlaşma olanağı bulunduğunu savunmuştur.
İslam felsefesine ilişkin İslamî filozofların asıl işlevinin antik düşünceyi Batı'ya tekrar ulaştırmak olduğu ve İslam felsefesinin "evrensel felsefenin gelişmesinde önemli bir anı temsil etmediği", özgün görüşleri bulunmadığı yönündeki görüşü reddeder. Bu bağlamda T. J. de Boer gibi oryantalistlerin görüşüne katılmaz.
Eserleri
-Kemalpaşazade’nin Tehafüt Haşiyesi, 1987
-Haşiye Ala Tehafüt Tahlili, 1987
-İbn Haldun, 2002
-Felsefeye Giriş, 2005
-İslam Felsefesi Üzerine, 1999
-İslam, Demokrasi ve Türkiye, 1999
-İlkçağ Felsefe Tarihi, 1995
-Metafizik (Aristoteles’den çev.), 1996
-Erken İslam’da Mizah (Rosenthal’den çev.), 1997
-F.A.Lange, Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi, İstanbul 1998
-İdeal Devlet (Farabi’den çev.), 1997
-İlimlerin Sayımı, 1999
-Mutluluğun Kazanılması (Tahsilus-Seda), 1999
-Felsefe Ders Kitabı, 2004
-İslam Hümanizmi (Goodman’dan çev.), 2006.
-İlkçağ Felsefe Tarihi 2, 2006
-İlkçağ Felsefe Tarihi 3,Aristoteles, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007
-İlkçağ Felsefe Tarihi 4, Hellenistik Dönem Felsefesi, Epikurosçular, Stoacılar, Septikler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008
-İlkçağ Felsefe Tarihi 5, Plotinos, Yeni Platoncular ve Erken Dönem Hristiyan Felsefesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2010
Ahmet Arslan Kitapları - Eserleri
- Felsefeye Giriş
- İlkçağ Felsefe Tarihi 1
- İlkçağ Felsefe Tarihi 2
- İlkçağ Felsefe Tarihi 3
- İlkçağ Felsefe Tarihi 4
- Bir Ömür Düşünmek
- İlkçağ Felsefe Tarihi 5
- İslam Felsefesi Üzerine
- İbni Haldun
- İslam, Demokrasi ve Türkiye
- Ayakları Havada Yürümek
- İslam Felsefesi Üzerine
Ahmet Arslan Alıntıları - Sözleri
- Siyaset artık yalnızca siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. (Felsefeye Giriş)
- Algı, algılayan kişinin zatının dışında bulunan şeylere dair kendi zatında mevcut olan bilinçtir. (İslam Felsefesi Üzerine)
- Bir varlığın bir duvar üzerine düşen gölgesi bu varlığa ne kadar benzerse duyusal dünyadaki şeyler de İdealarına o kadar benzerdirler. (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
- Beden ruh için bir zindandır. O kabuğuna yapışmış bir istiridye gibi ruhun içine hapsolduğu bir hapishanedir (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
- KÖTÜLÜK YAPMAKTANSA KÖTÜLÜGE UĞRAMAYI TERCiH EDERiM." (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
- İsa'yı 'Tanrı'nın ağzı' olarak tanımlayacaktır (İlkçağ Felsefe Tarihi 5)
- Gerçekten İslam dünyası laik devleti kadın erkek eşitliğini insan haklarını demokrasiyi kabul edemez bir tarihsellik ve kültürel yerellik özelliğine mi sahiptir? (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
- Gazali ve İbn Rüşt bizce İslam'da felsefenin kötürümleşmesi olayının devamını önleyebilecek iki büyük düşünür idiler ; fakat onlar istisnadırlar ve verdikleri örnek anlaşılmamıştır. Belki onların kendileri de getirdikleri şeyin öneminin tam olarak farkında olmamışlardır (İslam Felsefesi Üzerine)
- Tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir. (Felsefeye Giriş)
- Zaman, dama oynayan bir çocuktur; hükümdarlık gücü, bir çocuğun gücüdür" (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
- Anlayabileceğine inan, anlamak için inan. İnan ve anlamayı ümit et. (İlkçağ Felsefe Tarihi 5)
- Tanrı olmasaydı, onu yaratmak gerekirdi (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
- İslam çağdaşlığa aykırıdır. (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
- Muhammed’in tarihin görmüş olduğu en büyük siyasi dehalardan biri olduğuna şüphe yoktur. (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
- şerh, çok canlı bir düşüncenin kaynağı olabilir (İslam Felsefesi Üzerine)
- ⟨‹ Biz de çağımızdaki birçok felsefe tarihçisiyle birlikte ortada bir felsefe tarihi veya felsefenin tarihinden çok felsefeler tarihi, felsefi düşünceler tarihi, hatta filozoflar tarihi olduğuna inanıyoruz. ›⟩ (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
- "Benim bir okul arkadaşım, Ahmet Arslan var İzmir'de, onu tanır mısın?" Mehmet, "Ben Ahmet Bey'in asistanıyım," deyince adam seviniyor ama sonra içini çekiyor: "Yazık oldu ona; akıllı bir çocuktu," diyor. ...Mehmet'e bana niçin yazık olduğunu açıklamak ihtiyacını duyuyor ve şunları söylüyor: "Ünlü bir doktor veya avukat olabilecekken gidip bir felsefeci oldu." (Bir Ömür Düşünmek)
- Zaman, dama oynayan bir cocuktur; hükümdarlık gücü, bir çocuğun gücüdür. (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
- "Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter." (İbni Haldun)
- Dünya bir tepsi değil, genişliği yüksekliğinin üç katı olan bir silindir biçimindedir (DK. A 10; B 5) ve güneş batıda battıktan sonra bu silindirin altından dolaşarak ertesi günü tekrar doğudan doğar. Ancak bu, dünyanın bir altı veya dayandığı şey olmadığı, havada, boşlukta durduğu veya yüzdüğü görüşünü içermez mi? Anaksimandros’un hiç çekinmeden bu sonucu da kabul ettiğini görmekteyiz. Ona göre, başımızın üzerinde gördüğümüz gök kubbesinin bir benzeri dünyanın altında bulunmaktadır. Ama o zaman, dünyanın hiçbir yere dayanmaksızın, havada veya boşlukta durmasını nasıl açıklayabiliriz sorusu ortaya çıkmaktadır. (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)