Kelimelerle ismet Yedikardeş’in dünyası
Yaptığı resimlerle Mardin’i dünyaya tanıtan dünyaca ünlü ressamımız İsmet Yedikardeş, sanat, vefa, ihlas, cömertlik, misafirperverlik, dostluk ve insan sevgisinin bulunduğu yedi güzel vasfı üzerinde taşıyor. Eserleri dünyanın dört bir yanında sergilenen ressamın hayatının merkezinde İstanbul ve resim, dünyasının merkezinde Mekke ve Mardin, gönlünün merkezinde ise insan ve güzellik var.
Mardin!
Sevdam. Çocukluğumun geçtiği, sokaklarında oynadığım, her zaman hayalimde olan sevdam. Farklı dinlerin farklı dillerin bir arada barış içinde yaşadığı dünyaya örnek olacak bir kent.
Resim!
Hayalim ve hayatım. Bir öğretmenin ‘ressam olacaksın’ kelimesiyle çıktığım yol…
Ressam!
Allah’ın yarattığı güzellikleri, Allah’ın verdiği yetenekle insanlara manevi haz ve çizgilerle anlatan kişi. İlkokul ikinci sınıftayken “Bir sonbahar resmi” yapın dedi hocamız. Bugün gibi hatırlıyorum. Samanlı kâğıda yapıyoruz. Yarım kurşun kalemim yarım silgim vardı. Bir sokak çizdim ağaçların yaprakları düşüyor. Bilmeyerek perspektif yapmışım. Hüsniye Hocam “Tamamla” dedi. Kan ter içinde kaldım, zar zor bitirdim. Tuttu elimden, okul müdürümüz Celal Demirel’e götürdü, gösterdi, “Bu çocuk yaptı” dedi Hüsniye Hanım, sonra döndü bana “Oğlum, sen ressam olacaksın” dedi. Türkçe’yi de bilmiyorum doğru dürüst, ressam nedir onu da bilmiyorum.
İstanbul!
İlk defa deniz gördüm. Üzerinde gemiler yüzüyor. Şoke oldum. Haydarpaşa’da trenden indim. Gemiler kalabalık. Bambaşka bir dünya. Güzel bir kent. ‘Ben burada yaşamalıyım’ dedim. Nitekim Almanya’daki yedi yıllık eğitim süremi saymazsam 1970’den bu yana İstanbul’da yaşıyorum, çok şükür.
Sınav!
İstanbul Üniversitesi’nde okurken hep ressam olma hayali vardı içimde. Her dönem Mimar Sinan ve Tatbiki Güzel Sanatlar’ın resim sınavlarına giriyordum. 20 puan üzerinden 20 puan almama rağmen mülakatta kazandırmıyorlardı. Bir gün Tatbiki Güzel Sanatlar’da bir Alman profesör dosyamı gördü, ‘Biz burada sınavda yetkili değiliz. Ama sen çok başarılısın. Almanya’da okumak istemez misin?’ diye sordu. Sevindim. Alman Konsolosluğundan birinin ismini ve kartını verdi. Yol gösterdi. Gittim. Almanya serüvenim başladı.
Mardin resimleri!
Vefa borcum. İlk 20 yılımda Mardin’in bana sundukları karşısında ben de vefa borcu olarak 10 yıldan fazlamı Mardin resimlerime verdim. Yurt içinde ve Avusturya, ABD’de, Almanya’da sergiler açarak tanıttım.
Anne!
Türkçe bilmeyen Arapça bilen kimsenin gönlünü kırmadan tam da ismi gibi latif biri...
Osmanlı!
Büyük bir imparatorluk, büyük bir saltanat. Osmanlı’nın hüküm sürdüğü ülkelerin çoğunu gezdim. Bu ülkelerin hiçbirinde asimile olmuş bir kavim görmedim. Her yere barış ve huzur götürmüşler. Bugünkü ‘beş büyükler’in yaptığı gibi değil. Osmanlı Sultanları. Benim için hepsi birer kahraman. Hepsinin kahramanlıkları farklı. Yönetimleri hizmetleri de farklı. Ama hepsini de seviyorum. Girdikleri her ülkeye barış götürmüş insanlar bunlar.
Mağara
Bugün dünyanın en eski yerleşim yeri Urfa Göbeklitepe’dir. Benim anlayışlıma göre ilk insan maymundan gelme değil. Dünyaya akıllı gelmiş. Ve ilk insan Hz. Adem’dir. Beyni ilimle yüklü gelmiş. Mağara duvarlarından yola çıkarak hem ilk eseri inceledim hem yapıtları. İlk insanla çağdaş insanın yaptıklarını kıyaslayarak sanatın bugüne gelişini yorumlamaya çalışıyorum.
Kur’an-ı Kerim
Allah’ın kelamı. Ayetler ise insanları doğruya yönlendiren disipline eden geçmişi bugünle kıyaslayan ışık huzmeleri, rehber.
İsmet!
Allah’a en yakın olması gerekenlerden birisi de ressamdır. Bunu idrak edemiyorsa ressam, yazar, sanatçı, bilim adamı değildir. Eksik bir bilim adamıdır. İnceliğe varamamıştır. İsmet Yedikardeş Allah’ın rahmetine muhtaç bir ressamıdır.
“Benim anlayışıma göre ilk insan Hz. Adem’dir. Beyni ilimle yüklü gelmiş. Mağara duvarlarından yola çıkarak hem ilk eseri inceledim hem yapıtları. İlk insanla çağdaş insanın yaptıklarını kıyaslayarak sanatın bugüne gelişini yorumlamaya çalışıyorum.”
Yedikardeş!
Cumhuriyet’in ilk yıllarında soyadı kanunu çıkınca büyük amcam Beyt’il-Veli’nin Türkçe karşılığı olan Ermişoğlu’nu almak ister. O günün şartlarında kabul edilmemiş. Memur sormuş ona: Kaç kardeşsiniz? Kızları unutmuş: ‘Yedi kardeşiz’ demiş. Memur da ‘Yedikardeş’ yazmış soyadımızı.